Gün geçmiyor ki, ülkeyi terk mektubu almayayım!
“Beyin göçü” olanca hızıyla devam ediyor.
Kaçan kaçana!
Güzel memleketim adına çok üzülüyorum tabii ki...
Doktor kaçıyor, mühendis kaçıyor, öğrenci kaçıyor!
Bu gidişin sonunda ülkemiz sığınmacılara mı kalacak, nedir?
Bence, ulusumuzun gerçek beka sorunu bu!
Kim getirdi memleketi bu hale?
Bereketli, vatan topraklarımızda neden yoksul kaldık?
Neden namerde muhtaç hale geldik?
Bu soruların cevabını herkes biliyor.
AKP iktidarının uzun yıllardır devam eden “yanlıştan da yanlış” politikaları sonunda dünyada 128 ülkeden tarım ürünü ithal eder hale geldik...
Borç-harç bu ürünleri satın alamasak ulusça açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağız.
Oysa eski yıllarda, dünyada tarım ürünleri kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik.
Kendi ürünlerimizle kendimizi doyurduğumuz gibi artan ürünlerimizi yabancı ülkelere satıp döviz kazanırdık. Bir de şimdiki hâlimize bakın!
Enflasyon ve pahalılık bir yandan, işsizlik ve yoksulluk öte taraftan dört bir yanımızı sarmış, insanlarımızı alevden diller gibi insafsızca yakıyor.
★★★
Doktorlara “Giderlerse gitsinler” dediler... Onlar da birer birer değil, beşer-onar gitmeye başladı.
Sadece Almanya’da 2024 yılı itibarıyla toplam 2628 Türk doktorun görev yaptığı bildirildi. İngiltere’de çalışan Türk doktor sayısının da 1000’e yakın olduğu belirtiliyor.
İstikballerini kurtarmak isteyen öğrenciler ve eğitimlerini tamamlamış gençler de kapağı Avrupa ülkelerinden birine atmaya, kısmetlerini yabancı diyarlarda aramaya çalışıyorlar.
★★★
Başka ülkelere gitmeye çabalayanlar arasında dinci kesimden de çok istekli var ama bunlar “Din kardeşi” dedikleri, Arap ülkelerine değil, Avrupa’ya veya Amerika’ya göç etme sevdası içindeler. Neden?
Çünkü hukuku, demokrasiyi, iş bulma imkânlarını, özgürlükleri şeriatla yönetilen Ortadoğu ülkelerinde değil, insan haklarının geliştiği Batı ülkelerinde görüyorlar.
Sözün özü: “Beyin göçü” Türkiye’nin gerçek bir beka sorunu olma yolunda!
Neden kaçmak istiyor?
Beyin göçü konusunda bir mektup da, Elektrik Mühendisi Semih Kalkanoğlu’ndan geldi. “Ben de gideceğim” diyen Semih Kalkanoğlu’nun mektubu (özetle) şöyle:
“Türkiye’den en değersiz şey ‘Bilgi’dir (!)
Bugün mesleğimin tam 55’inci yılındayım.
İngilizce ve Rusça biliyorum. Almanca’ya yeniden başladım.
Ama Türkiye’de çok bilgili, deneyimli, çalışkan insanları sevmiyorlar (!)
İşte bu nedenle Türkiye bir türlü ileri gidemiyor.
Yalaka olacaksınız... Bilmiyorsanız, çok bilgiliymişsiniz gibi çok konuşacaksınız (!) Tribünlere oynayacaksınız. İşverenler (onların da çoğu bilgi zafiyeti içindedirler) sizi çok bilgili sansınlar!
2012 yılında (1995 yılından beri beni ve yabancı eşimi çok iyi tanıyan köşe yazarı, Allah uzun ömür versin) Yalçın Bayer, bir gün kendisini gazetede ziyaret eden eşime ‘Semih, Türkiye’de çalışamaz. Çünkü çok bilgili, çok deneyimli, dürüst biri. Bu ülkede patronlar Semih gibi insanları sevmezler’ demişti.
Doğru söze şapka çıkarılır.
İşte bu yüzden, teknik eleman denildiğinde dünyanın ilk ülkesi olan Almanya’ya gitmeye çalışıyoruz. Almanya’da bilgi ve teknik eleman en değerli kavramlardır. Bizde değil!”
TEBESSÜM
Doğumdan sonra ne yapılır?
Temel doktor olmuş... Doğum yaptırdıktan sonra alnındaki terleri silerek hocası olan profesöre dönüp:
“Beğendiniz mi, hocam?” diye sormuş.
Profesör başını sallayarak:
“Eh” demiş “Beğendim sayılır ama, bir daha sakın aynı hatayı yapma!”
“Ne yaptım ki, hocam?”
“Doğumdan sonra annesinin kıçına değil, bebeğin kıçına şaplak vurulur!”
GÜNÜN SÖZÜ
Ülkede mutsuzlar çoksa, ortada ciddi bir sorun var demektir!