Mehmet Şimşek, kıymete binip tekrar Maliye Bakanı olduktan sonra ekonomide rasyonel politikalara geri dönüleceği ilan edilmişti. Bugün bu konuya girmeyeceğim. Zaten son yazımda bunu yeterince irdeledim. Ancak iki hafta kadar önce, Hamas’ın İsrail’e saldırması ve İsrail’in buna misliyle mukabele etmesi “Türkiye’nin rasyonel olmayan bir dış politikaya savrulması” ihtimalini ortaya çıkardı. Bu, ekonomide rasyonele dönüş politikasını sekteye uğratabilecek bir gelişmedir. Gazze’de iktidarı elinden tutan Hamas, İsrail’e karşı askeri açıdan çok başarılı bir terör eylemi gerçekleştirdi. Ani bir fırtına gibi esti. Hem İsrail’in içlerine doğru binlerce roket fırlattı hem de sınırı geçip, bazı tankları ele geçirecek kadar İsrail birliklerini gafil avladı. O akşam baskın yaptığı komşu kasabada düzenlenen müzik şenliğine katılanlardan yüzlerce sivili öldürdü. 300 kadar asker ve sivili de rehin alıp Gazze’ye götürdü. Bu eylem, Hamas’ın ilk değil ama en büyük ve en etkili terör veya savaş operasyonuydu. İsrailliler dehşete düştü. Zemin ayaklarının altından kaydı. Ruhen perişan oldular. Hiç ihtimal vermedikleri bu askeri yenilgi, ordusuna ve istihbaratına sossuz güvenen İsrail halkını derin bir özgüvensizlik girdabına sürükledi.
BÜYÜK ETKİ, BÜYÜK TEPKİ YARATTI
İktidarı ve muhalefetiyle tüm İsrail devlet erkanı adeta çıldırdı. Kibirli Netenyahu Gazze halkına “ülkenizi harabeye çevireceğim” dedi. Gazze’ye havadan, karadan ve denizden bomba yağdırmaya başladı. Bu orantısız tepki aslında tam da Hamas’ın beklediği şeydi. Hamas’ın amacı zaten kibirli Yahudi Netanyahu’yu gaddar davranmak zorunda bırakıp, dünya kamuoyunda ve özellikle İslam aleminde kendine taraftar toplamaktı. Hatta mümkünse savaşın içine İran’ı çekerek İsrail’i büyük bir harbe sokmaktı. İran, bizim bu olayla ilgimiz yoktur diyerek kendini ihtilafın dışına çıkardı. Hamas “ölmek var, dönmek yok” diyerek yola devam ediyor. Gazze halkının can ve mal güvenliğini İsrail zulmünden korumak için “rehineleri bırakmak gibi” herhangi bir taktiksel jeste dahi başvurmadı. Üstelik roket atışlarıyla İsrail’i tahrik etmeyi sürdürdü. Tabii ortaya tam bir insanlık faciası çıktı.
HAMAS’IN ASKERİ VE SİYASİ STRATEJİSİ
Hamas muhtemelen şöyle diyor: Bu savaş yangını genişleyebildiği kadar genişlesin. İsterse kentler yıkılsın, isterse her milletten sivil-asker, kadın-erkek, genç-yaşlı milyonlarca insan ölsün. Yeter ki, bu kıyımın sonunda Filistinliler kendi vatanlarında bir İslam Devleti kurabilsin. Bu mümkün mü? Bana göre izlenen bu stratejiyle değil. Çözüm için Arapların, Yahudileri denize dökmek için başlattığı ama yenilip toprak kaybettikleri 1967 savaşı öncesi sınırlar esas alınarak “iki devlet” kurulmalı demek gerçekçi değildir. Hiçbir devlet, savaşla kazandığı topraklardan terör eylemine maruz kalıyorum diye vazgeçmez. Filistinliler ve Araplar 1967’den daha zayıf, İsrail ise daha kuvvetlidir. O gün kazanamadıkları savaşı bugün kazanamazlar.
TÜRKİYE’NİN HAMAS’I ARKALAMASI TERÖRE DESTEK SAYILIR
Amacı ne kadar kutsal olursa olsun Hamas “tanım icabı” bir terör örgütüdür. Çünkü silahsız sivil insanları öldürmektedir. PKK da Türkiye’de iki devlet olsun istiyor. Bunun için dehşet saçıyor. Türk milletini terörle yıldırıp ona “ver kurtul” dedirtmek istiyor. 2015 Dolmabahçe Mutabakatı’ndan sonra bunu denemiş ama başarılı olamamıştır. Çok acı günler yaşanmış ve çok büyük badire atlatılmıştır. Türkiye, Hamas’ı değil, özellikle 2.5 milyonu Batı Şeria’da 2.5 milyonu Gazze Şeridi’nde ve hatta 1.9 milyonu İsrail vatandaşı olup İsrail içinde yaşayan toplam 7 milyon Filistinliyi desteklemelidir. Bu desteğin amacı siyasi değil insani olmalıdır.
SON SÖZ: Savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz.