Öfke, kızgınlık, kırgınlık, yılgınlık yansıtmak için yazmıyorum. Sevinmiş görünmek amaçlı olarak da yazmıyorum. Duymamış olanların da haberi olsun diye yazıyorum.

Leke bize yapışmadı!

★★★

Dosyayı inceleyen Yargıtay Başsavcısı’nın görevlendirdiği Savcı’nın yazdığı “bozma tebliğnamesi” doğrultusunda Mahkeme Başkanı ve 4 üye yargıç, “lekenin yapışmadığını” ilan eden kararı açıkladılar.

Berat ettik.

Aklandık.

Suçsuz bulunduk.

★★★

5 yıl önce; “Örgüt üyesi olmamakla birlikte yazılarıyla FETÖ terör örgütüne yardımcı olduğumuz iddiasıyla” SÖZCÜ Gazetesinin Sahibi, Genel Yayın Yönetmeni, Muhasebe Müdürü ve aralarında benim de bulunduğum yazarları için dava açılmıştı. Benim “Naylon Darbe” başlıklı yazımdan ötürü “7 yıldan 15 yıla kadar hapis olmam” isteniyordu.

★★★

SÖZCÜ, kısa zamanda Türkiye’nin en çok okunan gazetesi olmuştu. Çünkü iktidar karşısında eğilip, bükülmüyor onun yazarları da gerçek neyse okurlarıyla paylaşıyorlardı. Dava, tutarsız, kanıtsız, belgesiz bir kurgu iddianame yazma arayışı ile başlatılmıştı.

Önce savcı arandı.

★★★

Birinci savcı.

İkinci savcı.

Üçüncü savcı.

Dördüncü savcı.

Dört savcı, ayrı ayrı 300 gün incelediler. SÖZCÜ yönetiminin ve yazarlarının “silahlı terör örgütüne (FETÖ) yardım etme suçunu işlediklerine dair tek bir kanıt, belge, bilgi, tanık” bulamadılar.

Dava açmadılar.

★★★

Beşinci savcı bulundu.

Beşinci savcı, Osmaniye’de hakimliği sırasında “rüşvet istemekten mahkum olmuş” biriydi.  4 klasörü 1 hafta gibi kısa bir zamanda okudu. Fetullah Gülen’e iktidarla iyi günlerinde çok yakın olmuş 5 yazar buldu ve onların; “tahmin ediyorum… Var sayıyorum. Böyle düşünüyorum… Sanıyorum… “ türü yakıştırma, çamur atma, leke sürme ifadeleriyle doldurulmuş iddianame yazdı.

Açtı davayı.

★★★

Bir de bilirkişi.

Bilirkişi, Fetullah Gülen’in bankası Bank Asya’ya para yatırmış, Fetullah Gülen’in Zaman Gazetesi’ne abone olmuş, iktidar liderlerine beğeni mesajları atan, Atatürk ve Cumhuriyete sahip çıkıyor diye SÖZCÜ’ye ve yazarlarına düşman olacak düzeyde kinlenmiş biriydi.

★★★

Bu bilirkişi yazdığı raporda “yazarları iktidarı eleştiren yazılar yazdığı için SÖZCÜ’nün FETÖ’ye yardım yapabileceği tahmininde” bulunuyordu.

Tahminci bilirkişi!

Dünya hukuk tarihinde bir ilkti. Bizim davaya denk geldi.

★★★

Dava böyle başladı.

Mahkeme başkanı, çok genç yaşına rağmen Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına getirilmişti. Bu da ilklerden biriydi. Bizi 5 yıl 8 ay  (yatarı 3 yıl 6 ay 15 gün) hapse mahkum eden cezayı verdikten sonra Adalet Bakanı’na “Bakan Yardımcısı” diye atandı.

★★★

Bizim davanın iddianame yazılması ve savcı bulunması sırasında İstanbul Başsavcısı olan hukuk adamı da önce Yargıtay üyeliğine ve 15 gün sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirildi. SÖZCÜ’yü mahkum edenler iktidarın ittirmesiyle hemen terfi alıp yükseliyorlardı.

Bu da ilkti.

★★★

Duruşma kayıtlarında var. Ben savunmamı yaparken dedim ki; Sayın Yargıç, siz beni “Fetullah örgütü üyesi değil ama yardımcı oldu” iddiası ile yargılıyorsunuz.

Suç aletim ne?

Yazdığım yazı.

Bir kişi gösterin.

O kişi: “Ben Necati’nin yazısını okudum etki altında kaldım gittim Fetullah Gülen’e himmet topladım…

Ben Necati’nin yazısını okudum gittim Bank Asya’ya para yatırdım…

Ben Necati’nin yazısını okudum; sınav sorularını çaldım, MİT’e, TSK’ya, Yargıya, Polise adamlarımızı yerleştirelim diye çaldığım soruları Fetullah’ın abileri ile ablalarına verdim…

★★★

Ben Necati’nin yazısını okudum okul, dershane, şirket, holding, banka, gazete, dergi, TV kurması için Fetullah’a destek vermeye koştum. Ben Necati’nin yazısını okudum 15 Temmuz’da darbe yapalım dedim” demiş olsun.

Bunları söyleyen.

Bir tek tanık.

Bir tek belge.

Bir tek bilgi.

Bir tek insan yok.

★★★

Sayın yargıç!

Necati Doğru olarak inancım, yaşama biçimim, gazetecilik geçmişim, yazarlık çizgim, demokrasi anlayışım, insanlığa bakışım FETÖ’ye yardımcı olmak ile arama dağlar, uçurumlar koyar.  FETÖ’ye kasıtlı yardım etti diye suçlamak beni ve yazarlığımı lekelemektir. Bu suçlamayı kabul etmiyorum.

★★★

Aynı suçtan yargılanan diğer arkadaşlarım da benzer savunma yaptı. Avukatlarımız da; “bu suçlamada hiçbir belge, bilgi, kanıt, tanık olmadığını”  hukuk diliyle anlattılar.

Yargıç, yapıştırdı lekeyi.

5 yıl 8 ay hapis.

Yatarı:

3 yıl 6 ay 15 gün!

★★★

Davanın görüldüğü tarihte günde 400.000 satışı olan SÖZCÜ Gazetesi’nin 1.200.000 okuru (1 gazeteyi en az 3 kişi okur) atılan lekeyi bize yakıştırmadı. GAZETE’yi almaya, okumaya, okur sayımız artırmaya devam etti.

Halkın vicdanında:

Leke bize yapışmadı.

Ve 5 yıl sonra Yargıtay’ın başsavcısı, savcısı ile 5 yargıcı da; “silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu işlediklerine dair yeterli delil bulunmayan sanıkların beraatine” kararını verip; “lekenin yapışmadığını” bir kez de en üst mahkemenin hukuk süzgecinden geçirilerek ilan etti. Dosyamızı ilk mahkemeye geri gönderdi.

Ey okur!

Durum budur.

Haberin olsun.

Anadolu Ajansı SÖZCÜ’nün beraat etmesini haber yapmadı!

SÖZCÜ davası ile ilgili haberleri, iktidarla iç içe ve kol kola 2 yayın organı çok büyük bir ilgiyle ve 3-4 muhabirle izleyip yazdılar. İktidar yayın organı Sabah Gazetesi, daha dava başlamadan ve iddianame henüz yazılmadan savcıdan laf sızdırıp fotoğraflarımıza sayfalarında büyük yer vererek; “FETÖ’ye yardım ettiler…” başlığıyla yazmaya başladı.

İktidarın kontrolündeki Anadolu Ajansı ‘da 10 Aralık 2018 günü; “Sözcü gazetesi yazar ve yöneticileri FETÖ’ye yardım davası” diye başlayıp 18 Ocak 2019’da- 27 Aralık 2019’da- 13 Ocak 2020’de; “SÖZCÜ davasında yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru” başlıklarını sürekli tekrarlayan haberler yayımladı. 13 Ekim 2020’de Anadolu Ajansı haberine; “İstinaf Mahkemesi SÖZCÜ Gazetesi hükmünü hukuka uygun buldu” başlığını koyarak servise koydu.

Aynı Anadolu Ajansı, Yargıtay hakimlerinin “SÖZCÜ Gazetesi hükmünü hukuka uygun bulmadı, beraatlerine karar verdi” haberini ise hiç görmedi, duymadı, bilmedi, yazmadı, yayımlamadı. Koca Anadolu Ajansı ve koca Sabah Gazetesi, ilk günden beri 5 yıldır yakından takip ettikleri SÖZCÜ davasında Yargıtay beraat kararı verince kör, sağır, dilsiz, okuma yazma bilmez ümmi oldu. Ben bunun için rahatlıkla “Bize leke sürme davasıdır” diyorum.