Cumhur İttifakı Anayasa değişikliği konusunda vites yükseltti.
MHP lideri Devlet Bahçeli’den sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da DEM Parti ile flört sinyalleri verdi.
AK Partililerle Anayasa meselesini konuşurken dikkatimi en çok çeken şey, yaptıkları “tarif” oluyor.
Hiçbiri “demokratik” bir anayasa demiyor.
Hepsi söz birliği etmişçesine “sivil” bir Anayasa vadediyor.
Bir Anayasa’nın sivil olması demokratik olacağı anlamına gelmiyor oysa.
★★★
Mesela 12 Eylül askeri cuntasının hazırlattığı Anayasa’da onlarca ve birtakım “demokratik” değişiklikler yapıldı.
Bu değişikliklerin en önemlisi “Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların, Türkiye’nin iç hukukunun üzerinde olacağı” hükmünü içeren 90. maddedir.
Bu maddeye göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde sıralanan tüm temel hak ve özgürlükler Anayasal güvence altındadır.
Bu hak ve özgürlükler arasında yaşam hakkı, düşünce özgürlüğü hakkı, adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, örgütlenme hakkı ve angarya yasağı gibi çok kritik maddeler var.
★★★
Bizim Anayasamızda da bu haklar tek tek sıralanmış.
Peki bunların ne kadarına sahibiz?
- Toplu gösteri ve yürüyüş hakkı örneğin...
Üç kişi bir araya gelse bir ordu polis ya da jandarmayı karşısında buluyor. 2911 sayılı yasa, Anayasa’daki bu özgürlüğün kullanılmasına karşı Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılıyor. Birçok insan hakkını ararken bu maddeden dolayı mahkûm ediliyor.
- Anayasamıza göre sendikaya üye olma gerekçesiyle biri işten çıkarılırsa işten çıkarana hapis cezası da dahil ciddi yaptırımlar uygulanması gerekiyor. Ancak şirketler çalışanları sendikalı oluyor diye yapmadık kötülük bırakmıyorlar ve devlet bu durum karşısında işçiyi değil patronu koruyor.
- Anayasamıza göre yargı ve idare karşısında haksızlığa uğradığını iddia eden her yurttaş Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilir. Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararlar da (153. madde gereği) herkesi bağlar ve uygulanır.
Can Atalay, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi siyasi mahkumların hak ihlalleri AYM tarafından tespit edildiği halde, AYM’nin ilgili kararları yargı kurumları ve iktidar tarafından uygulanmıyor.
- Anayasamıza göre düşünce ve ifade özgürlüğü güvence altındadır. Ancak Dezenformasyon Yasası gibi düzenlemelerle gazeteciler ceza yargılamalarına maruz kalıyor. Gazete ve televizyonlar, iktidara muhalif oldukları iddiasıyla ayrımcı uygulamalarla karşılaşıyor. İktidar kamu kaynaklarıyla kendisini destekleyen medya kuruluşlarını desteklerken, muhalif ilan ettiği medya kuruluşlarını cezalarla, yaptırımlarla bitirmeye çalışıyor. Gün geçmiyor ki ülkede bir düşünce ve ifade özgürlüğü ihlali olmasın.
- Anayasamıza göre sosyal devletimiz eğitim ve sağlık hizmetini ücretsiz bir şekilde sunmak zorunda. Ancak hem eğitimde hem sağlıkta sistem kilitlenmiş vaziyette. Haliyle kalite her geçen gün biraz daha düşüyor.
- Anayasamıza göre yargı bağımsız ama “talimatlı dava” diye bir kavram ortaya çıktı. Bazı davalarda siyasi talimat gelmeden karar dahi verilemiyor.
★★★
Eminim sizin aklınıza da çok sayıda örnek geliyor.
Peki AK Parti yeni “sivil” Anayasa teklif ederken ne vadediyor?
Daha çok sendikal örgütlenme mi?
Daha çok düşünce özgürlüğü mü?
Daha çok yargı bağımsızlığı mı?
Daha çok ve kaliteli ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti mi?
Daha çok eşitlik mi?
Daha çok gelir adaleti mi?
Daha çok güçler ayrılığı mı?
Yolsuzlukla daha etkili mücadele mi?
Denge ve denetimi daha fazla artırmak mı?
★★★
Elbette hiçbiri.
Tam tersine, özgürlük yerine güvenlik üzerine kurulmuş daha fazla kısıtlama var akıllarında.
İstanbul Sözleşmesi’ni, aile üzerinden yapılan LGBT tartışmalarını anımsasanıza!
Bir de özgürlük deyince akıllarına sadece “din ve vicdan özgürlüğü” adı altında tarikatlara cemaatlere yol vermeyi anlıyorlar.
Bir de (daha fazla siyasi güç elde ederlerse) ilk dört maddenin değişmesini tartışmaya açmak niyetindeler.
Nasıl DEM Parti’yle barışı MHP üzerinden yapmak istiyorlarsa, ilk dört madde alerjisini de HÜDA PAR üzerinden dillendiriyorlar.
Son ve en önemli değişiklik isteği de şu:
Tayyip Erdoğan’a sonsuz Cumhurbaşkanlığı hakkı.
★★★
Türkiye’nin demokratik bir Anayasaya elbette ihtiyacı vardır.
Ancak o Anayasayı yapacak en son siyasi irade, mevcut Anayasayı dahi uygulamayan bu iktidardır.
Muhalefetin, özellikle de DEM Parti’nin bu tuzağa düşmesi, ekonomik krizin pençesinde yaşam mücadelesi veren bu halka yapılan en büyük kötülük olacaktır.