Çocuklar, bir toplumun geleceğe attığı en büyük adımdır. Bir ulusun gücünü ve yarınlarını görmek için çocuklarına verdiği değere bakmak gerekir.

Peki, biz çocuklarımıza gereken değeri verebiliyor muyuz? Onlara sağlıklı bir yaşam, kaliteli bir eğitim ve güvenli bir çevre sunabiliyor muyuz? Çocuklarımızı tehlikelerden, onlara uzanan pis ellerden koruyabiliyor muyuz? Yoksa hayatın yükünü daha şimdiden küçücük omuzlarına mı yüklüyoruz?

Türkiye'de çocuklara yönelik şiddet ve istismar olayları, toplumun vicdanını derinden yaralayan bir gerçekliktir. Maalesef, ülkemizde her yıl binlerce çocuk fiziksel, duygusal ve cinsel istismara uğramaktadır.

Bu suçlar, toplumun en savunmasız kesimine karşı işlenmiş, affedilemeyecek nitelikte çok önemli suçlardır. Çocukları koruyacak mekanizmaların yetersizliği, bu acı tabloyu daha da karanlık hale getirmektedir.

***

Çocukların korunması, sadece devletin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Ancak sorun yalnızca istismar ve şiddetle de sınırlı değil. Çocuklarımızın, eğitim almaları ve hayal kurmaları gereken yaşlarda tarlalarda, atölyelerde ve sokaklarda çalışmak zorunda kalması hepimizin utanması gereken bir sorumluluktur ve Türkiye’de bugün yaşanan manzara gerçekten içimizi acıtmaktadır.

TÜİK’in "İstatistiklerle Çocuk 2023" araştırması, Türkiye’de artan yoksulluğun en kırılgan gruplardan biri olan çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne serdi.

2023 verilerine göre, 15-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 22,1’i işgücüne katılmak zorunda kalmış. Bu oran, bir önceki yıl yüzde 18,7.

Bir yıl gibi kısa bir sürede yaşanan bu yükseliş, ekonomik krizlerin çocuk işçiliği üzerindeki ağır etkisini açıkça ortaya koymakta.

Çocuk işçiliği, Türkiye’de yoksulluk ve ekonomik adaletsizliğin en acı sonuçlarından biridir.

Aileler temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığında, çocuklar eğitimden koparak, eve ekmek götürebilmek adına karanlık bir döngünün içine hapsoluyorlar. Daha iyi bir yaşamı hak eden bu çocuklar, sınıf sıralarında kalem tutmaları gerekirken, ailelerine biraz katkı sağlayıp hayata tutunabilmek için çok ağır işlerin altında ezilmek zorunda kalıyorlar.

***

Çocuk işçiliği, sadece bireylerin hayatlarını trajediye dönüştürmekle kalmıyor; aynı zamanda toplumun geleceğini de olumsuz etkiliyor. Çalışmak zorunda kalan çocuklar, eğitimden mahrum kalarak bilgi ve beceri edinemeden hayata atılıyorlar. Bu durum, onların potansiyellerini gerçekleştirmelerini engellediği gibi, toplumun daha eğitimli, üretken ve yenilikçi bireyler yetiştirmesini de engelliyor.

Eğitimden uzak kalan bir nesil, toplumun uzun vadede ekonomik ve sosyal olarak geriye düşmesi demektir.

Eğitimden kopan her çocuk, hayallerini de kaybediyor ve toplumun karanlığa bir adım daha yaklaşmasına neden oluyor.

Çocukların istismara uğramadığı, şiddet görmediği bir Türkiye inşa etmek, tüm toplumun önceliği olmalıdır. Çünkü çocuklar, yalnızca bugünün değil, yarının da teminatıdır.

Onları güvende tutmak, yalnızca bir zorunluluk değil, ahlaki bir yükümlülüktür.

Bir toplumun gelişmişliği, çocuklarına sağladığı güven ve adaletle ölçülür ve bu konuda başarısız olduğumuz her gün geleceğimizden bir parça kaybediyoruz.

Çocuk işçiliğiyle mücadele, insan haklarının korunması açısından hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda, ekonomik adaletsizlikleri azaltmaya yönelik politikalar ve çocukları korumayı hedefleyen mekanizmalar, ertelenemez bir zorunluluktur. Çünkü bir çocuğun geleceğini kurtarmak, bir ulusun kaderini değiştirmek demektir.