Hac dönemi için Diyanet İşleri Başkanlığı hazırlık yapıyor. Bu kapsamda Suudi Arabistan’ın Mekke ve Medine kentlerindeki hastanelerde görev yapmak isteyen sağlık personeli için 9 Kasım’da, 19 ilde sınav yapılmıştı. Sınav sonrası, bir hemşire, soru kitapçığını sosyal medya hesabından paylaştı. Bu durum, “Sorular önceden birilerine verildi” iddialarına, CİMER’e şikayet edilmesine neden oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı, bunun üzerine sınavı geçersiz saydı ve 19 Ocak’ta tekrarlanmasına karar verdi.
1992 yılıydı. Anadolu Liseleri Giriş Sınavı sorularını, sınavdan bir gün önce elde ettim. Ankara 12. Noteri Kazım Özekici’ye, “Sınavda bu sorular sorulacak” diye onaylattım. Sınavın yapıldığı gün, o dönem çalıştığım Hürriyet gazetesinde haber birinci sayfadan yayımlandı. Elimizde soru kitapçığı olmasına rağmen yine de Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, Ankara Haber Müdürümüz Enis Berberoğlu’nda da, bende de “Ya birileri bize komplo kurduysa, sahte kitapçık verdiyse” kaygısını taşıdık. O yüzden temkinli olmak adına “Sınav skandalı iddiası” başlığıyla haberi duyurmuştuk.
HEYECANDAN KALBİM DURACAKTI
Sınav başladığı saatte, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan dört müfettiş gazetemize geldi. Başmüfettiş, çantasından çıkardığı ağzı mühürlü zarfı açtı. İçinden soru kitapçığı çıktı. Onlar, elimdeki kitapçıkla, sınav kitapçığının aynı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. “Örneğin siz Türkçe 13’üncü soruyu, Matematik 5’inci soruyu, okuyun” dedim. O an, heyecandan kalbim duracak gibiydi.
Müfettiş okuyacak, ben de elimdeki kitapçıktan takip edecektim. Sabaha kadar heyecandan uyumamıştım. Ya soru kitapçığı yanlışsa ben ne yapacaktım? Yapmam gereken artık gazeteye gelmemek, işi bırakmak olacaktı. Müfettişlerin getirdiği kitapçıkla, elimdeki kitapçık kelimesi kelimesine aynıydı. Öyle bir rahatlamıştım ki anlatamam.
Sınav bittiğinde; Milli Eğitim Bakanlığı sınavın yenileneceğini duyurdu. Bir gün önce “Ne olur ne olmaz” diye birinci sayfadan iki sütun olarak verdiğimiz haber, ertesi gün “Yılın gazetecilik olayı” manşetiyle yayımlanıyordu. İşte, sınav yenilendi, hatta ÖSYM sınavlarından bile daha güvenli hale getirildi. Bugün, eğer Anadolu Liseleri Sınavı güvenli yapılıyorsa, bunda sınavı iptal ettirmemin payının çok büyük olduğunu biliyorum.
DOĞRUSU YAPILDI
Yasak olmasına rağmen sağlık personeli, sınav salonuna telefon sokmuş. Kitapçık ve cevap anahtarları toplanırken fotoğraf çekmiş. Sınavdan üç saat sonra bunu paylaşmış. Başka bir yurttaş bu durumu CİMER’e şikayet etmiş. Soru kitapçığının fotoğrafını çeken hemşire hakkında da Diyanet, Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Şu ana kadar soruların birilerine önceden verildiğine ilişkin bulguya ulaşılmadı.
Soruların fotoğrafı sınav başlangıcında çekilip, bazı kişilere gönderilip, adaylara çözüm şıkları da ulaştırılmış olabilir. Diyanet’in 3 bin 900 sağlık personelinin katıldığı sınavı yenileme kararı en azından haksızlık yapıldığı, sorunların önceden birilerine gönderildiği yolundaki kanaati gidermiş olacak. Gelecek sınavda da daha dikkatli olunması gerekecek.
Hacca ilk kafile 29 Nisan’da, son kafile 31 Mayıs’ta gidecek.
DİYANET’TEN MEKTUP VAR
Diyanet İşleri Başkanlığı, gün geçmiyor ki olumsuz haberlerin konusu olmasın. Başkan Prof.Dr. Ali Erbaş’ın ulusal bayramlarda Anıtkabir’e gitmemesi, camilerde Atatürk’ün adı geçen hutbe okutmaması, bazılarına göre lüks harcama iddiaları, otomobilleri basında sıkça yer alıyor. Aslında bu durumdan rahatsız olan Diyanet İşleri Başkanlığı personeli de çok. Eğer rahatsızlık olmasa, bu kadar olumsuz haberler basına yansır mı? Gelen bir iletiyi özetleyerek aktarıyorum:
“Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizin en önemli ve saygın kuruluşuydu. Maalesef son dönemlerde ciddi savrulmalar yaşayarak ülkenin en tartışılan kurumu haline geldi. Bu durum herkesi üzdüğü gibi biz Diyanet çalışanlarını da ziyadesiyle üzmektedir. Bütün bu süreçlere yakinen şahit olan siyaset kurumu ise maalesef bu duruma göz yumarak Diyanet’in daha fazla tartışılmasına sebep oluyor. Olumsuzlukların bizzat şahidi olarak yaşadığımız yıkımın ve üzüntünün izahını kelimelerle ifade etmek bile güç. Diyanet İşleri Başkanının, medyada çıkan haberlerin hepsi doğruyken gazetenizle alakası olmayan sosyal medyada kullanıcısı bile belli olmayan birkaç kişinin uydurmuş olduğu iddialara dayanarak yaşanan hadiseleri örtme gayreti içinde olmasını dini açıdan da anlamakta zorlanıyoruz.
LÜKS VE İSRAF
Anlamakta zorlandığımız bir diğer hadise ise lüks ve israf haberleri, usulsüz atama haberleri, toplumun gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu ispatlarcasına yapılan açıklamalar kendilerini rahatsız etmiyor mu? İktidar cenahından isimlerin ya da iktidara yakın gazetecilerin umursamaz bir şekilde hadiselere sessiz kalmasını anlayamıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi herkesin ortak değeri olan bu kurumun yaşadığı sorunları yetki sahiplerinin göz ardı etmesini anlayamıyoruz.
İktidar kanadından kendisine eleştiri gelmediği için her ne haber çıkarsa çıksın lüks ve şatafattan vazgeçmiyor. Bu durum, biz Diyanet personelini ziyadesiyle rahatsız ediyor. ‘Benim yüzümden acaba insanlar ve gençler dinden soğuyor mu?’ demiyor.
Umarım, bizim de duygularımızı okuyucularınızla paylaşırsınız. 2025 yılının ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temenni ederiz.”