Ülkemizde yaşanan dramları anlatmaya bu sütunlar yetmez.

İnsanlarımızın hemen her birinin, bir değil birçok derdi var.
“Bir dokun, bin ah işit” derler ya... İşte öyle bir şey...

İktidarın “Emekliler Yılı” “Türkiye Yüzyılı” gibi abartılı sloganları sadece bir hayal...

“Türkiye’yi tarihinin en büyük yatırım hamleleriyle buluşturmuş bir iktidar olarak Cumhuriyet’imizin ikinci asrını ittifak ortaklarımızla birlikte ‘Türkiye Yüzyılı’ olarak taçlandırmaya kararlıyız.” diyorlardı...

Ne güzel değil mi?
Evet, sözler gerçekten iyi ama lâftan öteye gidemiyor ve ne yazık ki, lâfla karın doymuyor, açlar tok olmuyor!

★★★

Halimize şöyle bir bakalım:

Dünya ekonomi endeksinde 167 ülke arasında 103’üncü durumdayız.

Medya özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 165’inciyiz...

Refah endeksinde Türkiye’miz 167 ülke arasında 93’üncü sırada...

Mutluluk endeksinde 112 ülke arasında 102’nciyiz...

Enflasyon endeksinde Avrupa şampiyonuyuz. Dünya sıralamasında ise 10’uncuyuz.

Kara para aklayan ülkelerin alındığı kara listeden bir önceki GRİ LİSTEDE bulunuyoruz.

İngiltere, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin bankaları artık Türk vatandaşlarına hesap açmıyor.

Cumhuriyet’in gözbebeği olan bütün fabrikaları sattık, şimdi satacak başka şeyler arıyoruz.

Dış borçlanmamızın toplamı Osmanlı Devleti’ni yıkan “140 yıl önceki Duyunu Umumiye” zamanındaki borçları bile aştı.

Halkın oyunu alarak milletvekili olan Can Atalay hâlâ hapiste... “Ülkede anayasa ve hukuk var mı, yok mu?” tartışmaları büyüyor.

İktidar hem Anayasa’ya uymuyor ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı göstermiyor, hem de “Yeni Anayasa yapalım” diyor. Uyulmadıktan sonra anayasa yapmanın ne anlamı var?

Yargı karmakarışık. İktidardan cesaret alan alt mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dinlemiyor.

Ülkede temel hak ve özgürlükler keyfe göre uygulanıyor.

İktidar ortaklarından “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” diyenler var.

★★★

Yukarıdaki maddelere daha birçokları eklenebilir. Tüm bunlara baktığımız vakit “Türkiye Yüzyılı” iddiasının içinin ne kadar boş olduğunu görüyoruz.

Türkiye Yüzyılı’nda, işçilerin anlam olarak büyük değer verdikleri Taksim Meydanı’nda “1 Mayıs Bayramı”nı kutlamalarına bile izin verilmiyor.

Anayasa’nın emirlerinin aksine, insanlarımızın özgürlükleri kısıtlı...

Nasıl bir Türkiye Yüzyılı bu?

İktidarın boş sloganları bırakıp, halkın sesini dinlemesi lâzım.

Lâfla iş bitmiyor, lâfla aş pişmiyor!

Şekerli içecek kurbanları!

Özellikle yaz aylarında sıcaktan bunalınca içtiğimiz her türlü gazlı, kolalı meşrubatla kendimize büyük zarar veriyoruz.

Bilim adamlarının araştırmalarına göre, başta kolalı içecekler olmak üzere her türlü enerji içecekleri, buzlu çay gibi şekerli ve gazlı meşrubatların şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları ve kanserden ölümlerle bağlantısı olduğunu ortaya koydu.
Amerika’da yapılan bir araştırma, şekerli ve gazlı içeceklerin her yıl dünya genelinde 184 binden fazla insanın ölümüne sebep olduğunu gösteriyor.

Tuft Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Dariush Mozaffarian ve ekibinin 51 ülkeyi kapsayan araştırması, 184 binden fazla kişinin bu içeceklerin açtığı hasarlar ve hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini ortaya koydu

Şekerli içeceklerin her yıl 133 bin kişinin diyabetten (şeker hastalığından) 45 bin kişinin kalp ve damar hastalıklarından ve 6 bin 450 kişinin de kanserden ölümüne sebep olduğu anlaşıldı.

Bilim adamları “Kendinizi ve özellikle çocuklarınızı, başta kola olmak üzere meşrubatlardan ve tüm şekerli yiyeceklerden uzak tutun.” diyor.

GÜNÜN SÖZÜ

Sonunda mutlu gün gelecekse, çekilen tüm çileler kutsaldır!