Anlatacağım hazin hikayeyi, Avukat Ergun Kazanır’ın sosyal medya hesabında okudum:

“Uzun yıllardır otobüs yolculuğu yapmam.

Benim için otobüs yolculuğu kısa süreli arkadaşlık gibi, aile olmak gibi bir şeydir. Sonunda da ayrılık olduğundan sevmem otobüs yolculuklarını.

Hem otogarda binerken ayrılık vardır, hem de inerken ayrılık...

★★★

Üniversite öğrencisi olduğum zamanlar uçağa binmek büyük meseleydi.

Sınav sonuçları da son günlerde belli olduğundan genelde otobüsle giderdim memlekete.

Yanıma sohbeti düzgün, kokusu keskin olmayan biri düşsün diye de dua ederdim binmeden.

Yaşı falan önemli değil, sohbeti güzel olursa yandakinin, yol da çabucak biterdi.

★★★

Esenler otogardan bindim otobüse. Yan koltukta kimse yoktu. Belli ki Dudullu’da dolacaktı yan koltuğum. Tahmin ettiğim gibi oldu. Giresun yolcusu bir amca bindi yanıma.

“Şanslısın amca benden sonra bindin, benden önce ineceksin” dedim. O da bana döndü “Sen genç adamsın, yarım saat evvel çizmelerimi yıkadım da geldim” dedi.

İnşaat işçisiymiş, İstanbul’daki inşaatlarda ustalık yaparak çocuk okutuyormuş Galip Amca.

Benim de öğrenci olduğumu duyunca gözleri parladı, “Okumak iyidir evladım, bak ben iki büyüğü okuttum bir tane kaldı, o da bitirsin o gün emekliyim” dedi.

Galip Amca’nın hayat hikayesini dinleye dinleye İzmit’i geçmiş Bolu’ya doğru ilerliyorduk. Ara ara “Sıkıldıysan, uykun geldiyse haber et, tutarım çenemi” diyordu. Kibar adamdı ama bilmiyordu ki ben sohbet etmekten zevk alıyordum...

★★★

Bolu’da mola verdiğimizde hava kararmaya başlamıştı, Galip Amca ile önce WC’ye uğradık, sonra bir çorba aldım ben. Çorba ile bir ekmek yersem, en az masrafla yolu bitiririm diye düşünüyordum.

Galip Amca ısrarla adam akıllı yemek almamı, yemeği de kendisinin ısmarlayacağını söyledi. Utana sıkıla yedim Galip amcanın yemeğini. “Çekinme evlat. Ben öğrenci babasıyım. Öz evladım yemiş gibi mutlu oluyorum” dedikçe, daha da mahcup oluyordum.

★★★

Çayıyla beraber kalınca, bir sigara yaktı Bolu soğuğunda. Sonra da otobüse döndük. Işıklar sönünce ben uyudum Galip Amca da uyudu...

Ne kadar uyuduk bilmiyorum ama muavinin Osmancık anonsuna uyandığımda, Galip Amca’nın kafası benim omzumdaydı, adam nasıl yorulmuşsa sevgilim gibi başını omzuma yaslamıştı!

Karnım toktu ama adettendir her molada çişe gitmek!

Öyle ya yol uzun sıkışmaya ne gerek var. Galip Amca’ya usulca seslendim, oralı olmadı. Bir-iki derken baktım, tık yok adamda! Omzumu çekince kafasının düştüğünü gördüm. Ölmüş olabileceği hala aklıma gelmiyordu.

Yahu böyle bir şey olabilir mi? 8 saat öncesine kadar hiç tanımadığım bir adam neden son nefesini omzumda vermiş olsun ki?

Çok saçmaydı ama bir o kadar da gerçek, sesim yükseldikçe herkes toplandı etrafımıza, nabzına baktılar, atmıyordu!..

★★★

Ölmüştü Galip Amca.. Bildiğin dümdüz ölmüştü!..

O yaşa kadar yanımda ölen birini görmemiştim, sonrasında da görmedim ya!

Jandarma ve ambulans geldi, mevtayı alıp götürdüler, otobüsü de emniyete çekti şoför.

Şüpheli bir durum var mı diye sorular sordular, şüpheli bir durum yoktu ama benim için kabus gibi bir durum vardı ortada.

Galip Amca’nın ailesine haber verdiler.

Osmancık’a gelip mevtayı almaları çok uzun sürecekti. Hastane morgundakiler “Bir saat beklerseniz kefenleyip size veririz mevtayı” dediler. Yolculardan bazıları mırın kırın etse de tavrımı ortaya koydum. “Acılı aileye bunca yol çektirmek, bu adamı bırakıp gitmek insanlığa sığar mı” dedim.

Böylece Galip Amca’nın tabutunu valizlerden arındırdığımız boşluğa koyduk.

★★★

O andan itibaren bir damla uyku girmedi gözüme...

‘Yemeğini yedik adamın. Az evvel yan yanaydık. Sohbet ediyorduk. Şimdi o bagajda’ diye hiç tanımadığım Galip Amca için ağlıyordum. Son çocuğu üniversiteyi bitirecekti ama o göremeyecekti, ailesine kavuşacaktı ama kavuşamadı, yarım kaldı her şey.

O saatten sonra tuvalet dışında mola da vermedi otobüs.

Giresun’dan Dereli’ye giden yol ayrımında sağa yanaştı.

Feryat figan eden insanlar karşıladı bizi... 28 plakalı beyaz bir Kartal’ın arkasına yerleştirdik Galip Amca’yı, bagaj kapağı açık şekilde yol aldı Dereli’ye...

★★★

O günden beridir nefret ederim otobüs yolculuklarından. Kolay kolay binmem, binersem uyuyamam!..

★★★

Geçen ay pasaport için gittiğim Nüfus Müdürlüğünde bir polis memuru ile tanıştım. Ataması yapılmayınca polis olmuş. Memleket meselesine girince “Rizeliyim” dedim, “Rizelileri severim” deyince siyasi sandım, gülümsedim.

“Yok valla ondan değil. Benim babam otobüste rahmetli oldu. Son nefesinde yanında Rizeli bir genç varmış. Cenazesini Osmancık’ta bıraktırmamış. Sahip çıkmış babama. O nedenle Rizelilere ayrı bir sempatim var” deyince, araya girdim.

“Erciyes Üniversitesi’nde maliye okudun sen değil mi? Baban öldüğünde üçüncü sınıftaydın. Öğretmen bir abin ve hemşire bir ablan var...” 

Galip Amca’nın son nefesini omzumda verdiren hayat, Galip Amca’nın son evladıyla beni alakasız bir yerde karşılaştırmıştı.

Birbirimize baktık ve gözlerimizi sildik!..”