Türk-İş’in yıllardır hesapladığı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasında, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması 20.431 TL’ye yükseldi.

Asgari ücretin aylık 17.002 TL olduğu düşünülürse, sadece bir kişinin asgari ücretle çalıştığı yüz binlerce hane, açlık sınırının gerisinde yaşamaya mecbur...

★★★

Kime teşekkür etmeliyiz ülke insanlarını bu hale düşürdüğü için? Bence acele etmeyelim. 2025’te daha da kötüleşecek alım gücünü bekleyelim.

Sadece insanca ve sağlıklı beslenebilmek için iki çocuklu bir ailenin ayda en az 20 bin TL’yi gıdaya harcaması gerekiyor.

★★★

Erdoğan bir mitinginde et fiyatlarının artış sebebini “artan refah nedeniyle talep artışına” bağlamıştı. Dinleyenler alkışladı! İnsanlar refah içerisinde olmasalar neden alkışlasınlar? Demek ki haklıydı.

Oysa Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği’nin verilerine göre, Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kırmızı et tüketimi, birçok kişi için sağlık sorunlarına yol açabilecek seviyelere geriledi.

★★★

2019’da kişi başına yıllık 12 kilogram olan kırmızı et tüketimi, dört kişilik bir aile için 48 kilogram iken, 2020’den bu yana sürekli düşüyor.

Son olarak 2023 yılında, dört kişilik bir ailenin yıllık kırmızı et tüketimi 28 kilograma düşerek kişi başına ise 10 kilogramın altına inerek açlık çeken Afrika ülkeleri seviyesine geriledi. Yani kırmızı et artık sofralarımızda misafir sanatçı gibi...

★★★

Avrupa’da kişi başına yıllık kırmızı et tüketimi ortalama 30 kilogram. ABD, İspanya, İngiltere gibi ülkelerde bu rakam 30 kilogramın üzerine çıkıyor.

OECD ülkelerinde kişi başına yıllık kırmızı et tüketimi 30-35 kilogram arasında değişiyor. Biz ise bu rakamların oldukça gerisindeyiz. Yani dünya kırmızı et yerken biz sadece “kırmızı” da bekliyoruz.

★★★

Yerli kırmızı et üretimi 2023’te 1 milyon 830 bin tona indi. 2024’te kırmızı et üretiminin 100 bin ton daha azalarak 1 milyon 730 bin tona düşeceği öngörülüyor.

Tuhaf olan bu yönetim şekliyle her şeyin düzelebileceğine inanan uyku moduna alınmış insanların buna itibar etmeleri... Et değil de bolca ekmek yiyince sonuç böyle oluyor demek ki...

2023 yılında, dört kişilik bir ailenin yıllık kırmızı et tüketimi 28 kilograma düşerek AB ve OECD ortalamalarının altında kaldı.

Vatandaş aç kaldı kredi notumuz arttı!

Kredi derecelendirme kuruluşları halkın refahı ve gelir dağılımı, milletin insani ihtiyaçlarına falan bakmaz. İlgilendiği tek konu ödeme kabiliyetindir borcunu... Ona bakar. Halkı fakirleşiyormuş, sürünüyormuş onu ne ırgalar?

Faizler artırıldı, döviz kurları patladı. Vergileri katladı, çalışana cücük gibi zam yapıldı. Millet süründükçe devletin borç ödeme kapasitesi arttı. Bu da Türkiye’nin kredi notuna olumlu yansıdı.

★★★

Standart & Poor’s, Moody’s ve Fitch Ratings’in ardından Türkiye’nin kredi notunu artırdı diye sevinçten havalara uçan bir ekonomi yönetimimiz var.

Halk sefalet içinde kıvranırken, küresel sermaye alkışlıyor, ne hoş değil mi? Anlaşılan o ki, ekonomi yönetimi S&P ile not pazarlığı yaparken küresel sermayenin isteklerine “Baş üstüne!” denildi.

★★★

Düne kadar “faiz lobilerinin maşası” diye eleştirdikleri S&P’ye şimdi minnet ve takdir duygularını sunuyorlar. 1.5 yıldır uygulanan ekonomik programın küresel düzeyde tescil edildiğini söylüyorlar.

Yani “Bakın, ne kadar başarılıyız, S&P bile takdir etti” diyorlar. Peki, bu başarı kimin için? Halkın cebine mi yansıyor yoksa küresel sermayenin kasasına mı?

★★★

S&P, Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunu “B+”dan “BB-”ye yükseltti, görünümü ise “durağan” bıraktı. Değerlendirme notunda, Türkiye’nin tasarruf açığının azaldığı, enflasyonu düşürme ve “çalışanların ücret artışı beklentilerini yönetme” planlarının başarılı bulunduğu belirtiliyor.

Yani “Halkın ücret artışlarını düşük tutun, enflasyon hedeflerinize uyarlayın, biz de sizi ödüllendirelim” mesajı veriliyor.

★★★

S&P, memur ve emekli maaşları ile asgari ücret zamlarının düşük tutulmasını, geçmiş enflasyona değil, hedeflenen enflasyona göre belirlenmesini istiyor.

2028’e kadar seçim de istemiyorlar. Yani “Demokrasi mola versin, ekonomik programınız devam etsin” diyorlar.

Şimdi soralım; Bu başarı kimin için? Halkın sofrasına bir lokma daha koyabiliyor muyuz? Yoksa küresel sermayenin iştahını mı kabartıyoruz? Ekonomik göstergeler makyajlanırken, gerçekler gizlenebilir mi? Sofrasına et koyamayan bir millete, senin ekonomi iyiye gidiyor denilebilir mi?

S&P, Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunu “B+”dan “BB-“ye yükseltti, görünümü ise “durağan” bıraktı.