Sevgili okurlarım, Şeyh Sait adını her duyduğumda tüylerim ürperir...

1923 yılında Cumhuriyet ilan edilmiş ve hemen ardından Türkiye’nin genç rejimi korkunç bir olayla yüz yüze gelmişti.

Diyarbakır yöresinde etkili bir şeyh var!..

Yaşlı başlı bir adam. Emrinde genç Cumhuriyet rejimine karşı isyan etmeye hazır kitleler bekliyor.

Cahil, çoğu okur-yazar bile olmayan kitleler...

Ve günün birinde, 1925 yılı şubat ayında bunlar isyan ediyor.

O sırada Türkiye’de birbiri ardına devrimler yapılıyor ama toplumun belli kesimi bu devrimleri içine sindiremiyor. 

Şeyh Sait de onlardan biri.

★★★

Çevre köyleri ele geçirmeye başlıyorlar. Kendilerine müdahale etmek isteyen devlet görevlileri şehit ediliyor.

Cumhuriyet henüz ilan edilmiş ve dolayısıyla devletin yeterince örgütlenip bölgede güç sahibi olması mümkün olmamış.

Üzerlerine askeri birlikler sevk ediliyor ama yeterli olmuyor.

Adamlar Elazığ, Muş ve bazı ilçeler dahil pek çok yeri ele geçiriyor. 

Sıkıyönetim ilan ediliyor ama değişen bir şey yok!

İsyancılar ilerliyor, şehit sayısı artıyor.

Yaygın propaganda şöyle:

“Hükümet dinsizdir... Din elden gidiyor şeriat isterüük... Padişahımız efendimiz geri dönsün...”

Son hedef Diyarbakır. 

Kenti kuşatıp surlardan içeriye girmeyi de başarıyorlar ama bu aşamada talihleri ters dönüyor...

Ve çıkan çatışmalarda ayrı ayrı yakalanıyorlar.

★★★

Bölgeye gönderilen İstiklal Mahkemesi bunları yargılıyor...

Ve 51 isyancı için idam kararı veriliyor.

Olayın en basit özeti böyle.

Peki bunların amacı neydi?

Genç Cumhuriyet rejimini yok etmek ve eğer güçleri yeterse Osmanlı’da olduğu gibi yeniden şeriata geçmek.

Olmadı, başaramadılar.

Onların yaşamı idam sehpalarında son buldu ama bu olaylar sonrasında ne yazık ki Musul elimizden kaydı gitti.

İsyan İngilizlere yaramıştı.

Lozan’da vermemek için haftalarca direndikleri petrol yatağı Musul’a Şeyh Sait isyanıyla kavuşmuş oldular!

★★★

Şimdi bu adamın adını Diyarbakır’ın en büyük bulvarına vermek istiyorlar!

Bazı milletvekilleri de bu isteme destek veriyor.

Demek ki Şeyh Sait birilerinin kalbinde ve gönlünde yaşamını şimdi bile sürdürüyormuş.

Bakalım daha neler göreceğiz!

Sevgili okurlarım, bundan birkaç gün önce İstanbul’daki üzücü bir trafik kazasını ekranlardan izlemek zorunda kaldık. Özü şu:

Diplomatik plakalı bir araç önünde giden motosikletli kuryeyi yolun sağ şeridine sıkıştırıp deviriyor.

Ağır yaralı motosiklet sürücüsü hastaneye kaldırılıyor ve 6 gün sonra vefat ediyor.

Araç sürücüsü olan Afrikalı, karakoldaki ifadesinde ilginç bir şey söylüyor:

“Ben Somali cumhurbaşkanının oğluyum.”

Araştırılıyor, genç adamın doğru söylediği ortaya çıkıyor...

Tam bu aşamada bilirkişi raporu geliyor:

“Çarpan şahıs yüzde yüz kusurludur...”

Ve hemen ardından “bizim yüksek makamlar” devreye giriyor:

“Suçluyu herhangi bir kısıtlama olmadan, yurt dışı yasağı koymadan bırakın.”

★★★

“Dost ve kardeş” cumhurbaşkanı oğlu bırakılıyor ve anında uçağa binip yurt dışına tüyüyor!

Şimdi hele o gariban motosikletli kuryenin ölümünden sonra çarpanı ara ki bulasın.

Diplomatik dokunulmazlığı yoktu ama...

Yargılanmaktan torpille kurtuldu, ceza almaktan yırttı.

★★★

Böyle bir durumda Türk yargısının kuralları bellidir.

Yaralının hastanedeki koma durumu dikkate alınır, kazanın kabahatlisine durum belli oluncaya kadar hiç değilse yurt dışına çıkış yasağı getirilir.

Bu olayda kurye öldü ama sanık yurt dışında!

Bu adamı kimler bıraktırdı, bu amaçla hangi yüksek makamlar devreye girip bizim normal makamlara baskı yaptı?

Bilinmiyor. 

★★★

Bilinen tek şey bir Afrika ülkesi olan Somali ile bizimkilerin sıkı fıkı ilişkileri.

Somali’de binlerce askerimiz var, acaba kimi kime karşı korumak için?

O fakir ve neredeyse çulsuz ülkeye parasal yardım ediyoruz, milyonlarca dolarımız akıp gidiyor. Ne uğruna?

★★★

Bazen önünden geçerken görüyorum, Somali’nin Ankara’daki büyükelçilik binası dört dörtlük lüks bir yapı.

Ankara’nın en pahalı semtinde, üç katlı...

Somali gibi fakir bir ülke normal koşullarda böyle bir binayı ne tutabilir, ne de kiralayabilir.

Sakın binanın parasını ve harcamalarını da Türkiye Cumhuriyeti karşılıyor olmasın!

Somali Cumhurbaşkanının oğlu kazaya karışmış, hakkında gerekli işlemler yapılmadığı için soluğu yurt dışında almış.

Olan da bizim biri özürlü iki çocuk babası motosikletli gariban kuryeye olmuş.

Burası Türkiye abicim, her şeye hazırlıklı olmak gerekir!