14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde Erdoğan ikinci turda da olsa 3. kez Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhur İttifakı da TBMM’de de çoğunluğu aldı. İktidar değişmedi. 31 Mart 2024’teki seçimlerde ise halk yerel yönetimlerin çoğunda (nüfus itibarıyla) CHP’yi birinci parti yapıp iktidara getirdi. Böylece merkezi yönetime hakim olan “iktidar” yerel yönetimlerde “muhalefete” düştü. Bir bakıma, muhalefetle iktidarın ülkeyi “birlikte yönetme” zorunluluğu ortaya çıktı. Bu “zoraki ortaklık” CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel ile 22 yıldır ülkeyi neredeyse tek başına yöneten R. Tayyip Erdoğan arasında bir diyalog kurulmasına neden oldu. Buna bazıları yumuşama, bazıları normalleşme dedi. Normal “sık görülen” şey demektir. Muhalefetle iktidarın “ortaklık” yapmasına bırakın sık rastlanmasını, hemen hiç rastlanmaz. O kadar ki, dış düşmana karşı verilen savaşlarda bile iktidar ile muhalefet aynı görüşü paylaşmaz. Bunu sadece Türkiye için değil, tüm dünya için söylüyorum. Yani “iktidar-muhalefet” ortaklığı, normal değil anormal bir olgudur. “Milli Hükümet” kurma denilen girişimlerin sonunda geldiği nokta da muhalefetin sesinin kesilmesidir.
MUHALEFET ALTERNATİF İKTİDARDIR
Hal böyle olmakla birlikte muhalefet, illaki iktidara zorluk çıkarmak ve onu başarısız kılmak için bozgunculuk yapmak da değildir. Böyle bir muhalefete, sadece “serbest seçimlerin yapılamadığı” yani muhalefetin meşru yollarla iktidara gelmesinin engellendiği ülkelerde rastlanır. Hatta hoşgörüyle bakılır diyelim. Hamdolsun ülkemiz bu aşamayı çoktan geçmiştir. 1950’den beri iktidarlar seçimle değişmektedir. Son belediye seçimleri bunun en güçlü kanıtıdır. Türk siyasi tarihinde askeri darbeler vardır. Ama askerler, ne 27 Mayıs’ta, ne de 12 Eylül’de yönetimde kalıcı olmayı hedeflemiştir. Meşhur hikayedir: 12 Eylül’den sonra Çetin Altan’a “askerler iktidara geldi, ne diyorsun?” diye sormuşlar. O da Atatürk’ün İşgal Kuvvetleri için söylediği ünlü “geldikleri gibi giderler” cümlesiyle cevaplamış. Nitekim öyle oldu. Yerel yönetimlerde iktidara gelen CHP, artık merkezi hükümet için de iktidar adayıdır. Buna göre konuşmalıdır. “AKP çok yanlış yaptı ve yapmaya devam ediyor” demek, yetmez. Mesela günümüzün en büyük sorunu olan enflasyonu nasıl bir “para-fiskal” programla düşüreceğini ortaya koymalıdır. Koymalıdır ki, eleştirilebilsin.
KARATEPE ŞİMŞEK GÖRÜŞMESİ
Anlaşıldığına göre CHP’nin yeni “Ekonomi Şefi” Profesör Dr. Yalçın Karatepe’dir. Başkan Erdoğan ile muhalefet lideri Özel’in mutabık kaldıkları üzere Karatepe ile Şimşek bir araya geldi. Ben bu toplantıda, uygulanan dezenflasyon programı ile hazırlanan Vergi Paketi’nin ele alınacağını ve CHP’nin bu konularda önerilerde bulunacağını sanıyordum. Aslında sanmıyor, umuyordum. Toplantıdan sonra Prof. Karatepe ‘Asgari ücrete ara zam, emekli aylıkların artırılması, tarımsal destek ve vergide adalet’ başlıklarıyla 4 ana talebi ilettiklerini ve 4 saatin sonunda “acı reçeteyi yine vatandaşa çıkaran anlayışlarında bir değişim iradesi olmadığını gördük” şeklinde bir açıklama yaptı. Tamam. CHP, enflasyonla mücadelede hükümete yardımcı olmaya mecbur değildir. Ama CHP “İnşallah enflasyon düşmez, seçmen de Cumhur ittifakından iyice uzaklaşır, biz de yapılacak ilk genel seçimi açık ara kazanırız” diye böyle konuşuyorsa hata ediyor. Bana göre bu popülizmin tek bir anlamı vardır: O da CHP’nin, iktidara geleceğine henüz kendisinin inanmadığıdır. Ekonomisi dışa açık, çift paralı (bi-currency), “dış-borç-kolik” bir ülkede “atalet momenti büyük” yüksek oranlı enflasyonu indirmek “kitapta yazılanı uygular, zenginden alır-fakire veririz” demekle çözülemeyecek çetin bir sorundur.
SON SÖZ: Enkazı devralan kaldırır.