“Beylikdüzü’nde tanıştığım Ali isimli arkadaşım benim evime yakın olan bir dükkândan kahve almak için girdiğinde yanına bir şahıs gelerek Arapça konuştuklarını adamın isminin ABU SAJCED olduğunu kendisine yüklü miktarda kuru gıda işine girip orta doğuya mal yollayabileceklerini bunun için de çok para lazım olduğunu kendisine evinin önündeki bahçede söyledi ve ben de telefonun kayıt kısmını açarak konuşmayı kaydettim Ali bana ABU SAJCED isimli şahsın MOSSAD’da çalıştığını bana söyledi. ABU SAJCED isimli şahsın daha önce çalıştığım şirketinin sorunlarının çözülmesi için gerekli bilgileri Ali’ye söyleyerek akıl veriyordu. Ali de bunları uygulayarak sorunları çözüyordu. Ali ilk tanıştığım esnada Tunus’lu olduğumu öğrendiğinde Tunus’lu DEAŞ’lılardan öldürdüğü kişiler olduğunu bana şakayla karışık söyledi. Bu ses kaydı Emniyete teslim ettiğim telefonda olabilir. Ayrıca her ne kadar Ali bana ABU’nun MOSSAD’da çalıştığını ifade etse de MOSSAD’ın ne olduğunu bilmiyordum.”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan “MOSSAD” iddianamesini okudum. İddianamede en somut ifadeyi veren isim 1991 Tunus doğumlu Amal Sallı Ep Sıala. Yazımın girişindeki ifadeyi veren de Sıala.

Dosyada ismi geçenlerden 16’sı tutuklu, 4’ü serbest 20 sanığın, Türkiye’de ikamet eden yabancı uyruklulara yönelik İsrail Dış İstihbarat Servisi MOSSAD adına “uluslararası casusluk” faaliyeti yaptıkları iddia ediliyor.

Çevrimiçi Operasyon Merkezi faaliyeti

İddianamede, MOSSAD’ın birimlerinden İsrail İstihbarat Servisi Çevrimiçi Operasyon Merkezi’nin (İÇOM), hedefindeki kişilerin bilgilerini ele geçirebilmek için sanıklarla haberleşme uygulamaları ile sosyal medya hesapları üzerinden iş ilanları vererek temas sağladığı, sonrasında da kendilerine ait 7 farklı numarayla sanıklarla iletişime geçtiği kaydedildi. Yine iddianamede, sanıkların İÇOM’a ait numaralarla yaptığı görüşmelere, telefonlarında yer alan görsellere ve para dekontlarına yer verildi.

“MOSSAD operasyonu nasıl başladı? Bu konuda iddianamede yer alan bilgiler şöyle:

“… Bu kapsamda uluslararası casusluk faaliyetlerinin tespit ve deşifresine yönelik iltisaklı kurumlarla yürütülen çalışmalar ve Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilen bilgi ve belgeler neticesinde İsrail İstihbarat Servisi Çevrimiçi Operasyon Merkezi’nin (İÇOM), ülkemizde insani mülahazalarla ikamet eden Filistin uyruklu şahısları ve ailelerini hedef alacağı, bu kapsamda İÇOM’a ait 447447582047, 37259615298, 447955478056, 32460237926, 447766140428, 447766140249, 4915213521779 sayılı YGSM‘ler ile irtibatlı; dosyamız kapsamında şüpheli oldukları tespit edilen 46 kişi ile bağlantı kurdukları tespit edilmiştir.

“Bu şahıslar ile Telegram ve Whatsapp uygulamaları, sosyal medya hesapları üzerinden iş ilanları vermek suretiyle temas sağladıktan sonra, YGSM‘ler üzerinden irtibat kurulduğu, kesinlikle görüntülü veya sesli arama yapmadan irtibatın sürdürülerek, uzaktan kaynak temini ve sahadaki hedeflerine yönelik araştırma, keşif, foto/video dökümante, takip, darp, yaralama, soygun, adam kaçırma vb, taktik bazda işler yapmayı amaçlayarak istifade edildiği tespitleri neticesinde soruşturma işlemlerine başlanmıştır.

“Tüm bu faaliyetler ile güncel olarak devam eden İsrail-Filistin çatışmasının küresel boyuta evrilmesi kapsamında İÇOM’un ülkemizde insani mülahazalarla ikamet eden Filistin uyruklu şahısları ve ailelerini hedef almayı amaçladığının değerlendirildiği…”

Peki iddianamenin ayrıntısında ne var?

Üçok: Göç istilasının sonucu iddianamede

İddianameyi inceleyen hukukçu emekli hakim albay Ahmet Zeki Üçok’un yaptığı uyarılar dikkat çekici.

Okuyalım:

İddianameyi incelediğimizde, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın ve Emniyet güçlerimizin çok kapsamlı bir çalışma yaparak, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın Türkiye’deki Filistinlileri tespit etmek için yürüttüğü faaliyetlerini delilleriyle birlikte açığa çıkardığını görüyoruz. MOSSAD’ın, tedavi için Türkiye’ye getirilen Filistinlileri tespit için tedavi gördükleri sağlık kurumunda çalışanları yine Filistinlilere maddi yardım yapan şahısları tespit için yardım faaliyetlerini organize eden dernek çalışanlarını ve yaşadıkları yerleri tespit içinse çeşitli ajans ve emlakçıları kullandıkları çok başarılı bir şekilde MİT ve Emniyet teşkilatımız tarafından ortaya konuluyor.

Burada dikkat çeken husus ve kanaatimce tehlikeli olan durum MOSSAD’ın bu casusluk faaliyetleri için kullandığı kişilerin tamamının Suriye’den, Lübnan’dan, Tunus’tan, Libya’dan, Irak’tan, Ürdün’den, Filistin’den savaştan kaçarak ve yine Mısır’dan darbe sonrası baskılardan kaçarak geldiklerini söyleyen ve Türkiye’de yasal olarak ikamet eden yabancı uyruklu kişiler olmasıdır. Diğer sosyolojik gerçek ise, bu kişilerin İstanbul, Kocaeli, Bursa, Mersin, Tarsus, Eskişehir, Hatay, Reyhanlı, Van gibi Türkiye’nin dört bir köşesinde ikamet ediyor olmalarıdır.

Bir diğer tehlikeyse, iddianamede adı geçen sanıkların İsrail, Kanada, Hollanda, Yunanistan, Kenya, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Romanya gibi dünyanın her yanında bulunan istihbarat elamanlarıyla para alışverişinde bulunmaları nasıl organize bir ilişkiler ağı içerisinde bulunduklarının göstergesidir. Bu durum bize ülkemizdeki yabancılar için sadece bir göç sorunu olarak değil, aynı zamanda uluslararası boyutta bir suç sarmalıyla karşı karşıya kalabileceğimizi göstermektedir.

Hükümetin Suriye’deki iç savaş sonrasında uyguladığı yanlış göç politikaları neticesinde ülkemizin nasıl tehlikeli bir yabancı istilası altında olduğunun en somut kanıtıdır bu iddianame. Ülkesindeki savaş sırasında kalıp direneceğine korkup kaçanlara sorumsuzca kucak açmanın nasıl bir ihanet çemberi oluşturduğunun göstergesidir bu iddianame. Ben bu iddianameyi, güzel ülkemizin adeta mültecilerin, göçmenlerin, kaçakların toplandığı bir çukur haline getirilmesine neden olan yanlış ve açgözlü politikaların demografik yapımızı tehdit etme sınırlarını aşarak bir beka, bir var olma sorunu haline dönüştüğünü ve acilen radikal önlemler alınması için yazılmış bir uyarılar manzumesi olarak görüyorum.”