Tanrılar Çağı, iyi kurgulanmış ve bu kurguya duyduğunuz hayranlığı sayfadan sayfaya daha da artıran bir kitap. Yabancı yazarlar okumaya alışık biri olarak Tanrılar Çağı'nın kalitesi yerli okuyucuyu gururlandıracak düzeyde. Oktay Volkan Alkaya'nın genç yaşına rağmen kalemini bu derece iyi kullanması inkar edilemeyecek bir başarı. Hem distopya hem felsefe türündeki bu kitap sizi bir yandan olayların heyecanına kaptırırken bir yandan da hayatı sorgulatma özelliğine sahip. Tanrılar Çağı'nda isyan, başkaldırış ve savaşın yanı sıra aşk da işleniyor ancak kitabın asıl güçlü olduğu konu alt metni. İnanmak ve bilmek kavramlarını çok başarılı şekilde karşılaştıran yazar, bu çatışma üzerinden okuyucuya bütün hayatını sorgulatmayı başarıyor. 5 soruda Tanrılar Çağı'nı yazarına sorduğumuzda ise bakın ne cevaplar alıyoruz... *Tanrılar Çağı nasıl ortaya çıktı? Aslında Tanrılar Çağı hep gözümüzün önünde duran bir dünya ve düşünceydi. Bunu zaten okurken hissedeceksiniz. Ben sadece insanlığın ertelediği soruları eşimle kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde irdeleyerek ortaya bir hikaye çıkartmaya çalıştım ve Tanrılar Çağı böylelikle sayfalara dökülmüş oldu. img-20180107-wa0002 *Kitaptaki isimlerin bir sırrı var mı? Neden o isimleri tercih ettiniz? Bazı isimler alt metindeki bilim-inanç çatışmasında tuttukları köşeler bakımından gönderme amaçlı seçildi. Bazılarını ise kitabı yurt dışına açma hedeflerim doğrultusunda farklı kıtalarda okunduğunda da okuyucuyu tutabilmesi amaçlı seçtim diyebilirim. Evrensel bir mesaj içeriyor kitap, ben de dünyayı olabildiğince evrensel kurmaya çalıştım. *İlham aldığınız ya da etkilendiğiniz yazarlar var mı? İlham almayı pek beceremem çünkü özgün bir çalışma üretmeyeceksem üretmenin manasını yitirdiğine inanan bir yapım var. Tüm çalışmalarımda tamamen içimdekini dışa çıkartırım ve özgünlüğünü koruması için çok fazla çaba gösteririm. Ancak yazma tutkusunu içimde ateşleyen ve yazı dilimi geliştirmeme katkısı olan İhsan Oktay Anar, Elif Şafak ve Jean Christophe Grange'dır diyebilirim. Üçünün de kalemi birbirinden çok farklı ve hepsi ayrı noktalarda beni yakaladı. *Kitapta iki farklı anlatım dilini harmanlamışsınız, bunun özel bir sebebi var mı? Edebiyat dünyasında genelde bir kitap tek bir anlatım dili üzerinden ilerler. Ben birden fazla anlatım tekniği kullanmanın okuyucuya daha fazla sürpriz yapabilme imkanı sunduğunu ve daha büyük bir okuma hazzı yarattığını düşünüyorum. En başta okuyucuyu memnun etme amaçlı seçtiğim bir yöntem. Bununla birlikte alt metne de çok uyan bir tercih oldu. Bilmek ve inanmak arasındaki çatışmayı anlatmamda elimi güçlendirdiğine inanıyorum. *Son olarak cevabının evet olmasını istediğim soru; İkinci kitap gelecek mi? Öncelikle ilk kitabın başarılı olmasını umuyorum. İlk kitapta başarıyı yakalayabilirsem ikinci ve üçüncü bir kitap gelecek ve kurduğum distopyanın nerelere kadar uzandığını okuyuculara sunabileceğim. Ancak hayata karşı gerçekçi bir bakış açım var o yüzden ilk kitap okuyucusunu tam olarak bulmadan ikincisinin gelmesini mantıklı bulmuyorum.