“Firavun gibi yaşayıp, Musa olduğunu iddia edenler...

Nemrut gibi düşünüp, Hz. İbrahim’i ateşe verdikten sonra İbrahim olduğunu iddia edenler...

Ebucehil gibi yaşayıp, Hz. Muhammed’in varisi olduğunu iddia edenler...

‘Ben peygamber soyundanım’ diye yalan söyleyip, elmas taşlı tahtlarda oturan, son model Mercedeslerde gezen seccade şeytanları...

Hind gibi yaşayıp, Aişe-Hatice olduğunu iddia edenler türedi...

Cahiliye döneminin tüm adetleri hayat buldu, kölelik hortladı...

Tefecilik resmileştirildi, 60 milyon insan borç batağında çırpınıp duruyor...

Ülke, uluslararası tefecilerin elinde tutsak hale geldi...

Küfür mahallesinde, yalan meydanında, hile sokağında İslam satılır hale geldi...

Şimdi içinizden çoğunuzun ‘Bunlar doğru, tamam ama çıkış yolu ne?’ dediğinizi duyar gibiyim! Çıkış yolu her zaman vardır.

Yol tıkalıysa engeller ya açılır, ya da yeni bir yol yapılır.

Fakat önce tüm Türk milletinin, yukarıda yazılan doğruları kabul edip tavrını belli etmesi şarttır.

Yanlışı, kötüyü, pisliği bilmezsek, doğruyu, iyiyi, güzeli bulamayız ki!

Siyasetçiler, aydınlar, akademisyenler, doğruları konuşmazlarsa, Türk milletine doğruları nasıl aktaracağız?

Bu zavallı insanları, seccade şeytanlarının elinden nasıl kurtaracağız?

Çıkış yolunu görmek için herkes tarafını belli etmelidir.

Kim yobazlıktan, ilkellikten, cehaletten yanadır, bilelim!

Kim çağdaşlıktan, bilim ve akıldan, demokrasiden ve laik Cumhuriyet’ten, Atatürk’ten yanadır, onu da bilelim!

Cumhuriyetten, demokrasiden, Atatürk’ten yana görünüp tarikat-cemaat şarlatanlarının kucaklarına oturanların, hırsızlık parasıyla siyasete soyunanların maskelerini indirmeden ve zamane yalakalarından hesap sormadan kimseye huzur yok! Bu böyle biline...”

★★★

Sevgili okurlar... Yukarıdaki sözler Doğru Parti Kurucu Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu’na ait...

Yurtsever bir siyasetçinin görüşlerini sizlerle paylaştım.

Serdaroğlu sesini pek duyuramıyor ama, yiğidin hakkını yiğide vermek gerek... İyi muhalefet yapıyor, insanlarımıza doğruları anlatmak için adeta çırpınıyor.

Her siyasetçi onun gibi kıyasıya mücadele etse, doğru bilgilerle halkı uyandırma gayreti içinde olsa, sanırım bugün memleketin durumu daha başka olurdu.

“Türkiye’nin gittiği yer!”

Bir süre önce yazığım “Kaçan kaçana” başlıklı yazım nedeniyle okurlarımdan mesaj gelmeye devam ediyor. Bir e-posta da kadim okurlarımdan Yaşar Altıntartı’dan aldım. 

“Kaçan kaçana, başlığı altında yazdıklarınız yürek burkan bir Türkiye dramını anlatmakta... Peki ama bu dram şaşırtıcı mı? Asla değil!

‘Ben cahil halkın ferasetine güveniyorum’ diyen kişinin profesör olduğu ve onun da Yüksek Öğrenim Kurumu’na (YÖK) üye yapıldığı bir düzen var AKP Türkiye’sinde... Ve bu düzen, bir aydınlanma devrimi olan 1923 Cumhuriyet Devrimi ile açık bir hesaplaşma peşinde!

Doktor, mimar, mühendis vb. gibi ışıltılı, zeki beyinlerin göçe zorlanması da aynı projenin bir parçası. Mühendis Semih Kalkanoğlu gibi bilgi birikim sahibi liyakatli insanlar ülkeden kaçırtılınca meydan, sorup sorgulamayı, hesap sormayı sevmeyen, biat kültürünü benimsemiş kitlelere kalacak diye düşünülüyor. Bu ise, yönetici sınıfının halkı daha kolay yönetmesi için bulunmaz bir fırsat olacak.

Türkiye’nin gittiği yerin Afganistan-Pakistan kırması bir yere doğru olduğunu millet olarak görüyoruzdur inşallah!”

GÜNÜN SÖZÜ

Aşılması imkansız hiçbir zorluk yoktur. Yeter ki, akıl ve bilimden ve de Atatürk’ten şaşma!