Hazırlayan: Arzu AYKAN ŞENİZEL/SÖZCÜ (asenizel@sozcum.com) Yoğun gündem haberleri yazarken, 'tam yıldım yılacağım' dediğim bir dönemde telefonum çaldı. Arayan, çok sevdiğim İranlı yazar, sosyolog ve İran ile Türkiye arasında kültür elçiliği yapan rehber arkadaşım Shahzadeh N. İgual'di. Onunla 3 yıl önce yazdığı ilk kitabı "Tahran'ın Kırmızı Sirenleri"nin taslağını paylaştığı sırada tanıştım. Bir daha da kopmadık. Shahzadeh 12 yaşındayken ailesiyle birlikte ülkesini terk etmek zorunda kalmış, devrim, savaş, ambargo görmüş bir kadın. 2'nci vatanı Türkiye olmuş. Yaşadıklarını yazdığı kitabını okurken gözyaşlarımı tutamamıştım. İran o andan itibaren artık görmem gereken ülkeler arasındaydı. DÜŞTÜ GERÇEK OLDU 3 yıl sonra telefonda 'Hadi İran'a gidiyoruz' teklifinde bulundu. 'Düşünmeden tamam' dedim. Ailem ve arkadaşlarım az tedirgin olsa da "Git düşünü gerçekleştir" dediler. Ben de teokrasi ile yönetilen ve 40 yıldır kapalı bir kutu olan, dünyada farklı farklı anlatılan 5 bin 500 yıllık yerleşik medeniyete sahip İran'ın asıl yüzünü görmek için düştüm yollara... Shahzadeh ve Aborda Turizm, dolu dolu bir 'Kültür ve edebiyat' turu hazırlamıştı... Başkent Tahran'dan başlayan 10 günlük yolculuğun 4'üncü gününde İsfahan şehrinden katıldım aralarına. Fransa'da yaşayan ünlü yazar Nedim Gürsel, sosyologlar, öğretim görevlileri ve doktorların yer aldığı 27 gezgin de bizimleydi...