Bugün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü... Bu sene de tiyatronun güzelliklerinden bahsetmek çok zor. Zira, tiyatronun üzerinde Demokles'in kılıcı sallanmaya devam ediyor. Kadıköy'de gelenekselleşen ve bugün de yapılması planlanan yürüyüş, valilik tarafından yasaklandı. Ödenekli tiyatrolarla ilgili olumlu konuşmak çok zor. Güne ve topluma dair sözü olan tiyatrolar artık herhangi bir destek almadan çalışmalarını sürdürüyor. Sadece İstanbul'da 200'ü aşkın özel tiyatro "perde" açıyor. Özel tiyatrolardaki artış, kimine göre olumlu, kimine göre ise popülizmi besliyor. Televizyon yıldızları birer birer tiyatro sahnesine transfer oluyor. Çoğunun oyunu da kapalı gişe oynanıyor. Ancak akıllarda yine "seyirci sayısı artıyor mu?" sorusu yer alıyor. Büyük sermaye gruplarının desteklediği bu prodüksiyonlar ile ilgili usta tiyatrocular endişeli... Gelin, bugün Türk tiyatrosu ile ilgili yaşanan sorunları ve 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ile ilgili mesajları, usta tiyatroculardan dinleyelim. 'HASTALIKLARDAN KORUYAN AŞI GİBİDİR' Duayen tiyatrocu Yücel Erten, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü ile ilgili mesajında şu ifadeleri kullanıyor: "Tiyatro, toplumu akıl tutulması, yürek körelmesi, vicdan sapıtması gibi hastalıklardan koruyan aşı gibidir. İnsana yatırımın en etkili enstrümanlarından biri, düşünce ve duyguların sınandığı bir platformdur. Evet, orası öyle. Ama güncel görevimiz bana sanki 27 Mart'ta tiyatro üzerine bildik şeyleri tekrarlamaktan çok, 31 Mart'ta yüzümüzü özgürlüğe, adalete, demokrasiye, barışa ve aydınlığa dönmek gibi görünüyor."
Usta tiyatrocu Yücel Erten
'TİYATRODAN KORKULUYOR' Yönetmen Kemal Aydoğan, bugün tüm tiyatrolar birbirine karışmış durumda olduğuna dikkat çekiyor. Ticari, ödenekli, alternatif, kamusal tiyatro gibi başlıklar altında ayrı değerlendirilmesi gereken tiyatroların birbirlerinden ayırt edilemeyecek faaliyetlere imza attıklarını belirten Aydoğan, "Büyük sermaye tiyatroya para yatırır hale geldi, ama tiyatrodan öte daha şovdan, gösteriden yana anlayışı destekliyor. Bunlar da seçtikleri popüler oyunculardan dolayı kapalı gişede oynanıyor. Bu tiyatronun başarısı olarak adlandırılıyor. Oysa bu genel normu onaylayan, normun dışına çıkmayan, etliye sütlüye karışmayan, toplumsal derdimizi anlamak için gayret etmeyen tiyatro biçimi" diyor. "Seyirci sayısı arttı" argümanına da değinen Aydoğan, bununla ilgili herhangi bir istatistik olmadığına dikkat çekiyor. Aydoğan, Kadıköy'de düzenlenmesi planlanan ancak valilik tarafından izin verilmeyen yürüyüş ile ilgili sorumuz da şöyle yanıtlıyor: "Tiyatrodan korkuluyor, çekiniliyor şu an. Sanatı hayatına almayan, hayattan dışlayan bir anlayışın, kendi yaşadığı hayatı görebilmesinin imkanı yok. Yukarıdan birileri cümleleri söylesin, alttaki kitle de buna inansın istiyorsanız, sanatı hayattan çıkarırsınız. Herkesin hayata katılmasını istiyorsanız, sanat iyi bir toplumu ya da insanı görme aracıdır. Bunu hayata daha çok kılcal damarlarına kadar dahil etmeniz gerekir."
Yönetmen ve kareograf Kemal Aydoğan.
'TİYATRO ARTIK ÇOK DAHA DİRENGEN' Kadıköy Tiyatroları Platformu'nun kurucularından Volkan Yosunlu, valiliğin ve kaymakamlığın kendilerine Salı Pazarı'nda etkinliği yapmalarını önerdiğini belirterek, "Sessiz, megafonsuz bir şekilde... 'Kendi kendinize çalın, gülün, eğlenin' denildi tabiri caizse. Platform olarak bu kararı tanımadığımızı söyledik. Programımızı değiştirdik. Nazım Hikmet Kültür Merkezi önünde toplanacağız. Oradan kortejimizle Süreyya Operası'na kadar sürdüreceğiz. Orada da yasaksız yasaklamanın basın açıklamasını yapacağız. 27 Mart'ın öneminden bahsedeceğiz. Programımız aynı şekilde devam edecek. Her yıl yaptığımız şeyi sürdürme kararlılığımız var" diyor. Ödenek almayan, devlet tarafından desteklenmeyen tiyatroların son 10 yılda kendilerine yaşam alanı bulduğunu belirten Yosunlu, "Koşullar altında daha cesur davranabildiğimiz alan kendi alanlarımız. Ülkenin tiyatrocuları, belli kalıpların içinde değil, kendi istediği oyunu, kendi istediği dramatujiyle seyirciyle buluşturmak istiyor. Kendi oyunlarını yazanlar, iyi uyarlama yapanlar var, çok başarılılar. Sahne sayısı arttı. Çünkü maalesef sahnelerimiz kapatıldı, yıkıldı, kiralama anlaşmaları iptal edildi. Doğal olarak tiyatro camiası da kendi alanını yaratmakla işe başladı. Ben tiyatronun çok daha direngen olduğunu düşünüyorum. Çok daha güne, sanata ve hayata dair içerik üretiliyor. Yolumuz açık olsun diyorum" açıklamasını yapıyor.
Yönetmen ve oyuncu Volkan Yosunlu.
'DAHA İYİ BİR DÜNYA KURMA DİLEĞİYLE' Yönetmen Dilek Güven ise 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ile ilgili mesajında şu ifadeleri kullanıyor: "Sahneden elimi uzatsam elim seyirciye değiverir ya da o benim nefes alışverişimi duyar, gözlerim dolduğunda bakarım ki o da ağlamaklı, gülünce birlikte güleriz... İşte bu kadar direk, bu kadar yakın. Bu yakınlıktan doğan empati kurma, irdeleme, düşünme ve analiz etme... Daha iyi bir dünyaya, daha iyi bir dünyayı düşlemeye ve onu gerçek kılmaya giden yol. İşte tiyatro. Hep beraber daha iyi bir dünya kurma dileğiyle dünya tiyatro günümüz kutlu olsun!"
Yönetmen, oyuncu ve Krops Tiyatro'nun kurucusu Dilek Güven.
'UMUT VAR' Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Ragıp Ertuğrul, oyunculuk eğitiminin daha da derinleştirilmesi, akademik kadroların güçlendirilmesi gerektiğine değinerek, "Tiyatro oyunculuğu mesleğinin ‘kamera önü oyunculuğu’ gibi garabet bir şekilde tanımlanan iş alanıyla mukayese edilmesi kaygı veriyor. Hele ki bu hadsizliğe tiyatro sanatı ile varolmuş isimlerin imza atması daha da üzücü. Üstüne üstlük ne tiyatro akademisyenlerinin ne de öğrencilerinin çoğu oyun izlemiyor, çok az sayıdaki tiyatro dergisini ve basılan oyunları okumuyor ise umudumuzu korumak daha da zorlaşıyor" ifadelerini kullanıyor. Zor şartlarda tiyatro yapmayı sürdüren gençlerle ilgili de konuşan Ertuğrul, "Öte yandan sermayesi sadece heyecanı, tutkusu ve yeteneği olan genç oyuncular, ne prova için ne de gösterimleri için sahne bulamazken azimle üretme peşindelerse, harçlıklarını birleştirip omuz omuza vererek prodüksüyon yapıyorlarsa, Dünya Tiyatro Günü’nü kutlamak için sevgi ve dostlukla yürümeye kalkan duyarlı tiyatro insanları tüm yasaklamalara rağmen el ele verebiliyorsa, eleştiriye tahammül gösterilmeyen, bırakın tahammül göstermeyi düşünce özgürlüğü ve eleştirel düşünme cezalandırma vesilesiyken düşünceler inatla savunuluyorsa burada da büyük umut var demektir" diyor. Eleştirmenler olarak, bu umuda sarıldıklarını ve oyuncuların motivasyonuna ortak olduklarını, seyircileri tiyatro salonlarına koşmaları için teşvik ettiklerini söyleyen Ertuğrul, sözlerini şöyle tamamladı: "Hazır yerel yönetim seçimlerine denk gelmişken 27 Mart Dünya Tiyatro Günü mesajımızı da yerel yönetim makamlarına yeni oturacaklara ithafen söyleyelim. Yerel yönetimlerin sorumluluğunun ideolojilere değil herkese yönelik olduğunu, kültür merkezlerinin kapılarını ancak sezon içi sezon dışı demeden 7/24 açarsanız tam işlev kazandırabileceklerini, vatandaşın kenti için gönüllü olmasından kolektif yarar sağlayabileceklerini, sanatın her türünün toplumsal barışı ve huzuru tesis etmede önemli bir etmen olduğunu, gençleri kötü alışkanlıklardan ve eylemlerden korumanın, öz güvenlerini kazanmalarının, takım olmalarının tek yolunun spor ve sanat olduğunu unutmamalarını bekliyoruz."
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Ragıp Ertuğrul
'SANATÇI DESTEK BEKLİYOR' İstanbul Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu da muhalefete sitem edenler arasında. "Hükümet politikalarında, CHP dahil, hiçbirinin programında sanata ilişkin hiçbir şey yokken sanat nasıl ayakta duracak?" sorusunu soran Yazıcoğlu, CHP'nin kendilerine sahip çıkmadığı görüşünde. "Sanat bu kadar öksüz kalmamalı Atatürk'ün partisi tarafından" diyen Yazıcoğlu, "Hükümet politikalarında sanata yer yoksa, Türkiye'nin gelişmesine olanak yok" ifadelerini kullanıyor. Ödenekli tiyatroların durumunu "durağan" olarak tarif eden Yazıcoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Sanki bir hareket bekleniyor. Sanki bir devinim içine girilmek isteniyor. Ama kimse dokunmuyor. Her şey olağanmış gibi gösteriliyor. İktidarın kuvvetli yanı da sanata çok fazla dokunmuyor. 'Aman muhaliftir. Muhalif kanatlara dokunmayalım' diyor. Sanat, sanatçı muhaliftir diye bir söz var. Muhalifse ne yapıyor? İşini yapıyor. Sanat ve sanatçı sadece işini yapıyor. Bunun dışında bir şey yaptığı yok, devrim yapacak hali yok. Sadece destek bekliyor."
İstanbul Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu.