Hayat ağacının dalları gibiyiz hepimiz...

Nasıl ki ağaçlar yapraklarıyla, çiçekleri ve meyveleriyle güzelse, bizler de çocuklarımızla, torunlarımızla güzeliz, mutluyuz, anlamlıyız. Hayat onlarla çok daha da güzel, çok daha da anlamlı.

Cumartesi akşamı kızım Pınar’ın kızı, benim ilk ve tek kız torunum Eda’yı nişanladık.

İkisi de yüksek eğitimli pırıl pırıl gençler olan Sinan ile Eda, evliliğe doğru, sevgi, umut ve neşe dolu bir adım attılar.

Eda’nın babası Hasan Selçuk Hangül ile Sinan’ın babası Hüseyin Yumak’ın güzel ve anlamlı konuşmalarından sonra, nişan yüzüklerini büyük babaları olarak Eda’ya ben taktım, Sinan’a Kadir Hangül taktı, kurdeleyi de teyze Ümit Erataman kesti.

En büyük dileğimiz tabii ki, evlatlarımızın ömür boyu mutlu olmaları. Daha şimdiden gözlerinde mutluluk okunuyor.

★★★

Gelin ve damat adayını izlerken, ben de, dünürüm Kadir Hangül de birbirimize bakarak “Evlatlarımız da dahil, ülkenin tüm gençlerine huzurlu, çağdaş, aydınlık bir Türkiye bırakabilecek miyiz?” diye sorduk.

Ülke olarak o kadar zor günler yaşıyoruz ki!

Tabii ki, her şeye rağmen, hayat devam ediyor...

Krizlerle dolu ülkemizde tüm gençleri zor bir geleceğin beklediğini hepimiz biliyoruz.

★★★

Yaşı 60’ı, 70’i geçenler hatırlar.

Bizim gençliğimiz güzel geçti. Zaman zaman sıkıntılar da çeksek, mutlu, itibarı yüksek bir ülkede, huzur içinde yaşıyorduk.

Sonra, ihtilaller, darbeler, sağ-sol kavgaları, hain ve kalleş terör, hükümet krizleri derken, şu son dönemde iyice çöktük!

Artık bu iktidarın Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey yok.

İçinde bulunduğumuz çalkantılar, bir türlü düzelmeyen ekonomi, hemen her alanda görülen adaletsizlik, eğitimdeki korkunç yıkılış, ülkemizin gençlerine gelecek için hiçbir umut bırakmıyor!

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni gençliğe emanet etmiş, “Muhtaç olduğunuz kudret, damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur” demişti.

Gençliğe güveniyordu... Biz de güveniyoruz.

Atatürk’ün izinde yürüyenler için hiçbir zaman umutsuzluk yoktur.

Toplumu zehirleyenler!

Ülkemizdeki korkunç ilaç sahtekârlığını defalarca yazdım. Bunlar genellikle internetten pazarlanıyor, çaresiz insanlarımız vahşice aldatılıyor, sağlıkları daha da bozuluyor.

Bu defa “Sahte kanser ilacı” skandalı patlak verdi.

Meslektaşımız Murat Ağırel’in haberine göre, İstanbul Ümraniye’de yapılan depo baskınlarında 2 milyar lira değerinde “sahte ilaç” ele geçirildi.

Sahtekârların hazırladığı ürünlerin önemli bir bölümünü “Kanser ilaçları” oluşturuyor.

İşin bir de hukuki yönünde tuhaflık var.

Cana kasteden suçlular hakkında sadece 1 yıldan 5 yıla kadar hapis istenmesi şaşkınlık yaratıyor.

Toplumu zehirleyen ve ölümlere sebep olan bu canilere verilecek cezanın bu kadar hafif olması doğal olarak tepkilere yol açıyor.

İlâç sahtekârlarını cinayet ve cinayete teşebbüs suçlarından ağır hapis cezası istemi ile yargılamak gerekiyor ama ortada kanun yok!