1 Kasım Cuma günü gazetemizdeki yazımda “Yeni kayyumlar geliyor” demiştim. Esenyurt’tan sonra Mardin, Batman, Halfeti belediye başkanlıklarına da kayyum atandı. Daha bitmedi, ortalık yatıştıktan sonra yeni kayyumlar atanacak. Belediye başkanlığına kayyum atanmasıyla iş bitmiyor. Meclisleri etkisiz hale getiriliyor. Kayyum başkan, 5 kişilik encümen oluşturuyor ve bütün kararları encümen alıyor, uyguluyor.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 1 Eylül 2016’da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Kanun Hükmünde Kararname çıkarıldı. 24 Kasım’da TBMM’de kanunlaştı. Bu konuda “Anayasa’ya aykırı olduğu” iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne “İptal davası” açılmadı. Konuştuğum dönemin yetkilileri, o günlerde sıkça şehit haberlerinin gelmesi, bazı belediyelerden teröristlere yardım gittiği iddiaları üzerine adım atılamadığını söyledi. Kayyum sayısı bununla sınırlı kalmayacak. İşte gerilim tırmanırken, terör örgütleri bunları fırsata çevirme çabası içine girer. O yüzden provokasyonlara, siyasi suikast girişimlerine karşı dikkat edilmeli. 

SONUÇ ALINAMADIĞI İÇİN Mİ?   

AKP ve MHP’nin, yeni bir süreç başlatma girişiminden istediği sonucu alamayınca, kayyum dönemini yeniden başlattığı yorumları da yapılıyor. Ancak, unutmayalım, yasalarınızda var olan hükümleri de uygulanmak zorunda.  Belediye Kanununun “Kayyum ile ilgili maddesi’’ni hatırlatalım:

“Belediye Başkanının terör/terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları nedeniyle görevden uzaklaştırılması/tutuklanması veya kamu hizmetlerinden yasaklanması hallerinde ise büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından belediye başkanı veya belediye başkan vekili görevlendirilir.”

Görevleriyle ilgili bir suç sebebiyle hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan, tutuklanan belediye başkanının yerine, belediye meclisi kendi içinden seçimle başkan seçebiliyor. Anlaşılan son kayyum atamaları, hukuki ama daha çok siyasi anlam taşıyor.

 SEÇİME KATILMALARINA NİÇİN İZİN VERİLDİ?

En çok sorulan sorulardan birisi de, “Bunların elinde temiz kağıdı var. Madem suçluysa seçime niçin sokuldu?” oluyor. Bunu Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) AKP temsilcisi Recep Özel’e sordum. Şunları anlattı:

Belediye Başkan adaylarının aday olup olamayacağına ilçe seçim kurulu karar veriyor. YSK’nın devreye girmesi ancak itiraz halinde oluyor. Haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararı yoksa, bu adayın seçilmesine engel değil. Yani daha önce herhangi bir suçtan yargılanıyor, terör soruşturması varsa bile bu durum seçilmesine engel değil. Mevcut kişi kamu görevi yaptığı için hakkında herhangi bir soruşturma varsa açığa alma durumu, bir devlet memuru olsa da aynı şey oluyor. Açığa alma, hizmetlisinden en yüksek görevde bulunan kamu görevlisi hakkında da açığa alma müessesesi işliyor.

Belediye Başkanı bir kamu görevi icra ettiği için hakkındaki soruşturmadan dolayı sonunda beraat eder, mahkum olur ama bir soruşturmada açığa alma sebeplerinden dolayı kayyum, Belediye Kanununa göre atanıyor. Seçim mevzuatı açısından hiçbir problem yok. Mevzuat açısından Seçim Kurulunun da yapacağı bir şey yok. Yapılan işlemde hukuken bir problem yok. Kesinleşmiş mahkumiyet adli sicile işleniyor.

Günümüzde suç makinası haline gelenler var. Adam 20 tane ayrı suç işlemiş, hiçbiri mahkumiyetle sonuçlanmamış, devam ediyor. Daha sonra biz yaygara koparıyoruz ‘Burada suçlu olan biri var, niye serbest bırakılıyor, neden dolaşıyor?’ diye. Suç makinesi haline gelenleri de izleyecek bir birim kurulup bunlarla ilgili bir şey yapılmalı.

 TERÖRÜN SİYASETİ OLMAZ

Terörle siyaset iç içe olmaz. Terörün siyaseti olmaz. Vatandaşa, millete silah çeken birilerine herhangi bir destek, finansal yardım yapanlar, bunun sonuçlarına katlanması lazım. Ah keşke onlar bunu terörize etmeseler de siyaseti sivil siyaset olarak silahsız bir siyaset olarak yapsalar. Herkes seçildiği günden sonuna kadar koltuğunda oturabilse. Ama o makamlar emanet makamlar.

Vatandaştan toplanan vergileri, terör örgütüne aktaramazsınız, onları finanse edemezsiniz. Kamu görevi icra eden devletin bir elemanı. Devletin bir elemanının başka yerlerle ilişkisi olamaz. Seçmenin iradesine saygılı olunacaksa seçmenler, ‘Bunu al, ben seni seçtim buraya, buranın kaynaklarını terör örgütlerine gönder’ diye de seçmiyor. Bana hizmet et, yaşam kalitemi güzelleştir’ diye seçiyor. Oysa, bunlar başka yerlerle ilişkilere giriyorlar. Keşke girmeseler de görevlerinin başında olsalar. Bunlar giriyorlar sonrasına da katlanacaklar.”

YSK’da CHP temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu da, “2016 yılında çıkan kanun doğrultusunda istediklerini yapabilirler. Hukuken yapılabilecek bir şey yok. Bu yasal düzenleme gündemde olduğu sürece ‘Bu yasal değildir’ diyemezsin. Elbette bunun hukukla, şunla bunla bir alakası yok” dedi.

İNCE’DEN, İNCE UYARI

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, gelişmeleri yakından izliyor. Sorum üzerine, “CHP’nin DEM Parti ile yakınlaşması CHP’ye batıda hep kaybettirmiştir. Ben öyle okuyorum. Kayyum ataması demokratik bir yöntem değil. Bunun savunulacak bir tarafı yok. Ama oyuna da gelmemeli.

Yapılanlara baktığımızda iktidarın üç şey yapma olasılığını görüyorum:

1-     Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel kariyeri, yeniden aday olabilmesi ve seçilmesi. Bu diğer taleplerin bence en masumudur.

2-     Kuzey Suriye’de bir Kürt devleti kurulacak hamiliğini bize verecekler. Bu büyük bir kandırmaca olur. Çünkü 10 yıl sonra silahlanır, başkaldırır.

3-     Biz, Rusya ile anlaşıp Kuzey Suriye’ye gireceğiz. En tehlikelisi ise bu. Ama bu üçünden hangisidir bilemiyorum. Devletin bilgilerine sahip değilim.”

Kayyum konusuna işte böyle farklı bakışlar var.