Efsanevi Moğollar Grubu’nun solisti Emrah Karaca, Türkiye’nin içinden geçtiği kara dönemde müziğe de ağır darbe vurulduğunu söyledi. Pandemi sürecinde gitarlarını satmak zorunda kaldığını belirten Karaca, iktidarın sanat alanlarındaki kısıtlamalarının ideolojik olduğunu söyledi. Başarılı sanatçı, yaşadığı güçlükleri içtenlikle anlattı... Pandemi sürecinden nasıl etkilendiniz? 16 aydır süregelen bu çok zor dönemde yapayalnız kaldık. Buna çok içerledim. Hepimiz işsiz kaldık. “Bugüne kadar kazandıklarınıza sayın” diyebilenler oldu. Açıkçası bu acımzasızlığa inanamadım, çok alındım. Bizi milyoner mi zannediyorlar acaba? Ben gitarlarımı satmak zorunda kaldım.
Emrah Karaca, okulda kendisine “İşte vatan haininin oğlu” diyenler olduğunu, babası Cem Karaca ile 11 yaşındayken tanıştığını söyledi. Sanatçı, Gökmen Ulu’nun sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı’nın, müzik yayını sınırını saat 24:00’e çekerek, “Kusura bakmayın, rahatsızlık vermeye hakkınız yok” demesini nasıl karşıladınız? Bir Cumhurbaşkanı’nın bunu söylemeye hakkı yok. Çok üzülüyorum. Müzik yayını sınırının saat 24:00’e çekilmesini bir lütuf gibi görmesini de doğru bulmuyorum. Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Sanat emekçisiyiz. Haklarımız var. Bizimle birlikte müzik ve eğlence sektöründe binlerce emekçi ekmek mücadelesi veriyor. Tamam, bir anda abartmayalım, maske–mesafe kurallarına uyalım ama bırakın, biz de alın terimiz ile çalışalım. AVM’ler, statlar, televizyon stüdyolarındaki güldürü programlarında insanlar toplu halde bulunabiliyorken, kahvehanede dört kişi okey oynayabiliyorken, uçakta koltuklara boşluk bırakmadan oturulabiliyorken, bir boşluk bırakarak konser veremiyorsunuz. Türkiye’nin bu kara döneminde müziğe de darbe vuruldu.

BABAMI TAKLİT ETMEDİM

Müziğe ilginiz aileden mi geliyor? Annem ve teyzem de şarkıcıydı. Babaannem Toto Karaca tiyatronun kilometre taşlarından biriydi ve güzel şarkı söylerdi. Babamı anlatmama zaten gerek yok. Ama ben uzun yıllar müzikten uzak kalmaya çalıştım. Bunun sebebi, babamın söylediği şarkılar nedeni ile sıklıkla başının derde girmesiydi. Baskı gördü, yargılandı, hatta sürgüne maruz kaldı. Üstelik 8 yıl vatandaşlıktan çıkarıldı. Annemle haftada bir karakola gider, ifade verirdik. Çocuk aklımla “Babam bu şarkıları söylemeseydi ayrı kalmayacaktık, bunları yaşamayacaktık” diye düşünürdüm. Müziğe ne zaman başladınız? Lise yıllarımda kendi kendime gitar çalmayı öğrendim. Kıbrıs’ta uluslararası ilişkiler bölümünde eğitim görürken, para kazanmak için kendimi sahneye attım. Bir daha da sahneden inmedim. Şimdi çok mutluyum. Sanat hayatınızda ne zaman ve nasıl profesyonel oldunuz? 1999 yılında babam ile “Bindik Bir Alamete, Gidiyoruz Kıyamete” albümünü çıkardık. Orada beraber üç şarkı söyledik. Cem Karaca’nın oğlu olmak sizin için bir avantaj mı? Elbette gurur verici ama aslında dezavantajlı. Çünkü Cem Karaca çitayı çok yükseğe koymuş ve kıyaslama yapıldığında babama erişmek mümkün değil. Ben de onu taklit etmedim ve kendi tarzımla söyledim, kendim oldum. Bundan çok memnunum.  Peki Moğollar Grubu’na ne zaman ve nasıl girdiniz? Ben onların elinde büyüdüm zaten. 2008 yılıydı. 32 yaşımdaydım. Kadıköy Meydanı’nda Moğollar’ın Nazım Hikmet’i Anma Konseri vardı. Kulise girdim. Cahit (Berkay) ağabey, “Bu akşam bizle şarkı söyler misin” dedi. Çok şaşırdım, elim ayağım titredi. Hazırlıklı değilim, prova yok, aklımın ucundan bile geçmemiş. Çok korktum. Cahit ağabey, “Bize müsaade eder misin biraz, grupça konuşalım” dedi. Demokrat bir gruptur Moğollar, herkesin söz hakkı olur, herkes birbirini dinler ve ortak akla ulaşarak karar alır. Az sonra tekrar kulise girdim, Cahit ağabey, “Tamam, sen heyecanlandın, bugünlük söyleme. Peki bundan sonra bizimle şarkı söyler misin” dedi. Ve böylece grubun üyesi oldum. Başlı başına bir müzik akımının yaratıcı mimarlarından olan, silinmez izler bırakan Moğollar’ın üyesi olmaktan çok mutluyum.
MÜZİSYENLER ARASINDA DAYANIŞMA OLMALI Emrah Karaca, müzisyenler arasında dayanışma yoksunluğu olduğunu söyledi. Ardından şöyle konuştu: Birçok kişi kendini kurtarma derdinde. Anlayamıyorum. Empatiye, direnişe, birlik olmaya ihtiyacımız var.
Popülizm peşinde değilsiniz... İnternet çağında hemen herkes artık bir video ile meşhur olma peşine düştü. Hatta kendi işini yapmayanlar da popülizm hastalığına yakalandı. Halbuki popüler olmak başarılı olmakla doğru orantılı değildir. Babam, nitelikli işler yapıp, merdivenleri birer basamak ve sağlam adımlar ile çıkmam tavsiyesinde bulunmuştu. Önemli olan, saman alevi gibi parlayıp sönmek değil, kalıcı olmak.