Dün için akıllı olmak kolay. Tarih var, okursunuz: hatayı, yanlışı, akılsızlığı  görürsünüz. Asıl beceri gelecek için akıllı olmak.

Başlıklara bakıyorum.

Biri bizi kucağa itiyor(!)

★★★

Cumhurbaşkanı:

“İsrail fanatizminin Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim topraklarımızdır” 

 TBMM Başkanı:

“Türkiye Netanyahu çetesinin hedefindedir” 

Diğer başlıklar da şöyle:

İsrail Lübnan’a giriyor.

Asıl hedef Türkiye!

Büyük oyun!

★★★

Başlıklara bakınca aklıma Sadrazam Said Halim Paşa’nın “Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı” adlı hatıralarını yazdığı kitabı geldi. Kitapta; “Dünya savaşında bir el bizi Almanya’nın kucağına attı” diye yazmış. Bugün de sanki gizli bir el, “panik ve korku yaratarak bizi birinin kucağına” yönlendiriyor. Oysa İran, 1 Ekim’de İsrail’e 180 füze ateşleyerek karşılık verdi. Bu füzelerden bazıları da İsrail’in “Demir Kubbe Savunma Sistemini” deldi geçti.

Delinmez kubbe delindi.

★★★

Evet İsrail, Filistin’de HAMAS, Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de HUSİLER, Irak ve Suriye’dekilerden oluşan “direniş eksenine” büyük darbe vurdu. Ama İsrail’in de kubbesi delinmez değil. İsrail, kubbesinin delindiğini gördükten sonra direkt olarak İran’ı vurmayı göze alabilir mi? Arkasında ABD olsa bile Lübnan’a karadan girmeye de kalkışabilir mi? 

Kalkışamaz.

★★★

İsrail istihbarat ağıyla da çok övünüyor; delinmez- geçilmez deniliyordu. 7 Ekim’de HAMAS, İsrail İstihbarat sistemini madara edecek bir sızma ile “İsrail’in her zaman Araplardan bir adım önde olduğu algısını” kalbinden vurmuştu. HAMAS çoğunluğu sivil 1200 kişiyi öldürmüş ve 250 kişiyi de esir almıştı.

İsrail soykırım yaptı.

★★★

GAZZE’de taş üstünde taş kalmadı.  Okul yok, hastane yok, üniversite yok, kamu binası yok, altyapı yok. GAZZE, 45 milyon tonluk beton, demir, yıkık duvar enkazına dönüştü. Uzmanlar, “GAZZE’de sadece molozu kaldırmak 15 yılı alır...” diyorlar.

★★★

Gerçekte ne oldu?

Sadece ABD değil.

Sadece AB değil

Çin ve Rusya’da izin verdiler: İsrail, Gazze’de bir nükleer savaşın yaratacağı yıkımı yaptı. Rusya, Çin, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail ordusuna nükleer silahın yaratacağı seviyede hasarı nükleer silahları kullanmadan yapmasına göz yummuş oldular.

★★★

“1967’de 6 gün içinde İsrail Ortadoğu’da bütün Arapları yenmiş, güç dengesini değiştirmişti... Şimdi aynı güç dengesini İran ve Türkiye’yi de içine alacak şekilde değiştirmeyi hedefledi” denilerek Türkiye de ABD- NATO-AB cephesinden çıkıp ÇİN- RUSYA- BRCİS cephesine itiliyor.

Kim itiyor?

Amacı ne?

★★★

Türkiye, soğuk savaş yıllarında NATO üyesi olarak büyük bedeller ödedi. Silaha yatırdığı kaynağı eğitime ve altyapıya yatırsaydı bugün Türkiye Almanya, Japonya, Finlandiya, İsveç en azından Güney Kore’nin gelişmişlik düzeyinde olabilirdi. Şimdi İsrail, NATO üyesi ve kağıt üstünde ABD’nin büyük müttefiki Türkiye’ye saldıracak diye bizi başka bir kucağa itmeye mi çalışıyorlar.

★★★

Çin, İran’dan doğalgaz ve petrol alıyor. Çin, niçin “İsrail Lübnan’dan sonra Çin’e saldıracak” diye korku yükseltmiyor. İsrail son hava saldırısında silah depolarını vurdu ama “füzelerin bulunduğu Rus üslerini” vurmadı. Rusya niçin “İsrail’in asıl hedefi Rusya” diye iç panik yapmıyor?

★★★

Düne bakıp!

Akıllı olmak kolay.

Zor olan bugün.

Sadrazam Sait Halim Paşa’nın “Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Savaşı” adlı kitabı her kütüphanede var. “Birinci Dünya Savaşı’nda bir el bizi Almanya’nın kucağına attı” diye yazıyor.

Utandırma bizi!

Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, tarifeli bir uçağa bindi İstanbul’a geldi. Turistik, özel, kişisel bir gezi değildi. Ankara’ya gidip Türkiye Cumhurbaşkanı ile resmi görüşme yapacaktı. İstanbul’dan da Ankara’ya uçmak için tarifeli uçağa ekonomi sınıfında halk gibi bindi, ikinci sıradaki yerine oturdu. AKP’li milletvekilleri Finlandiya Cumhurbaşkanı’na yağcılık olsun diye “ikinci sıradaki yerinden kalkıp ön sıra koltuğuna geçmesini” istediler. Kabul etmedi. Finlandiya’da ekonomik kriz yok. Halkı, ucuz belediye ekmeği almak için kuyruğa girmek, ucuz belediye lokantası kapısında sıraya dizilmek gibi görüntüler vermiyor. Finlandiya ekonomi bakanı iki günde bir Londra’ya, New York’a, Tokyo’ya, Suudi Arabistan’a gidip borç para bulmaya uğraşmıyor. Finlandiya’da kişi başına milli gelir yaklaşık 54.000 dolar, Türkiye’de kişi başına milli gelir yaklaşık 13 bin dolar. Buna göre 4 Türk’ün milli geliri ancak 1 Finlandiyalının milli gelirine eşit olabiliyor. Bu şartalar altında bile Finlandiya cumhurbaşkanı özel makam uçağı kullanmıyor. Bizim Cumhurbaşkanı ise dış gezilere 3-4 uçakla gidiyor. Bizim Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum; “Utandırma bizi... Finlandiya cumhurbaşkanına bir uçak hediye et!”