Hrant Dink’in katledilmesi salt adli mesele üzerinden ele alınıyor. Ortada cinayet olduğu için bu normal. Ama düşünsel tarihimiz açısından da değerlendirme yapmak zorundayız.
Dink’in ölümü bu dönemin liberal-muhafazakâr ve hatta kimi solcularına ayna tutuyor: Entelektüelizmin çürümesi...
“Mutasyona” uğrayan aydın, FETÖ’nün “Dink’i Ergenekon öldürdü” kumpasına onur kırıcı şekilde dört elle sarıldı.
Biz, bir avuçtuk ve bunun yalan olduğunu yazınca hasım yapıldık. Ardından FETÖ ile birlikte bize savaş açtılar, hapse attırdılar.
Sadece akılsızlık değil, sefil/bayağı ahlaksızlık da bu kumpaslarla iktidara taşındı. Böylece:
Pislik içinde yaşamayı seven kirli aydın hep yükseltildi; gazete köşeleri, ekranlar onlara açıldı, üniversite kürsüleri bunlara verildi. Yani, çürümenin çoğaltıcısı ve yayıcısı oldu bunlar... Mesela, FETÖ’nün -Dink’in ölümünden bir ay sonra- sözde cinayeti organize edenlerin bulunduğu şemayı (Ali Bayramoğlu vd.) sorgusuz yayınladı. Bu şema diğer tüm kumpaslara fırsat verdi. Binlerce insan mağdur edildi.
Güya bilgisayarımda, Nedim Şener ve Hanefi Avcı’ya Hrant Dink cinayetini saptırmaları için gönderdiğim mesaj bulunmuştu. Yalandı. Bunu bilgisayara virüs olarak gönderen FETÖ idi.
Böyle yalanlar üzerine başlatılan cadı avlarına aklı tutulan aydınlar gönüllü piyonluk yaptı.
Şunu da eklemeliyim:
★★★
Kumpası onuruna yediremeyip intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, takip ettiği duruşmalarda yaşadığı tanıklığı bir mektupla bana iletti:
- “Kardeşim Yarbay Ali Tatar’ın suçlandığı Amirallere Suikast davası ile birleştirildikten sonra Kafes ve Poyrazköy davalarına da yakından şahit oldum. Savcıların sahte delillere dayalı suçlamalarına karşı, insanların suçsuzluklarını ispat için nasıl çırpındıklarını gördüm... Müdahil avukatlar da gördüm bu davada. Bunca hukuk eğitimine ve bazılarının ilerlemiş yaşlarına rağmen, benim gördüğümü, görmemelerine şaştım.
Bunlardan Avukat Fethiye Çetin’i hüzünle okuduğum ‘Anneannem’ adlı kitabından tanıyordum. Rahmetli Dink ve ailesinin de avukatıdır kendisi. Kitabı çok dokunmuştu bana. Onu da anneannesini de çok yakın, çok tanıdık bulmuştum. Ara verilince dayanamayıp, avukat odasında kendimi tanıttım. Sonra, anılarına büyük saygı duyduğumu, bizim toprağın adamı Hrant’ı korumalarını ve bu kumpas davalarına karıştırmamalarını, bu davalarda taraf olmamaları gerektiğini söyledim. ‘Biz gerçeklerin ortaya çıkması için buradayız’ dedi. Davada suç ve suçlu olduğuna inanmış bir hali vardı. Zaten konuşmalarıyla da bu kanaatini belli ediyordu. Üzüldüm ve sadece, ‘Hrant’ın kemiklerini sızlatıyorsunuz’ diyebildim... Bugün, kendisinin ve Hrant adının bu davalar için kullanıldığını düşünüyor mudur? Oysa, buna izin vermemeleri gerekirdi... Geriye kaybedilen canlar, çekilen çileler kalıyor...”
★★★
Bizler tutuklanmak için Ergenekon savcılarının kapısında polis ordusuyla bekletilirken, avukat Fethiye Çetin, FETÖ’cü Savcı Zekeriya Öz’ün makamında idi! Oralardan hiç çıkmadılar. Neyse. İsimleri ne olursa olsun, meselem kişiler değil...
Kumpas gönüllüleri kendilerini “Hrant’ın Arkadaşları” diye tanıttı kamuoyuna. Bu aldatmaca ile Dink ailesini bile kandırdılar.
Bakınız:
Aydınların kullanışlı hale gelmelerinin ana sebebi kimliksiz olmaları ve itibariyle hakikatten kopmalarıdır. Bu sebeple:
Dün... Hrant cinayetinde FETÖ yalanlarına eşlik ederken...
Bugün... Katil Ogün Samast hapisten çıkınca, tekrar cezaevine konması için FETÖ’den yargılanmasını alkışlıyorlar...
Acı olan:
Hiçbir özeleştiride bulunmayan bunlar “akil insan” diye hâlâ karşımıza çıkarılıyor!
Bu vicdansızlar ile aramızdaki fark ideolojik filan değil, insanidir, biz gerçekleri savunduk...