İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı; “çete kurmakla” suçlandı, gözaltına alındı. Meydanlar dolmaya başladı. Halkın çoğunluğu; İmamoğlu belediye parasını yediği ve yedirdiği için değil, Tayyip Erdoğan’ı “sandıkta yeneceği” için gözaltına alındığına inandı.

★★★

Adalet.

Demokrasi.

Fırsat eşitliği.

Türkiye bu 3 değerini yitirdi; bulmak, onlara yeniden kavuşmak ve “seçimle geleni yine seçimle göndermek” için meydanları doldurdu. Meydanlar, kavgasız, gürültüsüz, kansız; şiddete ve kırıp dökmeye başvurmadan 3 kayıp kızını (değerini) aramaya çıktı. Saraçhane Meydanı mart soğuğunda her yaştan, her görüşten 1 milyon adalet, demokrasi, fırsat eşitliği arayan insanla doldu.

★★★

İmamoğlu bahane!

Adalet yok edildi. Demokrasiye hançer vuruldu. Fırsat eşitliği askıya alındı. Yoksulluk, yolsuzluk, adam kayırıma, kötü yönetim, en beceriksiz adamı sırf partili olduğu için en iyi işin başına getirme, büyüklenme, tahripçi dil, çatışmacı söz, kutuplaştırma, ağaç katliamı, şehir rantı, betonlaşma, hava kirliliği, deniz kirliliği, derelerin can suyuna bile göz koyma, yüksek yapışkan fiyat artışları, döviz krizi yaratma, zengin yoksul uçurumunu açma, diplomalı işsiz çoğaltma, dün bebek katili dediğine sırf iktidar koltuğunda kalayım diye bugün “kurucu önder” deme, gelecek umudunu yok etme, yağma, emekli ve işçi maaşını düşük tutmak için devleti (TÜİK’i) yalancılığa itme, ucuz et kuyrukları, 4 kap 40 TL Kent lokantası kapısında yığılma, pazaryeri artığı arayan yaşlı kadın görüntüleri, Diyanet’in emekliler ile asgari ücretlileri “fitre verilecek yoksul insanlar” ilan etmesi yanında  altın kaçakçılığı yaparken VIP salonunda yakalanan iktidar ittifakı milletvekilleri için hiçbir şey yapılmaması…. Bunların hepsi birlikte oldu, meydanlar bunun için doldu.

★★★

Seçimle gelip seçimle gitmesi gereken Tek Adam’ın; “hem muktedir, hem bağıran, hem azarlayan, hem korkutan ve hem de sabredin yine beni seçin diyen dayatmasının” yarattığı rahatsızlığa yoksullaşma, geçim darlığı, gelecek umudunun kararması da eklenince meydanlar doldu. Halkın çıplak gözle kendi durumuna bakıp, bir de dönüp 23 yılıdır yönetene bakarak gördüğü korkunç eşitsizlik halkı meydanlara çekti.

★★★

Adalet.

Demokrasi.

Fırsat eşitliği.

3 kız kardeş kayıp.

Türkiye 3 kızını arıyor, bulacak. Kırarak, dökerek, şiddetle, birbirine düşerek değil; hep birlikte arayarak bulmanın yürüyüşüne çıktı. İmamoğlu’nun gözaltına alınması bahane oldu. İstanbul, Ankara, İzmir, Elazığ, Malatya, Rize, Kocaeli, Denizli, Bursa, Bilecik, Konya, Antalya, Kars, Amasya, Şanlı Urfa, Artvin, Eskişehir, Aydın, Muğla, Adana, Mersin, Hatay, Burdur, Trabzon, Ardahan’da, Almanya, İngiltere, İtalya, Belçika’da meydanlar doldu.

★★★

Meydanlardan yükselen sesler: Yeter artık. Türkiye kişi devleti değil, laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir. Seçme, seçilme haktır, vaz geçilemez. Hukuk, iktidarın aracı yapılamaz. Milletin iradesi, 1 kişiden büyüktür. Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber. Ya hiçbirimiz. Birleşe birleşe. Omuz omuza. Sandık gelecek. Bize oy veren, vermeyen hepiniz sandığa gelin.

Partiye kayyum darbe dönemi öfkesi!

12 Eylül darbesi oldu. 7 numaralı bildiri yayımlandı. Bu bildiriyle önce “siyasi partilerin faaliyetleri” yasaklandı. Milli Güvenlik Konseyi, Meclis’in yetkilerini devraldı, kanun çıkarmaya başladı. Resmi Gazete’nin 28/10/1980-17145 sayısında yayımlanan 2325 sayılı kanunla “Siyasi Partilere Kayyum” atandı. Resmi Gazete’nin 26/10/1981-17145 sayısında yayımlanan kanunla da “Siyasi Partiler feshedildi ve mal varlıkları” Hazine’ye devredildi. Kapatılan partilerin adı ve amblemleriyle bir daha parti kurmaları yasaklandı. Ordu kışlasına çekilip demokrasiye tekrar geçilmesini sivillere bırakma kararı alınca seçim sandığı halkın önüne tekrar geldi. DYP-CHP Koalisyonu tarafından çıkartılan ve Resmi Gazete’nin 3/8/1992-21273 tarihinde 3821 sayılı kanun yayımlandı. Bu kanunla kapatılan partilerin yeniden açılması ve mal varlıklarının iadesi mümkün oldu. Partiye kayyum atamak darbe dönemi çözümü oldu. Anlayana bu kadar.