Bugüne kadar iktidarın oyalama ve inkâr politikası ile yaşadığımız hazin günlere geldik.

Ülke bin bir sıkıntı içindeyken bile “Avrupa bizi kıskanıyor!” diyorlardı. Saf halkımız da buna inanıyordu ama...

Artık deniz bitti, gemi karaya oturdu.

Tam olmasa bile millet uyanmaya başladı...

Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’na ağır bir tokat indirmesi “Bu sana bir uyarıdır, kendini toparlamazsan ilk seçimde yumruğumu yer nakavt olursun!” anlamına geliyor.

★★★

İktidarın şimdiye kadar uyguladığı taktik “Ayrılık yarat, karıştır, böl ve yönet” idi... Kaybedilen seçimlerden sonra “Siyasette yumuşama” sözleri manşetlere çıktı...

Kavgaların bitmesi, gerginliklerin sona etmesi tabii ki iyidir ama insanları canından bezdiren ekonomik güçlükler ne olacak? Vatandaşa hançer gibi saplanan fiyat artışları ne zaman duracak? Çileli halkımız ne zaman “Oh be!” diye rahat bir nefes alacak?

Yumuşama lafları karın doyurmuyor!

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yumuşama” ifadesini kullanırken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel “Normalleşme” diyor.

Bana göre de “Normalleşme” sözü daha uygun.

Çünkü gerçekten ülkede “çok anormal” günler yaşadık. Siyasette o kadar ağır sözler duyduk ki, küfür dağarcığımız genişledi. Halkımız yeni yeni hakaret çeşitleri öğrendi...

Artık siyasette bahar havası başladığına göre, o kötü sözleri artık duymayacağız demektir... Ne zamana kadar, bunu bilemeyiz!

★★★

AKP, 22 yıllık iktidarında iki ayrı Türkiye yarattı:

1) Sizin, bizim, hepimizin Türkiye’si...

2) Saray yandaşlarının Türkiye’si...  

İki Türkiye arasında gelir uçurumu var...

Böyle bir Türkiye’de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bugün “Tasarruf Paketi” açıklayacak.

Bu paket, artan yoksulluğa bir çare olacak mı? Halkımız hiç değilse biraz nefes alacak mı?

Bence zayıf bir ihtimal bu...

Halimiz, dilerim Nasreddin Hoca’nın hikâyesine benzemez!

★★★

Nasreddin Hoca’nın köyünde adamlar dört vakit namaz kılıyormuş, bundan da şikâyetçiymişler.

Hocayı kasabaya, müftüye yollamışlar:

“Müftüye söyle de namazı üç vakte indirsin!”

Hoca, müftüye gitmiş, selam, aleykümselam, lâfa başlamış:

“Bizim köylü dört vakit namazdan şikâyetçi...” der demez müftü yerinden fırlamış:

“Dört vakit namaz mı? Yıkıl git karşımdan... Hiç dört vakit namaz olur mu? Beş vakit, beş vakit namaz kılacaksınız!”

Hoca, süklüm püklüm köye dönmüş, yarı yolda köylüler karşılamış ve uzaktan bağırıp sormuşlar:

“İndirdi mi, indirdi mi?”

Hoca, yumruğunu sallamış:

“Nah indirdi, bindirdi, bindirdi!”

Mehmet Şimşek de bindirmez inşallah!

Vize krizi rezalet halini aldı!

“İtibardan tasarruf olmaz” diyen yetkililer, gerçek itibarın o ülkenin insanlarının yaşamı ve devletin şerefi sayılan pasaportunun geçerliliği ile belli olduğunu bilmezler mi?

Bilmesine bilirler de, lüks ve şatafattan vaz geçemedikleri için bu tür lâflarla toplumu kandırmaya çalışırlar.

Amerika ve Avrupa ülkeleri Türk vatandaşlarına vize vermemek için her güçlüğü çıkartıyor ve “Vize krizi” derinleşerek rezalet halini alıyor!

Yabancı konsolosluklara vize başvurusunda bulunan Türk vatandaşlarının yarısından fazlasının istekleri geri çevriliyor. Tedavi için yurt dışına gidecek olanlar bile aylarca bekletiliyor. Uygar (!) denilen Avrupalılar insanca olmayan bu davranışı utanmadan uyguluyorlar!

CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı büyüyen vize sorununa tepki göstererek iktidarı suçlayıp:

“Bu ülke daha ileri gitmesi gerekirken daha geriye gitti. Ülkemizi çağdaş Avrupa’nın kapısından alıp karanlık Orta Doğu’ya sürükleyenlere yazıklar olsun!” dedi. Arpacı bu tepkisinde haksız mı?
    

GÜNÜN SÖZÜ

Sarı altınları görünce melekler bile yolunu şaşırır!