Dünyaca ünlü yönetmenlerle çalışan Özgür Zoral, Rejisör dergisinden Bilal Çelik'e verdiği röportajda, sanat kariyerinden, dizi-film müzisyenliğine dek birçok açıklamalarda bulundu... İşte, o röportajın satırbaşları: Film-dizi müzikleri yapma kararını nasıl ve ne zaman aldınız? Berklee College of Music'e girme hedefinizi nasıl belirlediniz? Müziğe ilgim ailem tarafından çocuk yaşlarımda fark edilmişti. Etrafımda olup biten her şeyi seslerle tanımlardım. Babamın görevi nedeni ile ailemle uzun seyahatlere çıkardık ve bu yolculuklarda hep klasik müzik dinlerdik. Bir sonbahar akşamı, kıvrımlı dağ yollarında kaset çalarda Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini dinliyorduk. Penceremdeki manzara, arabada çalan müzik ile öyle bir uyum içindeydi ki; o anki doğanın sesi, Vivaldi ve rengarenk ağaçlar benim için ayrılmaz bir bütün haline gelmişti. Sesleri, duyguları, hareket ile birleştirmeme olanak sağlayan şey film müzikleriydi ve bu alanda eğitim alabileceğim tek yer Berklee College of Music’ti. Berklee’de Film Müzikleri Besteleme bölümü olduğunu öğrendiğim gün bu alanda eğitim almaya ve film müzikleri bestelemeye karar vermiştim. Bir projeyi kabul etme süreciniz nasıl gelişiyor, kriterleriniz var mı? İlk olarak yönetmenler ile toplantı yapıyoruz ve proje hakkında konuşuyoruz. Filmin müziklerini besteleyebilmek için yönetmenin film ile aktarmak istediği duyguyu anlamam gerekiyor. Bu bir ekip işi ve ekip içi iletişimin varılacak sonuca etkisi çok fazla. Bu anlamda yönetmen ile doğru frekansı yakalayabilmek benim için çok önemli. Bir diğer kriterim ise projenin topluma verdiği mesajın ne olduğu. Benim bakış açımın çok dışında bir mesaj içeriyorsa, böyle bir projede yer almak istemeyebilirim. Bunların dışında kalan konular her proje için farklılık gösteriyor. Onları projeler özelinde değerlendiriyorum. ozgurzoral4 Projeyi kabul ettikten sonra nasıl bir hazırlık aşaması geçiriyorsunuz? Filmin içinde ne kadar müzik olacağı, bu müzik prodüksiyon sürecinin ne kadar zaman alacağı ve kaç kişilik bir ekip ile çalışılması gerektiği gibi konuların kararları verildikten sonra en önemli süreç geliyor, filme özgün bir ses dünyası yaratmak. Bu kısım proje boyunca en zorlu, en uzun süren ve en çok sabrı gerektiren kısım. Bu bazen karakter temaları oluyor, bazen bütün hikayeyi kapsayan bir süite. Filmin genel tonunu yakaladıktan sonra hızla ilerliyorsunuz. ÖNEMLİ OLAN BEYİN FIRTINASI Yönetmenlerin ya da yapımcıların müzik üzerine katkısı ya da müdahalesi oluyor mu? Elbette, olması da gerekiyor. Önemli olan ortak dilde konuşabilmektir. Film ile müziğin ortak dili olan duyguları bulmak gerek. Yönetmen ve besteci müzik üzerine konuşurken ‘parça minör olsun, klarnet çalsın, şurada modüle etsin’ gibi teknik konuşmaktansa; ‘burası hüzünlü bir sahne, karakter bizden biri fakat burada karakterin değişimine tanık oluyoruz’ demesi çok daha yardımcı olur. Çünkü majör bir parçada hüzünlü olabilir, klarnet dışındaki enstrümanlar da bizden duyulabilir, modüle etmeden de parçaya heyecan katılabilir. Ortak dil kullanılarak sağlıklı bir iletişim kurulduktan sonrasındaki önemli nokta beyin fırtınası. Türkiye’de filmler ve diziler özelinde müzisyenler için ayrılan bütçeler sizce yeterli mi? Sorun aslında daha temelde. Üç beş günde 120-180 dakika dizi çekiliyor ve bu kadar kısa sürede yetiştirebilmek için aralara dolgu sahneler konuluyor. Herkesin birbirine boş boş baktığı sahnelerle dolu 120 dakikalık bir dizi de haliyle 110 dakika müzik oluyor. Besteciye verilen 2 hatta 1 günlük sürede 110 dakikalık özgün müzik bestelemek teknik ve fiziksel olarak imkânsız. Önceden aksiyon, romantik, korku, heyecan temaları hazırlanıyor, sonra her aksiyon sahnesinde aksiyon müziği, her romantik anda romantik müzik görüntünün üzerine atılıp devam ediliyor. Oysa her görüntü farklı olduğu gibi müziğin de o sahneye özgü olması gerekir. Kısa bir örnek verirsem; “Mafya babası karakterimizi arabayı heyecanlı bir şekilde sürerken görüyoruz. Bu karakter yıllardır peşinde olduğu ezeli rakibini sonunda köşeye sıkıştırdı ve hesaplaşmaya mı gidiyor? Çocukluk arkadaşı olan can dostunun görev icabı canını yakmaya mı gidiyor, yoksa yan bakan birine sinirlendi de peşine mi takıldı?” Bu senaryolardaki duygular tamamen farklı olmasına rağmen bizde hepsi için aynı müzik kullanılıyor. Hazır müzik her zaman daha ucuz olur. Fakat istenilen duygusal etkiyi yakalamak mümkün olmaz. Bizdeki bütçeler hazır müzik kullanımına yetecek kadar. Dizilere özgün müzik yazmayı olanaklı hale getirecek süre ve bütçelere henüz ulaşamadık. ozgurzoral6 BİZDE TEKRAR VAR, ABD'DE DAHA ÖZGÜN Türkiye’deki film-dizi müzikleri ile yurt dışındaki müzikler arasında nasıl bir fark var? Çok güzel bir soru… Yine temelden eleştirmemiz gereken bir konu bu. Yapım süreçleri farklı işlediği için müzik yapım süreçleri de farklı işliyor. Amerika’da diziler kanallar ile sezonluk anlaşma yapıyor, bütün sezon tek bir film gibi baştan sona çekiliyor. Müzikleri de aynı şekilde besteleniyor. Her sahnedeki müzik aşina olduğumuz temaları işlemesine rağmen bütün müzikler o sahne için özel olarak besteleniyor. Üstelik bütün sezon bölümleri elinizde olduğundan 3. Bölümün müziklerini yazarken 4-5 bölüm sonra, hatta sezon sonunda ne olacağını bilerek yazıyorsunuz. Bu da hikaye örgüsünün çok daha güçlü olmasını sağlıyor. Kayıtlar yapılırken de 2. bölümün 5. Sahnesi ile aynı enstrümanlara sahip 7. Bölümün 3. sahnesi aynı anda kaydediliyor. Hem daha ekonomik oluyor, hem de baştan sona bir bütünlük sağlanıyor. Bizde ise dizi başlamadan önce yapılan 10 şarkı dizi boyunca tekrar tekrar kullanılıyor. Peki, yurt dışındaki yapımlar ile Türkiye’deki yapımlar arasında ne gibi farklılıklar dikkatinizi çekiyor? Sektörlerin çalışma şekilleri birbirinden çok farklı. Her yerde insanlar geceli gündüzlü çalışıyor. Biri mesai ücreti alıyor, öbürü almıyor. Bu gibi sorunlar meslek birlikleri ve bazı yönetmelikler ile çözülebilecek sorunlar. Esas farkın daha temelde olduğunu düşüyorum. Bence sorun ne kadar çalıştığından çok, ne üzerine çalıştığın. Yine dışarıdan bir örnek vermem gerekirse; “Yüzüklerin Efendisi filmlerinde on kişilik bir post prodüksiyon ekibinin tek görevi sakal animasyonlarının yapılması. Yeşil ekranda sakallar kaydediliyor, ardından Gandalf’ın yüzüne oturtuluyor. Bu ekip kaş ve saçtan bile sorumlu değil.” On kişi sekiz ay boyunca gece gündüz sadece sakal üzerine çalışırsa, o sakala bakınca “Sir Ian McKellen (Gandalf) gerçekten sakallarını film için uzattı mı?” diye düşünüyorsun doğal olarak. Müzik ile ilgili bir örnek de vermek isterim; Hans Zimmer, Sherlock Holmes: A Game of Shadows’un müziklerine başlamadan önce Balkanlar’a 2 aylık bir gezi düzenledi. Köylere gitti, çingeneleri dinledi, kaydetti, çalgıcılar bulup Los Angeles’a getirdi. Gezisi, bestesi, kayıtları 1,5-2 yıl müzikler için çok fazla kişi çalıştı ve milyonlarca dolar harcandı. Biz iki ayda filmi bitiriyoruz. Bu durumda “hızlı-kaliteli-ucuz” üçgenini göz önünde bulundurmak durumundayız. Bu üç öğeden ikisine sahip olursun, ancak üçüncüyü dışarıda bırakmak zorundasın. Bir proje hızlı ve kaliteli olsun isteniyorsa ucuz olmaz. Kaliteli ve ucuz isteniyorsa da hızlı olmaz. İş hem hızlı hem ucuza yapılıyor ise kaliteden feragat ediliyor demektir. BEĞENDİĞİ İSİMLER... Beğendiğiniz film müzikleri ve bestecileri kimler? Film müzikleri konusunda gidişatı değiştirmiş öncü kişiler ilk aklıma gelenler. 1960’da Alex North’un Stanley Kubrick’in Spartacus filminde savaş sahnesindeki her ‘cut’a orkestrayı kullanarak müzikal bir vurgu koyması, müziğin filmden bağımsız kaydedilmesindense kayıt esnasında film izlenerek eş zamanlı kaydedilmesinin ilk örneklerindendir. Film müziği için çok önemli bir dönüm noktası John Williams, temaları, orkestrasyonları ve hikaye anlatımıyla film müziğini kökten değiştirmiş, film tarihinin en önemli bestecilerinden biridir. Hans Zimmer ise klasik orkestraların yanı sıra beste yapım sürecini bilgisayar ortamına taşıyarak günümüz film müziğinin baş mimarlarından biri oldu. Danny Elfman, James Newton Howard, Bernard Hermann ve Thomas Newman diğer sayabileceğim isimler arasında. ozgurzoral5 Son zamanlarda eski şarkılar özellikle Holywood filmlerinde fazlasıyla kullanılıyor, hikaye anlamında yaşanan kısırlık müzik için de geçerli mi? Eski şarkıların film ve reklamda kullanılmasını pazarlama stratejisi olarak görüyorum. İnsan beyni, alışık olduğu seçeneğe kendini daha yakın hisseder. Yabancı bir ortamda tanıdığı şeye sarılır. Bu amaçla piyasaya yeni giren şirketler reklam müziklerinde eski parçaları yeniden yorumluyor. Örneğin Iron Man filminde kullanılan ‘Back in Black’, Galaksinin Gardiyanları’nda kullanılan ‘Come and Get Your Love’ gibi parçaları seyircinin dikkatini çekmek için kullanıyor. Ancak müziklerin ve hikayelerin kısırlığı bence başka sebeplerden kaynaklanıyor. Artık her şeyin bilgisayarda yapılmasından dolayı kurgu aşamasında hazır müzik kullanmak alışkanlık haline geldi. Kurgu yaparken kullanılan geçici müzik film ile birlikte tekrar tekrar izlendiği zaman görüntü ve müzik birbirine yapışıyor. Besteci projeye dahil olduğunda yönetmen ve yapımcı hazır müziğe çoktan bağlanmış oluyorlar. Bunun sonucunda yeni bestelenecek müzik konusundaki istekler de hazır müziğin bir benzerinin tekrar yapılması yönünde oluyor. Sonra bir başkası bu yeni yapılan müziği kurgusunda kullanıyor, yönetmen besteciden ona benzer bir şeyler yapmasını istiyor ve kısır döngü başlıyor. Bir zaman sonra müzikler birbirine benzemeye başlıyor. Bu noktada yapımcı ve yönetmenin müzikler üzerindeki etkisinden bahsederken konuştuğumuz gibi; besteciye ne istediğini anlatırken, filmin üzerine konulmuş geçici müzik üzerinden konuşmaktansa, film için aranan duygu ve sıfatlar üzerinden konuşulması özgün bir müzik yaratılması için en doğru yol olacaktır. Geçen aylarda okuduğum bir makalede güzel bir tanım ile karşılaştım. ‘Creative Unoriginality’ (Orijinal olmayan fikirlerin yaratıcı şekilde kullanılması) günümüz yaratıcılığını çok güzel özetliyor. Son olarak, müzik sizin için tam anlamı ile ne ifade ediyor? Müzik, sözsüz iletişimin en güzel örneğidir. Bir korku filminin müziklerini görüntü olmadan dinlerseniz o müziğin gergin bir ortamı tasvir ettiğini anlarsınız. Romantik bir parçayı dinlerken eski aşklarınız aklınıza gelebilir. Söze ihtiyaç duymadan, sadece enstrümanlar ile her tür duygu ifade edilebilir ve hissedilebilir. [old_news_related_template title="Robotlar solo mu atacak? Rock müzik yapan endüstriyel robotlar!" desc="Robotlar gelecekte insan çalışanların işlerini elinden alabilir, peki müzik de yapabilirler mi?" image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2017/10/sozcu-rock-yapan-robotlar-1.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2017/teknoloji/robotlar-solo-mu-atacak-rock-muzik-yapan-endustriyel-robotlar-2044668/"]