Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, 6 Kasım 2015’te gazetemizin birinci sayfasını, yayım tarihinin yıldönümü olan 6 Kasım’da gönderdi. Gelen, 10 yıl önceki gazetemizdi. O günkü gazetemizin birinci sayfa manşeti: “Gözün aydın Türkiye, APO eve çıkıyor”du. O yazımda, Öcalan’ın 2024 yılında tahliye edilebileceğini ve ev hapsine çıkarılacağını açıklamıştım. Değerli karikatürist arkadaşımız Ergin Asyalı’nın aynı gün gazetemizde yayımlanan karikatüründe, Erdoğan Öcalan’ın üzerine binmiş, “Durmak yok yola devam” derken, Öcalan hedeflerini sıralamış, konuşma balonuna “Şimdi oyun sırası bende” yazmıştı. Ayaklar altında “Kürt açılımı”, “İleri demokrasi”, “Eşitlik”, “Başkanlık” yazıları da yer alıyordu. 

Evet, 2024 yılının Ekim ayında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti yetkililerine el uzatması ve tokalaşmasıyla birlikte Öcalan’ın serbest bırakılma süreci de başlamış oldu. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Öcalan’ın serbest bırakılmasına MHP’nin öncülük yapacağı kimsenin aklına gelmezdi. Zaten, böyle bir girişime başkası da cesaret edemezdi. 2015 yılında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Abdullah Öcalan’ın başvurusu üzerine onu cezaevinden kurtaracak bir karar aldığını, 190-214’ncü paragraflar arasına ince ince sıkıştırılmıştı.

YA İHLAL, YA YASA

AİHM’nin kararında özetle şöyle deniliyor: “İdam cezası, kişinin dünyaya gözlerini kapattıran bir ceza olduğu için insanlık dışıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis (Öcalan’ın çarptırıldığı) cezalarına mahkum olanlar da bir daha dış dünyayı görme olanağına sahip değil iseler, yani bu cezaya mahkum olanlara belirli koşulların varlığı halinde ‘şartla tahliye’ olanağı sağlanmıyor ise bu cezalar da aşağılayıcı ve insanlık dışıdır.”

Ülkemizde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar cezaevinden çıkamıyor, bir daha dış dünyayı görme olanağına kavuşamıyor. AİHM kararına göre, cezanın infazı sürecinde belirli koşulların varlığı ve oluşması durumunda, “şartla tahliye”nin mümkün olup olmadığı yönünden bu cezanın gözden geçirilebilmesi gerekiyor. 

“Gözden geçirme” süresi, ilgili ülkenin takdirinde olmak üzere, bir yasa çıkartılarak, bu yasadaki sürenin dolması durumunda, öngörülen koşullar oluşmuş ise AİHM kararına göre şartla tahliye gerekiyor. Türkiye’de böyle bir yasa olmadığından hiç bir biçimde şartla tahliye olanağı sağlanamıyor. Anılan ceza bu haliyle, mevcut infaz koşullarıyla “aşağılayıcı ve insanlık dışı” bulunuyor bu nedenle sözleşme ihlal edilmiş sayılıyor.

“TAHLİYE OLANAĞI SAĞLA”

Yani AHİM kararında “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına şartla tahliye olanağı sağlayan bir yasa çıkar, infaz sırasında öngöreceğin süreyi dolduran ve koşulları sağlayanlara şartla tahliye olanağı sağla” deniliyor.

Eğer bu yasa çıkarılmazsa, belirli bir süre sonra Öcalan başvurduğunda, Türkiye hakkında AİHM “ihlal kararı” verebilir. Şu an ülkedeki kamu vicdanının Öcalan için bir şartla tahliye konusunu kaldırması mümkün gözükmüyor. İşte, AKP’nin korkusu da bu. “Öcalan’ı diri diri gömdüler” diyen AKP kurmayları, şimdi Öcalan’ı kurtarma planlarını da yapıyor. “Başkanlık sevdası” Öcalan’ın erken kurtarılması için bir yol olarak görülüyor.

BİLEREK DAVA AÇILMIYOR

Adalet Bakanlığı’nın tercüme ettirdiği AİHM kararının 43 ve 109’uncu paragrafları da hayli dikkat çekici. Geçmişte yasalarımızda idam cezası varken bir kişi üç idam, beş idam cezasına mahkum olabiliyordu. Ama doğal olarak kişi bir kez idam edilebiliyordu. Öcalan hakkında, yakalandığı 1999 öncesinde işlediği suçlar nedeniyle sadece bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi ve şu anda da o cezanın infazı yapılıyor.

Öcalan’ın cezaevine konulmasıyla artık örgütü yönetme durumunun söz konusu olmaması gerekirdi. Ancak durumun böyle olmadığı hukuki metin olan AHİM kararında, Öcalan’ın cezaevinden örgüte talimatlar verdiği belirtiliyor ama bunun gereği de yapılmıyor. PKK’da Abdullah Öcalan “önder” olarak görülüyor. Buradan çıkan sonuç, Öcalan cezaevindeyken tekrar örgüte talimat vermeye başlamış olduğu ve örgütü yönettiğidir.

ŞARTLA TAHLİYE KOZU

Eski Cumhuriyet savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, AİHM kararlarını yakından izleyen hukukçularımız arasında yer alıyor. O günlerde Eminağaoğlu sorum üzerine şunları söylemişti:

“Talimatları örgütü yöneten, yönlendiren nitelikte ise ‘Devlet silah bırakmadıkça örgüt de bırakmasın’ diyorsa, terör örgütü de silah bırakmadan eylemlerine devam ediyorsa, PKK halen bir terör örgütüyse, Öcalan’ın tekrar işlemeye başladığı bu suç nedeniyle soruşturulması, yargılanması, suçu sabit görülürse bir daha ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesi ve bu cezanın infazdaki sıraya girmesi gerekiyor.

Ancak böyle bir durumda, ona örgüt yönetme olanağı sağlayanların da en azından suça iştiraki, yardım yataklığı gibi durumlar devreye giriyor ki, bunlar başta cezaevi yönetimi, avukatları ve hükümet mensupları ve de beyanlarını örgüte getirip götüren kişiler... İşte burası devreye girince, hükümet kendisi bulaşmamak için, AHİM kararını ve yaşananları görmezden geliyor ve bu soruşturma açılamıyor...

Böyle bir suçtan yeniden ceza alması demek, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında şartla tahliye olanağı sağlayan yasa çıksa da, alacağı bu yeni cezanın infazı başlayacağından, bu durum Öcalan’ın ölene kadar cezaevinden çıkamaması anlamına geliyor. İşte Öcalan için, soruşturma açılmayıp, bununla ilgili bir ceza devreye girmeyince, gelecekte şartla tahliye durumu canlı tutuluyor, pazarlık konusu kozu olarak bekletiliyor.

Bu konuda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan 2015/16214 hazırlık sayılı dosyanın akıbeti konusunda da, suç duyurusu yapan avukata bugüne  kadar ne karar verildiği de ulaşmadı.