Son günlerin iç karartan, yürek yakan olayları yurttaş sorumluluğunun önemini vurgulayarak kimi dersler çıkarmamıza neden oluyor. Toplumsal barışın, ulusal dayanışmanın içimizdeki kimi sapkınların eylemleriyle aldığı yaraları sarmak için hepimize büyük görevler düşüyor. Koalisyon trafiğinin sonucuna ilişkin olasılıklardan hangisinin yeğleneceğini kestirmek güç. Ama Bay RTE ve onun avcunun içinde bocalayanlar oldukça, olumlu bir yapının ortaya çıkması da güç. AKP’liler aralarında başka partililerin de bulunacağı bir geçici Bakanlar Kurulu oluşumunu (Anayasa mad. 114/2-3) istemezler. Önümüzdeki günler durumu gösterecektir.
Partilerin durumu ve tutumu ortadayken olası bir seçimde artışlar ve düşüşler sayılaştırılarak oyları tartışılıyor. Seçmenin eğilimleri, bağımlılıkları, partilere ilişkin düşünceleri, eğitim düzeyi, oy akışındaki değişkenlik ve ilgili başka nedenler gözetilmiyor. Kimi siyasal partilerin, siyasal imamlar güdümünde siyasal bir tarikata dönüştüğü, çıkar, ün, san iştahlısı aydınların aymazlığı, havuz medyasının, ihale tâcirlerinin yandaşlığı, devlet organlarının tutukluluğuyla güven yitirimi unutuluyor.
Türkiye’mizde yaşanan 17/25 Aralık 2013 olayları, Reyhanlı, Soma, Ermenek, Suruç ve benzeri olaylar gerçek demokrasilerde olsaydı iktidarlar bir dakika yerinde durmazdı. Bizim sözde ve biçimsel demokrasimiz sorumluluk bilinci ve siyaset olgunluğu yoksunu olduğundan bırakınız ayrılma erdemini bu konuları tartışıp gerçeği saptamaya bile olanak tanımıyor. Yasama denetimi işletilmiyor. MİT TIR’ları, Suruç, Diyarbakır olayları da böyle kapatılıyor. PKK ve kolları ile olanakları, IŞİD ilişkisi de araştırılmıyor. Dış ilişkilerin “sıfır sorun” fiyaskosuyla “sıfır”a dönüşmesinin Dışişleri Bakanı olarak başsorumlularından biri Başbakanlığını sürdürüyor.
KAN DENİZİ
Halk dilindeki “kan gölü” tanımı, sapkınlıklarını kınamayan yandaşlarının milletvekili olarak yasama organında bulunduğu örgütünün eylemleriyle kan denizine dönüşüyor. Dağ gibi kahraman şehitlerimiz şehitler dağını yükseltiyor. Sık sık duyduğumuz “Geniş çaplı operasyon”ların sonucunu ancak yandaş medyanın verdiği güvenilmez rakamlardan öğrenebiliyoruz.
Zamanın hızlı akışına yetişilememesi nedeniyle kimi olayların ve durumların ayırdında olmak güçleşiyor. Dillerinden “Çözüm süreci-Demokratik açılım” düşmeyenler birbirlerine girdiler. Ne Oslo görüşmeleri ulusa açıklanıyor, ne de her maddesinde kendilerinin amaçladığı demokrasiyi yozlaştıran türlere yer veren Dolmabahçe Mutabakatı. Kürtçülere verilen ödünlerle bugünlere gelindi. Pazarlıklar, görüşmeler, İmralı ve Kandil gidiş gelişleri şımarttı, azdırdı. Nasıl olmuşsa olmuş, elde ettikleri bilimsel sanlara dayanarak sığ görüşler açıklayan öğretim elemanlarıyla kimi iktidar ve sözde özgürlük yanlısı medya ilgilileri iletilerle siyasal karmaşa ve kargaşanın körükçüsü durumuna düşüyor. Atatürk ilkelerine dayanan nitelikleriyle cumhuriyeti düşünüp öneren, koruyan, savunan çok az. Çok sorunlu, kavgalı, kuşkulu bir ortam içinde bulunduğumuz yadsınamaz.
DEHŞET
Son günlerde yüzden fazla kişi boğuldu. Öldürülenler, intihar edenler, terör, trafik ve iş kazalarında yitirilenler, kan dâvaları, mafya hesaplaşmaları, maganda kurşunlarının aramızdan aldıkları toplumsal yapımızdaki bozulmayı ortaya koymaktadır. Göstermelik “Başsağlığı” ziyaretleri ve cenaze törenine katılıp namaz kılmakla acılar dindirilmiyor. Siyasal gösteriler kimseyi inandırmıyor. Yaşam güçlüğü, eğitim, yargı sorunları, iptal kararına karşın kaçak saray oldu bittisi, artan fiyatlar ve sahtecilikler toplum istencini kemiriyor.
ON YOLCU
Gazeteci, yazar, ressam Fikret OTYAM salı günü Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen görkemli bir törenle Hacıbektaş’taki gömütlüğe uğurlandı. Çalışmaları, yazıları, kitapları ve tablolarıyla örnek yaşamı, Atatürkçü kişiliği onu da unutulmazlar arasına aldı. Işıklar içinde yatsın.