Türkiye’nin en önemli, en hayatî seçimine 14 gün kaldı.

İki hafta sonra pazar günü sandık başındayız.

64 milyon seçmen durum muhasebesi yapıyor, oy vereceği Cumhurbaşkanı’nın ve seçeceği partinin artılarını, eksilerini hesaplıyor.

Benim gönlümdeki Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu...

Neden Kılıçdaroğlu ve partisine oy veririm...

Her şeyden önce o, Laik Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine bağlı, gerçek demokrat kişiliği ile tanıdığım, olgun, hoşgörülü, herkesi kucaklayan bir siyasetçi...

Seçimi kazanırsa neler yapacak?

■ Kalıcı yaz saati denilen saçma uygulamaya son verilecek, kış aylarında küçük öğrencilerin 7 yıldır çektiği işkence bitecek. (Sırf bunun için bile Kılıçdaroğlu oy almayı hak ediyor.)

■ Ülkeye özgürlük, hak, hukuk ve adalet gelecek.

■ Yoksullukla mücadele edilecek ve ülkede açlık bitecek.

■ İşçiye, çiftçiye, öğrenciye, memura, esnafa büyük destek sağlanacak.

■ Depremzedelere yapılan konutlar ücretsiz olacak.

■ Emeklilerin dramına son verilecek, Kurban Bayramı’ndan önce her emeklinin hesabına 15.000 lira yatırılacak.

■ Ülkede, mülâkat denilen ve keyfe göre kullanılan partizan sistem kaldırılıp işe almalarda liyakat esas alınacak.

■  Çalışanların sırtındaki  vergi ve sigorta yükü azaltılacak.

■ İsrafı önlemeye Saray’dan başlanacak ve Cumhurbaşkanlığı aşırı masraflı Beştepe Sarayı’ndan Çankaya Köşkü’ne taşınacak.

■ Cumhurbaşkanlığı’na ait 13 uçak ve 3 helikopter satılarak yerine yangın söndürme uçakları alınacak. Ormanlarımız çatır çatır yanmaktan kurtarılacak.

■ Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu kaldırılacak.

★★★

Daha çok şey sayabilirim ama, bunların yarısını bile gerçekleştirse, Kılıçdaroğlu’nun alacağı oylar, anasının ak sütü gibi helâl olur.

Onun sağlayacağı hoşgörü ikliminde otoriterliğin bunaltıcı baskısından kurtulacağımıza, insanlarımızın biraz nefes alacağına inanıyorum.

Ancak... Bu demek değildir ki, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu  eleştirmeyeceğiz. İcraatında yanlışlıklar gördüğümüz anda, halkımız adına en sert eleştirilerin sahibi biz olacağız. Onun da bu eleştirileri hoşgörü ile karşılayacağına inanıyorum.

Yüreklerini “Kaybetme korkusu” sardı!


Ülkeyi yönetilemez hale getirip halkı perişan eden iktidarın, bu seçimde de postu kaptırmamak için yaptığı orantısız mücadeleyi şaşkınlıkla izliyorum.

Neler neler demiyorlar ki!

Artık “fıtrat, kader, sabır” lâflarını bırakıp, başka sözlere sarıldılar.

“Temiz alnı secdeye değenlerle, şampanya içenler” diye ayrımcılık yapan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan sonra diğerleri de “Söz adamın mihengidir” atasözünü unutarak boş boş konuştular!

Ülkede başbakanlık yapmış, yaşını başını almış, olgun bir siyasetçi olan Binali Yıldırım “Bu seçim işgalcilerle, istiklal harbi verenler arasında bir seçimdir” dedi.

Lâfa bakar ısınız? Muhalefeti işgalci düşman yerine koydu. Kendileri de istiklal savaşı veren yurtseverler! Nasıl sözler bunlar? Yakıştı mı ona?

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi de Binali Bey’i destekleyerek:

“Bu seçim, millilerle, ülkeyi parçalamak isteyenlerin mücadelesidir” diye bir şeyler söyledi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu onlardan geri kalır mı? O da “14 Mayıs seçimleri Batı’nın siyasi darbe girişimidir!” dedi. Gel de şaşma!

Bu acayip sözlerden benim çıkarttığım sonuç, hepsinin kaybetme endişesi içinde olduğudur! Yüreklerini saran korkuyu bastırmak için “Karanlıkta şarkı söyleyen insanlara” benziyorlar!

Ülkemizin en deneyimli hukukçularından Turgut Kazan, Süleyman Soylu’nun sözleri için:

“Bu cümleyi başkası kursa, sabaha karşı evinin kapısı kırılır, hemen tutuklanırdı” dedi. Gerçekçi bir söz!

GÜNÜN SÖZÜ

Aza sahip olan değil, çok daha fazla mal için can atan fakirdir!