Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomide pembe bir tablo çizerek enflasyonla mücadelenin başarıyla sürdüğünü söylemiş. Ekonomi yönetimine hâlâ güven sağlanamadığını göz ardı eden Şimşek, enflasyon beklentilerini düşürmeyen reel sektöre ise sitem etmiş.
Cari açık konusunda gelecek yıl milli gelirin yüzde 2’sine çıkabilecek bir cari açıktan endişeli olduklarını kaydeden Şimşek, petrolün düşük kalması halinde cari açıktaki düzelmenin geçici olmayacağını, orta vadede ise yapısal dönüşüm ile cari fazlaya geçilebileceğini kaydetmiş. Şimşek, daha önce başlanacağı söylenen yapısal tedbirler konusunu orta vadeye atmış görünüyor.
Rezervdeki iyileşmeden söz ederken, aralık ayı itibarıyla uluslararası standartta rakamın yakalandığını kaydeden Şimşek, Türkiye’nin rezerv tedirginliğini attığını, “doğru politikalar devam ettirilirse” vurgusuyla söylemiş ve ardından, “devam ettireceğiz” demiş. Bu son sözü belli ki söylemek zorunda kalmış, doğru politikaların süreceğine tam olarak inansa, bu koşulu ileri sürmezdi.
“Bu program sıcak para üzerinden işliyor” iddialarını hatırlatan Bakan Şimşek, “Diyorlar ama öyle bir şey yok, bizim rezerv birikimimizin 3’te 2’sinden fazlası orta-uzun vadeli kaynaklar ve Türkiye içindeki portföy tercihlerinden kaynaklanıyor” demiş. Portföy yatırımlarının hepsinin aşırı sıcak olmadığını, kaydeden Bakan; “Dolayısıyla net bir şekilde bizim ne üstü örtük ne de açık bir kur hedefimiz yok, piyasalara mesajım bu. Kur hedefimiz yok, olamaz da, bu sene ciddi fon akışı oldu, 110 milyar dolar döviz almak zorunda kaldık, buna rağmen yönettik” demiş. Ancak herkes biliyor ki; serbest değil kontrollü kur politikası uygulanmaya devam ediyor.
REEL SEKTÖRÜN BEKLENTİSİ MANİDAR
Rezerv konusundaki tablo Bakan Şimşek’in gösterdiği kadar parlak değil. Rezerv biriktirirken yerli yatırımcının TL’ye dönüşünün ağırlık taşıdığı ortada ama politikalarda en ufak sapma halinde, yerli yatırımcının tekrar dövize dönme riskinin hâlâ büyük olduğu unutulmamalı. Kaldı ki; kurlar değerlendiği için, en küçük bir hatada dövize talebin patlaması ve rezervin erime riski hâlâ çok büyük. Riskin en büyüğünün “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide tavır değişikliği” olduğu ortada. Zaten Bakan da “doğru politikalar devam ederse” koşulunu, bu nedenle dile getirmiş.
Türkiye’de ciddi bir enflasyon ve hayat pahalılığı sorunu bulunduğunu belirten Bakan Şimşek, enflasyonla mücadelede katılık gösteren hizmet fiyatlarının 2025’te düşeceğini belirtmiş. Bütçe açığının 2025’te azalacağını, açık düşeceği için de dezenflasyonun destekleneceğini kaydeden Bakan, mali destek için gündeme getirdiği reform çalışmalarından artık hiç söz etmiyor.
Reel sektörün enflasyon beklentisini eleştiren Bakan Şimşek, 2025’te sıkı para ve maliye politikasının süreceğini hatırlatarak “Reel sektörün 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 48, yılı yüzde 44’le kapayacağız. Beklentinin yükselmesi için para politikasında yeni bir döneme mi giriyoruz? Maliye ve gelirler politikasında yeni bir döneme mi giriyoruz? Reel sektörün bu şekilde düşünüyor olması gerçekten manidar” diye sitem etmiş.
Bakan Şimşek, hâlâ programın devam edeceği konusunda güven sağlanamadığını, bu konuda Cumhurbaşkanı’nın tavrının “manidar” olduğunu, görmüyor sanıyorum. O nedenle reel sektörün beklentisi de düzelmiyor.