Fenerbahçeli futbolcular, Trabzonspor maçındaki saldırı ve ligden çekilme gündeminden sıyrıldıklarını gösterircesine, Adana Demirspor karşısında maça güçlü bir başlangıç yaptı. İlk 15 dakikada 3-0 olabilecek maç, kaleci İrfan Can Eğribayat'ın hediyesiyle devre bittiğinde 1-1'di.

Ancak Kadıköy'deki son maçların aksine, takımın ortaya koyduğu tavır, skoru lehlerine çevirebilecekleri görüntüsü veriyordu. Nitekim top toplayıcının kilit pası, İrfan Can'ın konsantrasyonu ile birleşince Dzeko'ya golü atmak kaldı. Tadic'in enfes şutuyla skor 3-1'e gelince, takım mental bir rahatlama yaşadı.

Bu da oyun konsantrasyonunun kopmasına ve skor 3-2'ye gelince küçük bir gerginlik yaşanmasına neden oldu. Maçın son dakikalarında yaşanabilecek olası kriz, Serdar Dursun'un dördüncü golü atmasıyla önlendi. Maç içinde inişli çıkışlı ruh halleri yaşansa da, özellikle Krunic, Djiku ve Oosterwolde'nin takımı ateşleyen oyunu galibiyetin anahtarıydı.

Bu takıma ayıp!

Başkan Ali Koç ile yaptıkları toplantıda, lige devam etmek istediklerini ve şampiyonluk için mücadele edeceklerini söyleyen futbolcular, bu sözün altında kalmadılar.

Sekiz eksikle (Fred, Cengiz, İsmail, Batshuayi vs.) ve yedek kaleci İrfan Can ile çıkılan maçta, böylesine güçlü bir oyun karakteri sergileyen futbolcuların hakkını vermek gerek. Baştan aşağı dibe vurmuş Türk futbolunda, saha içinde her türlü mücadeleyi verip, kan, ter ve gözyaşı akıtıp bir amaç uğruna ortaya yürek koyuyorlar. Bize düşen sadece bu emeğin hakkını verip alkışlamak.

Bu takıma "Süper Kupa maçına çıkmıyoruz", "ligden çekiliyoruz" gibi hiçbir kazancı olmayan önerilerle gitmek, benim nazarımda tek kelimeyle ayıp.

Bu camianın geçmişine ayıp!

Olağanüstü genel kurulda yaşananlarla ilgili uzun uzun analizler yapıp, lafı dolandırmaya hiç ama hiç gerek yok. Herkes neler yaşandığını ziyadesiyle izledi, anladı ve bir fikre sahip oldu.

Fenerbahçe camiası, yıllardır süregelen olaylar karşısında bir aksiyon alma hakkına sahip. Ama işgal altındaki ülkenin padişahı bile düşman kayığına binip kaçarken, bu vatan için mücadele eden ve cepheye silah taşıyan bir camianın, "oynamıyorum" deme hakkı yoktur. Bu tavır, 117 yıllık tarihine hakarettir.

Sürekli "Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü" diye haklı bir övgüyle bahsettiğiniz Fenerbahçe, tarih boyunca girdiği her savaştan galip çıkmıştır. Hal böyleyken, hangi sebeple olursa olsun, meydanı boş bırakmak Fenerbahçe'nin geçmişine ihanettir.

Eğer varsa bir düşman...

Her şeyi geçtim. Sayın Ali Koç'un hep söylediği bir söz var; "Atatürk'ün hangi takımlı olduğu değil, hangi takımın Ata'mızın izinden gidip değerlerine sahip çıktığı önemlidir." 

Şimdi soruyorum, yedi düvele meydan okumuş Gazi Mustafa Kemal, "herkes bize düşman ya" diyip Samsun'a çıkmasaydı ne olurdu? Milli mücadeleyi örgütlerken bile, kendisine muhalif olanlara karşı "siz de hiç destek vermiyorsunuz ya" deseydi başarılı olabilir miydi? 

Eğer varsa bir düşman, "Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü" dediğiniz Fenerbahçe'nin onu bir kaşık suda boğması lazım. Eğer olmuyorsa da, bu Fenerbahçe'nin zayıflığından değil, gerekeni yapamayanların basiretsizliğindendir.

Şampiyon olamasanız da!

Asıl önemli olanın, Atatürk'ün değerlerine sahip çıkmak olduğunu düşünüyorsanız,; bırakın Fenerbahçe Ata'sının yolundan gitsin ve sahada terinin son damlasına kadar mücadele etsin.

Emin olun, şampiyon olamasanız da bu camia, her zaman olduğu gibi hem bu takımın hem de sizin hakkınızı verir.

Hiçbir şeyi göremiyorsanız, tek lafınızla dünyanın her yerinden gelen binlerce kongre üyesinin, rahmetli İslam Çupi'nin meşhur "ne kupa büyüklüğü, ne şampiyonluk" tarifinin ispatı olduğunun farkına varın.