Merkez Bankası dün yılın üçüncü enflasyon raporunu açıkladı.

Ekonominin nabzını tutması gereken, para politikasının direksiyonundaki kurum…

Basın toplantısı yapıldı.

Enflasyon hedefleri revize edildi, grafikler ekrana yansıtıldı…

Ama asıl olay, başka yerdeydi.

Konkordato soruldu.

Meğer konkordato ilan eden şirketlerin istihdamdaki payı binde 5, ihracattaki payı binde 7 imiş.

İşten çıkanlar da hemen iş buluyormuş.

Başkan Yardımcısı Hatice Karahan öyle bir rahat anlattı ki…

Neredeyse “Abartmayın, canım, üç beş şirket batmış ne olacak?” diyecek.

Hani geçenlerde Bakan Şimşek de aynı minvalde konuşmuştu ya…

“Geçmiş ortalamaların altında” deyip geçiştirmişti.

Demek ki…

Onlara göre bu işin “önemli” sayılması için…

Piyasadaki firmaların herhalde yarısının tabelasını indirmesi gerekiyor.

Bu rahatlık, bu vurdumduymazlık… İnsan hayret ediyor.

Eleştirileri, ekonomik uyarı değil, siyasi laf sanıyorlar.

O yüzden kulak asılmıyor.

Toplantıda, küresel riskler sayfa sayfa anlatıldı.

Yurtiçi politik riskler?

Yok.

19 Mart’ta 60 milyar dolar yakılmış…

Olağanüstü toplanıyorsun, bir sürü tedbirler alıyorsun…

Faizi 350 baz puan artırmışsın…

Ama hâlâ “önemsiz” diyorsun.

Ülkede siyasi tansiyon her gün yüksek.

İmamoğlu davası geliyor…

CHP Kurultay davası yolda…

Belediye başkanları cezaevinde…

Ama bunlar enflasyonu etkilemezmiş!

Sanayiciler, KOBİ’ler kredi bulamıyor.

Bulan, faizi görünce bayılıyor.

Başkan Karahan ise çıkıp “Kredi genişlemesi olmayacak” diyor.

Makro ihtiyati tedbirler devam edecekmiş.

Oysa…

Kamu bankaları uygun faizli krediyle esnafa nefes olsa…

Sanayiciye “Yalnız değilsin” mesajı verse…

Ama yok.

Kur politikasında da değişen yok.

TL talebinin devam ettiğini, önemli bir döviz talebinin olmadığını ve dolayısıyla kurda ani dikey hareket beklenmediği ifade ediliyor.

Bunun nasıl yapıldığı malum..

Bankalara konulan hedef ve baskılar…

Yüksek reel faize devam mantığı…

Carry trade’cilere “Soframız geniş, buyurun” daveti…

Toplantı sonunda öyle bir tablo çizildi ki…

Koca koca krizler…

Meğer minnacık meseleymiş!

Ve ekranın karşısında tepkisiz bir vaziyette Başkan Karahan’dan duyduğum cümle:

“Arabanızı her sene yenilemediğiniz için oradaki enflasyon düşüşünü hissetmiyorsunuz.”

Bana her gün soruyorlar:

“Ne zaman düzeliriz?”

Bu tabloyu gördükten sonra cevap net:

Şimdilik… hiç.

Neyse ki Cevdet Hoca var.

Hiç değilse mantıklı konuşuyor, sorunları görmezden gelmiyor.

Ama başkan ve diğer üyeler…

Tam bir felaket.

*

NEBATİ GÖLGESİ

Hafta sonu…

Dolmabahçe Sarayı’nda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Nurettin Nebati 1,5 saat baş başa görüştü.

Gündem: ekonomi.

Ve tabii…

Ortaya hemen o meşhur fısıltı gazetesi manşeti çıktı:

“Nebati geri mi dönüyor?”

Kısa cevap: Hayır.

Geçen hafta Ankara’da Bakanlıkta bazı temaslarım oldu.

Bir Allah’ın kulu bile bu ihtimali telaffuz etmedi.

Mehmet Şimşek yönetimi devam edecek.

Ve etmeli de.

En azından Nebati ihtimalini düşündüğümüzde… Net devam etmeli.

Ama başka konular var…

İktidara yakın bazı gazeteler, Şimşek’i hedef tahtasına koymuş.

Bundan ciddi rahatsızlık var.

Dahası…

Hepimizin tanıdığı, “ekonomist” unvanlı bazı isimler var ya…

Berat Albayrak döneminde sadece teknik yorum yapanlar…

Şimdi Şimşek’in politikalarını yerden yere vuruyor.

Üstelik sistematik şekilde.

Bu tavır, “maksatlı” bulunuyor.

Ve şaşkınlıkla izleniyor.

Bir de şu var…

Bakan Şimşek’in bazı bürokratları görevden almaması… ya da alamaması…

Arkasında Nurettin Nebati etkisi olduğu konuşuluyor.

Karşılıklı bir saygı mı?

Yoksa başka hesaplar mı?

O soruyu da bu köşeye bırakıyorum.

Ama şunu net söyleyeyim…

Cumhurbaşkanı, Şimşek’in politikalarının arkasında duruyor.

Bir değişiklik düşünmüyor.

En azından… şimdilik.