Hastalıklı bir kişilik hakim oldu. Lök gibi geldi ülkenin üzerine oturdu. Lök gibi oturmak; İslamcı, dinci, muhafazakar, Allah’tan korkar görüntüsü altında ağır, hantal, maddeci, bencil, hak hukuk gözetmeyen, ilkel materyalist olmayı anlatmak için kullanılıyor.

★★★

Kulakları var.

Duymuyorlar.

Gözleri var.

Görmüyorlar.

Kalpleri var.

Hissetmiyorlar.

★★★

Neredeyse 10 gündür, çok izlenen TV ekranları, çok satan gazete manşetleri, çok okunan ve  kişiden kişiye paylaşılan iletiler; “çürüme derindeydi, daha derine indi” diye bağır bağır bağırarak yazıp söylüyorlar.

Tek cevap yok.

★★★

En azından bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yunus Emre Vakfı üzerinden yapılan soygun konusunda” halkı aydınlatacak birkaç cümle söyleyerek özür dilemeliydi. Vakfın ilk kurucuları arasında onun Cumhurbaşkanı olarak adı var.

★★★

En azından şimdiki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir açıklama yapıp “Yunus Emre Vakfı’nı soygun havuzuna çevirenlerden hesap   sorulacağını” söyleyebilmeliydi.

Tersini yaptı.

Vakfın yöneticileri arasında yer alan Birol Akgün adlı bürokratı Azerbaycan’a Bakü Büyükelçisi olarak atadı.

★★★

En azından aileden sorumlu bakan konuşmalı, özür dileyip “İstifa ediyorum” diyerek çekilmeliydi. Çünkü Allah aşığı Yunus Emre’nin adı konularak kurulan devlet parası beslemeli vakfın altına boru döşeyerek yapılan soygunda adı geçenler arasında Aile Bakanı’nın kocası da var.

★★★

Dur diyen olmamış.

Ayıp diyen çıkmamış.

Günahtır dememişler.

Gün ışığında.

Mesai saatlerinde.

Devlet imkanlarıyla.

Ankara’nın göbeğinde.

Tarihi bina içinde.

Soygun gerçekleşmiş.

★★★

Yunus Emre Vakfı’na bağlı olarak çalışsın diye Yunus Emre Enstitüsü kurulmuş. Bu enstitü 66 ülkede 92 ofis oluşturmuş. Çifte koltuklu ve çifte maaşlı yöneticileri; “Türk dilini tanıtma etkinliğine gidiyoruz” diye Pekin, Paris, Roma, Rio de Janeiro (Brezilya), Berlin, Madrid, Kahire, Köln, Viyana gezip durmuşlar. Yolluklar da almışlar. Bunların gittikleri her yerde Türklere ve Türkçeye sevgi, sempati, ilgide en ufak bir ilerleme yok.

★★★

Soygun miktarı:

Henüz bilinmiyor.

18 kişi zanlı.

8’i tutuklandı.

Savcı soygun miktarını herhalde iddianamesinde açıklayacak. Ancak miktarın 18 milyon dolar ile 20 milyon dolar arasında olduğu yazıldı. 23 yıllık iktidar, her vakfa olduğu gibi bu vakfa da para aktarmak konusunda oldukça cömert, bol keseden verici.

★★★

Soyguna adı karışanlar:

Aile Bakanı Mahinur Göktaş’ın eşi Rahmi Göktaş ve MHP’nin önde gelen isimlerinden Semih Yalçın’ın oğlu Abdullah Yalçın, savcının yolsuzluğa el koyduğu günden bir gün önce görevlerinden istifa ettiler. Enstitünün başkanı Şeref Ateş ise Almanya’ya kaçtı. Vakfın iki görevlisinin deri çanta içinde 270.000 Euro sokmaya çalışırken Alman polisi tarafından “kara para aklama suçuyla” gözaltına alındığı ortaya çıktı.

★★★

Şeref Ateş’e firar etmeden önce üstün hizmetinden ötürü teşekkür plaketi de verilmiş. Kendisinin kişisel mal varlığı ise şöyle: Ankara’da 2 müstakil dubleks, Almanya’da 2 iş yeri ve 2 müstakil ev, 1 araç, yine Ankara’da 1 müstakil ev, 2 daire.   

Bu adam tek başına mı, çevresinde kimler var, kimler bunu başkan yaptı, kimler teşekkür plaketi verdi?

Susuyorlar.

Lök gibiler...

★★★

Türk dilini ve kültürünü tanıtmak için vakfa ne gerek vardı? Emekli Cumhurbaşkanı, mevcut Cumhurbaşkanı ve Belçika’da siyaset bilimi okumuş Aile Bakanı, tek cümle etmediler.

Lök gibi!