Küresel ekonomideki değişimin zorladığı, planlı bir döneme dönülmesi gerektiği epeydir tartışılıyor. Yeşil ekonomi ve yüksek teknolojiye uyum için mevcut üretim yapısının değişmesi şart. Otoriter liderlerin beslediği kamucu anlayışın arttığı da kesin. Devlet Planlama Teşkilatı veya benzeri bir kurumun yeniden oluşturulması bu nedenle acil ihtiyaç.

Sadece iktidardaki partinin değil tüm siyasi tarafların, anayasa yapar gibi katılacağı, mutabık kalınmış ulusal program ve planlara ihtiyaç var. Politikacıların sadece koltuklarını korumak için karar almalarını frenleyecek güçlü kurumsal yapı gerekiyor. Planlama teşkilatı ile birlikte Merkez Bankası. TÜİK, BDDK gibi kurumların bağımsızlıkları kurumsallaştırılırsa, halkın uzun vadeli çıkarları, politikacının kısa vadeli hırslarına galip gelebilir.

Uzun zamandır düşündüğüm, bazen yazılarıma yansıyan, Kalkınma Planı  aciliyetini, geçen hafta Bingöl’de Sütaş tesislerini gezince, iyice gördüm. Tesis ve çevresinde yarattığı eko-sistemin, Bingöl ekonomisine yüzde 40 katkı yaptığı ölçülmüş. Tek bir tesisin bile yapabileceği etkiye bakar mısınız?

Tesis büyük bir alanda, ekim sahaları, yem fabrikası, modern hayvan yetiştirme ve süt sağım tesislerini, gübrelerin yakıldığı elektrik santralini, süt ve ürünlerinin üretildiği büyük tesisleri kapsıyor. Yeni tesis olduğu için son teknolojiye sahip bir entegre tesis. Elektrik santraline ek kurulan yoğun güneş panelleriyle, tükettiği elektriğin neredeyse tamamını kendi üretiyor. Dolayısıyla aynı zamanda verimliliği öne çıkaran, yeşil ekonomiye uyumlu, hijyen kurallarının etkin olduğu modern bir tesis.

Sadece kendisi değil, tesisin üretimi için çevreye yaptığı katkı da bölgenin kalkınmasını büyütüyor. Büyük hayvan barınaklarını teşvik ediyor, dışarıdan süt alımlarının standartlarını yükselten kurallar ve organizasyonlar kurulmuş. Çevredeki çiftçilere yem bitkileri için sözleşmeli tarım yaptırılıyor, erkek buzağıları et için hayvan yetiştiricilerine uygun fiyatlarla satıyor.

DEVLETİN YAPACAĞI İŞLER

Bunun ötesinde kurulu Ar-Ge birimi giderek yetkinleştiriliyor, bölgeye uygun ve süt verimi için hayvan ırkları üzerinde araştırmalar yapılıp, beslenmenin süt verimine etkisi, sürekli alınan örneklerle ölçülüp yenileştiriliyor. Yurt dışında uzman bilimsel kuruluşlara ulaşıp, yetkinliklerini artırmaya çalışıyorlar.

Yapılanlara baktığınızda, aslında bunların devlet tarafından planlanması gerektiğini görüyorsunuz. Şirket çıkarlarıyla birlikte tüm toplumsal kesimlerin çıkarlarının birlikte ele alınabileceği, geliştirilebilecek bir model neredeyse hazır işte. Hayvan ırkı gelişimi için bile kamu kurumlarının katkısı çok düşük. Bu tür tesislerde bilimsel araştırmaları zorunlu kılıp, toplanacak makro veriyle plan yapacak bir kurumu devlet neden oluşturmaz ki?

Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, tesisleri bizzat gezdirip, gururla yaptıkları işleri anlattı. “Tüm bunların ülkeye yayılması, tarım ve hayvancılık sorunlarının çözümü için makro plan lazım değil mi?” diye sorduğumda bunun şart olduğunu söyledi.

Model ortada; kamu yönetimi tüm yurt sathına yayılacak bir makro modeli oluşturup, uzun olmayan bir sürede hayvancılık, yem, tarımı kapsayan büyük bir planla, aslında sorunları çözebilir.

Ama politikacılar kendi koltuklarını koruma içgüdüsüyle kararlar alıp, ülkenin kaynaklarını israf edip, halkı yoksullaştırmaya devam ediyor. Vizyon ortaya koyabilecek, ülkeyi düşünecek politikacıları seçmek de halkın sorumluluğu.