“Kuran’a bakalım... Kuran, ruhbanlıkla ilgili tespitlerini ürpertici bir üslupla yapmıştır!

1.Ruhbanlık, Allah tarafından dine konmuş bir kurum ve kavram değildir; onu dine, dini ve Allah’ı temsil iddiasıyla ortaya çıkan ekipler sokmuşlardır. (Hadid Suresi, 27)

2.Ruhban ekiplerin büyük çoğunluğu, insanların mallarını, ‘sizi Allah’a götüreceğiz’ diyerek çeşitli oyun ve manipülasyonlarla tıka basa yerler ve sonunda da kitleleri Allah’tan uzaklaştırırlar. (Tevbe Suresi, 34)

3.Ruhban ekipler, günün birinde ‘Allah’ın yanına ilave edilen rabler’ yani yedek ilahlar konumuna getirilir. (Tevbe Suresi, 31)
Cenabı Peygamber bu ‘rableştirme’nin nasıl vücut bulduğunu ifadeye koyarken şöyle buyurmuştur: “Dini temsil ettiğini söyleyenlerin çirkin gördüğünü haram, sevimli gördüğünü helal ilan etmek, onları rabler haline getirmektir.”

Bu ruhban dinine karşı çıkış derece derece, zındıklık veya kafirlik olarak damgalanır...

Bu satırların yazarı, bu gerçeğin yıllardan beri farkında olanlarından biridir. Çünkü yıllardan beri, amansız ve acımasız bir ruhban-engizisyon zulmünün mağdurudur!”

Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk yıllaaar önce görmüş gerçeği... 6 Şubat 1998’de Hürriyet gazetesindeki köşesinde ‘Türkiye’de bir ruhban sınıfının, hatta saltanatının oluşumunun’ altını çizdiği ‘Ruhban zulmünü tanıyalım’ başlıklı yazısında Kur’an’ı referans göstererek izah etmiş.

25 yıl önce durum Öztürk’e göre böyleymiş... 2023’te peki?

Televizyonlarda, sosyal medyada kerameti kendinden menkul sözde hocalar, şıhlar, şeyhler... Köşeleri tutmuş, müritleri ‘icazet törenleri’ için dörtlü kol halinde şehirlerin caddelerinde resmi geçit yapan, çoluk çocuk sarıklı cübbeli stadları dolduran, bölünüp bölünüp çoğalan tarikatlar, cemaatler...

Daha 9 yıl önce ‘ne istediniz de vermedik’ denilen, ‘hizmet’ hareketi denilerek devletin kılcal damarlarına kadar sokulan dünyanın en zengin cemaati haline gelen, Gülen cemaati darbe yapmaya kalktı memlekette!

Milleti üfürükçülere, şarlatanlara, Allah ile aldatmaya kalkacaklara karşı uyanık tutsun diye Atatürk tarafından kurulan Diyanet peki?

Bütçesi üç dört bakanlığa bedel, personel sayısı ise neredeyse TSK ve emniyetle yarışır. Binlerce öğretmen, sağlık görevlisi, mühendis atama bekler, her sektörde işsizlik artarken nisan ayında bir ilan verdi Diyanet... Taşra teşkilatında aşçı, temizlik personeli, şoför, koruma ve güvenlik görevlisi olarak görevlendirilecek 4 bin 538 eleman aranıyor!

Dikkat edin, ‘imam’ aranıyor denmiyor ilanda. Çünkü mezun olur olmaz işleri hazır onların... Allah nazarlardan saklasın, milletimiz bol bol vergi versin, Diyanetimizin bütçesi gani gani artsın, amin yani...

Amin de, Diyanetimize göre imam vaaar imam var!

Daha bu ayın başında canına kıyan Balıkesir Müftülüğü’nde görev yapan müftülerden Mehmet Deniz mesela...

Bisiklete bindiği, hizmet aracı ile değil de kendi motoru ile işe gidip geldiği, iş dışında cüppe giymediği, normalin dışında sade giyindiği, ‘mühim’ konuklara Türkiye Diyanet Vakfı bütçesini kullanarak mükellef kahvaltı vermek yerine kendi cebinden ödeyerek simit-peynir yedirdiği için Diyanet tarafından hakkında soruşturma başlatıldı. Netice, müftülükten atıldı!

Müftü Deniz, İdare Mahkemesi’ne dava açtı, hakkını aradı ve göreve iade kararı aldı. Fakat Diyanet kararı işleme koymadı. Görevden atılan müftü olayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Karar beklenirken yapılan haksızlıklara daha fazla dayanamadı, evinde canına kıydı.

Göreve iade edilmeyi bekleyen Mehmet Deniz bu dünyadan göçüp giderken, ona ‘dönemez’ diyen Diyanetin bambaşka bir hadiseden ötürü görevinden uzaklaştırdığı başka bir imamı ise görevine iade ettiği ortaya çıktı...

28 Mayıs’taki seçimlerden önce İstanbul Sultangazi’deki bir camide vaaz verirken, “Kardeşim, silahlarınızı hazırlayın. 28 Mayıs akşamı silahlarınızı ayarlayın. Benim iki tane silahım ağzına kadar dolu. Hodri meydan! Nedir bu sizden çektiğimiz? 80 yıldır bu ülke sizden ne çekiyor? Ermeni döllerinden ne çekiyor” diyen, daha önce de sık sık AKP güzellemeleri yaptığı öğrenilen, olay duyulunca usulen soruşturma başlatılan, usulen açığa alınan imam Murat Gündoğdu üç ay sonra şak diye görevine iade edildi.

AKP’yi de, silahı da, kovboy gibi çifte silahını dolu tutmayı da, Allah’ın evinde halkı silahlanmaya çağırmayı da, sevmediklerine Ermeni dölleri demeyi de çok seven, Diyanet işlerinde pek sevilen, baş imamlıklara layık kıymetli imam efendiye ‘aynen devam’ denildi!

Ne diyordu Yaşar Nuri Öztürk 25 yıl evvel? Bu ruhban dinine karşı çıkış derece derece, zındıklık veya kafirlik olarak damgalanır...

Valla hocam ‘bu tarafta’ neyle damgalarlar bilemem artık, şunu bilirim. Birilerine zındık mındık diyeceklerine, ‘öbür tarafta’ sorulacak zor sorulara verecekleri yanıtlara odaklansalar kendileri için daha hayırlı olur!