MHP lideri Devlet Bahçeli dün şok edici bir çıkış yaptı.

Terör örgütü PKK’nın kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan’a “örgütü lağvetme” şartıyla “İmralı’da kendisine uygulanan tecridin sonlanması”, “TBMM’ye gelip DEM Parti grup kürsüsünden örgüte seslenme fırsatı” ve “Umut hakkı” vadetti.

Sondan başlayayım:

Umut Hakkı nedir?

Umut hakkı, kamu hukukunda ve ceza hukukunda “mahkumların ceza süreleri boyunca yeniden topluma kazandırılmak üzere rehabilite edilmesi ve uygun koşulları sağladıkları bir gün özgür kalmaları” fikrine dayanır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle birçok ülkenin Anayasa mahkemeleri, umut hakkının insanlık onuru için gerekli bir ilke olduğuna karar vermiş. Bu kararlara göre “cezaevinde olan kişilerin ömür boyu hapis cezası almış olsalar dahi belli koşulları sağladıkları takdirde özgürlük umudu olmalıdır.”

Peki, Öcalan için bu mümkün müdür?

Hukuki açıdan herkes için mümkündür. Öcalan da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir hükümlüdür ve belli koşulları sağladığında bir gün dışarı çıkıp özgürlüğüne kavuşacağını umut edebilir. Yargı sistemi de Öcalan’a bunu vadedebilir.

Devlet Öcalan’a bu umudu verebilir mi?

Hukuki açıdan mümkün olan şey, siyasi ve sosyolojik açıdan o kadar kolay olmayabilir.

Zira Türkiye 1984’ten bu yana PKK’yla mücadele ediyor ve bu mücadelede binlerce şehit verdi. Anadolu’da mezarlığında şehit mezarı olmayan köy neredeyse yoktur. Aynı zamanda o köylerde/şehirlerde ocağına ateş düşmüş binlerce aile, on binlerce akraba, eş dost yaşıyor.

Öcalan’ın TBMM çatısı altına gelip böyle bir çağrı yapması, o insanlarda nasıl bir duygu yaratır?

Kaç kişi “terör bitti ya nasıl olsa, Öcalan da aramızda elini kolunu sallayarak dolaşmayı hak etti” diye düşünür?

★★★

Şimdi sondan ikinciye, yani Öcalan’ın TBMM’de konuşma meselesine bakalım:

70 bin depremzede Hataylının oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’nin lehindeki kararlarına rağmen hukuk zorlanarak verilen kararlarla hâlâ cezaevinde tutuluyorken, PKK’nın bütün eylemlerinin birinci derece sorumlusu Öcalan’ın gelip TBMM’de konuşması nasıl izah edilebilir?

Aynı şey Osman Kavala için de geçerli.

Hatta Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu DEM’liler için de...

Eline silah alıp dağa çıkmak yerine düz ovada siyaset yapmayı tercih etmiş, milyonlarca insanın oyunu almış Demirtaş yıllardır cezaevinde yatarken, emir komuta sisteminde örgütün kanlı saldırılarından birinci derecede sorumlu olan Öcalan’ın TBMM çatısı altına gelmesi nasıl izah edilebilir?

★★★

Birinci konuya, yani örgütün silah bırakması meselesine gelelim:

Peki, örgüt Öcalan’ı dinlemezse?

Diyelim ki Öcalan geldi TBMM’de konuştu ve bu çağrıyı yaptı. Örgüt çağrıyı dinlemezse ne olacak?

Diyelim ki Kandil’dekiler Öcalan’ı dinledi ve silah bıraktı. Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi terör örgütünün lider kadroları ne olacak? Onlar da cezaevinde bir gün yatmadan umut hakkından yararlanacak mı?

Silah bıraktı diye PKK’ya genel af mı çıkacak?

Daha önemli bir soru:

Suriye’deki 60-70 bin kişilik silahlı güç ne olacak?

Onlar bu çağrının kapsamı dışında mı bırakılacak?

Yoksa Suriye’deki PYD ya da Suriye Demokratik Güçleri, Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim gibi tanınacak mı? “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi”nden sonra “Suriye Kürt Bölgesel Yönetimi” cümlesini mi duyar olacağız?

★★★

Bahçeli’nin bu tarihi çağrısı, bizim bilmediğimiz birtakım önemli görüşme ve gelişmelerin ardından yapılmış olabilir.

Devlet, kendi kanallarından bir süredir tecritte tuttuğu Öcalan’ın ve Kandil’dekilerin görüşünü önceden almış olabilir.

ABD’yle yapılan gizli görüşmelerde de Suriye’deki PYD ve SDG konusunda da birtakım vaatler söz konusu olabilir.

Yine de temkinli davranmak gerektiğini düşünüyorum.

Sırf “bunları söyleyen Bahçeli” diyerek boş havuza atlamamakta yarar var.

Zira “Öcalan gelsin TBMM’de konuşsun, örgütü lağvetsin” çağrısını herhangi birimiz yapsaydık yarım saat içinde kendimizi Sincan ya da Silivri’de bulabilirdik. Hâlâ da bulabiliriz.

★★★

Seçim meydanında Öcalan için urgan atmış milliyetçi bir liderin bu kadar uç bir formülle çağrıda bulunması şok edici, devrim niteliğinde bir çıkış.

Benim yine de iki önemli çekincem var:

1 - İşin sonunda önceki deneyimlerde olduğu gibi kötü bir sonuçla karşılaşmak.

2 - Bu çıkışların Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iktidarını uzatmak amaçlı yapılmış manevralardan ibaret olması.

Dilerim ben yanılırım ve bu çıkış işe yarar.

Türkiye’nin terör belasından ebediyen kurtulmasını canıgönülden istiyorum.