Sevgili okurlarım, Türkiye bundan üç yıl önce dünyada eşi benzeri pek bulunmayan korkunç bir olay yaşamıştı.

Cemal Kaşıkçı isimli bir gazeteci...

Suudi Arabistan vatandaşı ama genelde Türkiye’de yaşayan biri.

Suudi yönetimine muhalif. Özellikle Batı dünyasında tanınan, sözü geçen, sözleri ve yazılarıyla Suudileri son derece rahatsız eden bir gazeteci.

Türkiye’de yaşayan bir nişanlısı var. Bu hanımla evlenmek üzere.

Ancak yasal işlemleri başlatmak için vatandaşı olduğu Suudi Arabistan temsilciliklerine dilekçe verip başvuruda bulunması gerekiyor.

Günün birinde bunların İstanbul Başkonsolosluğu’na dilekçesini gönderiyor...

Ve kendisine 15 gün sonrası için gün veriliyor.

İşte ne olduysa ondan sonra oluyor.

★★★

Bu süreçte Suudi Arabistan’la Başkonsolosluk arasında şifreli haberleşmeler başlıyor ve karar veriliyor.

Kaşıkçı bir süre sonra onlara başvuracaktır...

Ve kuş kafese girmek üzeredir!..

İçeriye adım atmasından hemen sonra işi bitirilecektir.

Ölüm emri veriliyor.

★★★

Başkonsolos olan herif zaten Suudi aşiretinin güvenilir katillerinde biri. Ama o yetmez.

Cemal öyle öldürülmelidir ki, geride hiçbir iz kalmasın ve kimsenin ruhu bile duymasın.

Bundan sonrasını olay sonrasında izlemiştik.

Konsolosluğa gelirken kapıda bir görevli tarafından karşılanıp içeriye buyur ediliyor.

Ama işin daha önemli bir boyutu var.

Randevudan iki üç gün önce Atatürk havalimanına Suudi’den üç ayrı ekip özel uçaklarla gelip İstanbul’daki çeşitli otellere yerleşiyor.

Bunlar özel olarak yetiştirilmiş uzman katiller.

İçlerinde kemik kesme, cesetleri yok etme, iz kalmasın diye asitle eritme uzmanları bile var.

★★★

Cemal Kaşıkçı içeriye giriyor...

Nişanlısı ise onu dışarıda bir yerde bekliyor. Ancak saatler geçip çıkmayınca polise haber veriyor.

Orasının diplomatik dokunulmazlığı var.

Polisin içeriye girmesi için bir takım formaliteler ve izinler gerekiyor.

İşte o bekleme süreci içerisinde ne oluyorsa oluyor. Özel uçaklarla İstanbul’a gelen uzman katiller bu kısa aradan yararlanıyor, havalimanında motorları çalışır durumda bekleyen uçaklarına atlıyor ve hep birlikte pırrrr!

İstikamet Suudi Arabistan.

★★★

Bunlar olurken biz yine ekranlardan izliyorduk. Binaya sepetler dolusu temizlik malzemeleri giriyordu. Belli ki geride kalan (örneğin) kan izleri varsa bunlar temizlenmek isteniyordu.

Cinayet artık kesinleşmişti.

Aradan birkaç gün geçti. Suudiler tarafından Türk polisi binaya girip arama yapsın diye izin verildi ama olan olmuştu.

Özel ekipler devreye girdi, her yer arandı...

Ve hiçbir şey bulunamadı!

Binanın bahçesinde toprağın metrelerce altına inşa edilmiş bir fırın vardı. Suudiler o fırının incelenmesine ve içinden örnek alınmasına izin vermedi.

★★★

Bütün bunlar olurken bizim hükümeti de korku bürümüştü.

Operasyonu sürdüren polis güçlerinin amirlerine sürekli talimat veriliyordu:

“Aman fazla ileri gidip herifleri kızdırmayın. Bunlar hak hukuk tanımaz. Aksi takdirde onlar da aynı şeyi ülkelerinde görevli bizim diplomatlara yapıp taciz ederler... Hem de ticari ilişkilerimiz zarar görür!”

★★★

Evet, heriflerin İstanbul’a özel uçaklarıyla gönderdiği uzman katil ekipler ellerini kollarını sallaya sallaya tüymeyi başarmıştı.

Geç kalmıştık, hiçbir şey yapamadık. Elimizden gelen tek şey Suudi hükümetine bastırıp bunların kendi ülkelerinde yargılanmasını sağlamaktı!

Suudiler de bize gaz veriyordu!

“Hiç endişe etmeyin, Kaşıkçı’yı öldürenler idamla yargılanacak!”

Kimse yargılanmadı, kimse ceza almadı.

Bu iki paralık hırsızlar, devlet görevlisi katillerin yargılanması konusunda da bizi uyutmuştu.

★★★

Sevgili okurlarım, şimdi aradan tam üç yıl geçti...

İşin ilginç yanı, Cemal Kaşıkçı’nın cesedi bulunamadı. Bundan sonra da bulunması söz konusu olmayacak.

Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi!

Fırında mı yaktılar, ufak parçalara ayırıp yok mu ettiler, asitle mi erittiler, arta kalan parçalar olduysa uçaklarıyla mı götürdüler, hiçbir şey belli değil.

Biz de bu olayı çoktan unuttuk.

Sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.

★★★

Bilinen tek şey, bizim topraklarımızda korkunç ve örgütlü bir cinayet işlenmişti.

Bu cinayeti işleyen ve işleten ise bire bir Suudilerin aşiret devleti idi.

Neresinden bakarsanız bakın, bu olayda Türkiye Cumhuriyeti küçük düşmüş, entarili çöl bedevileri karşısında ezik kalmıştır.

Bu yazıyı yazma nedenime gelince...

Balık hafızalı bir toplumuz. Her şeyi hemen unutuyoruz.

Kaşıkçı olayı da onlardan biri.

Herifler hepimizle resmen alay etti.

Ders olmasını dilerim!