Rusya Ukrayna’da yenildikçe, Suriye’den çekildikçe, kendi topraklarından (Kursk) vazgeçmeye zorlandıkça, bu dünya için pek de iyi sayılmaz. Steinbeck’in, Gazap Üzümleri’ndeki “Büyük felaketlerin zamanı, sadece insanın sabrının taştığı zamandır. İşte o zaman dünya değişir” sözü aklıma geldi. 

Elinde 2 binin üzerinde taktik nükleer silah (top mermisiyle ateşlenebilen, sırt çantasında taşınan birkaç bloğu yok eden küçük nükleer silahlar) bulunan Putin, bunları denemek isteyebilir. Bu şekilde savaşı kazanamaz, ama en azından ilhak ettiği Donbas, Luhansk’ı elinde tutmayı ve yol açtığı korku nedeniyle pazarlık masasına kuvvetli oturmayı düşünebilir. Ya da dünyayı yok oluşa sürükleyen düğmeye basmıştır. 

KIYAMET PROVASI 

Şimdi size ABD Başkanı Ronald Reagan’ı nükleer silahlanma yarışından vazgeçiren gerçek bir bilgisayar oyunundan bahsetmek istiyorum. 1983 yılında Pentagon, nükleer savaş senaryolarını test etmek için gizli bir savaş oyunu yaptı. Oyunun adı Proud Prophet (Gururlu Peygamber) idi. Nobel ödüllü ekonomist ve stratejist Thomas Schelling tarafından tasarladı. 

Oyun, dönemin en üst düzey bakanlarının, askeri yetkililerinin ve stratejistlerinin katıldığı bir deneydi. Temel amacı, nükleer savaşın nasıl tırmanabileceğini ve bu tırmanışın sonuçlarını incelemekti. 

Gerçek nükleer savaş planları ve doktrinler kullanılarak, dünyanın dört bir yanındaki Amerikan askeri üslerinden 200 seçkin subay ve politikacıyla oynandı. Oyuncular, 12 gün boyunca birbirine karşı hamleler yaparak nükleer savaşın doğasını test etti. 

Mavi Takım’da (ABD ve NATO), ABD Savunma Bakanı Caspar Weinberger vardı. Kırmızı Takım (Sovyetler Birliği), CIA, akademisyenler ve Pentagon yetkililerinden oluşuyordu. 

Oyun, Sovyetler Birliği’nin Doğu Avrupa’da askeri hareketlilik gösterdiği ve biyolojik silahlar kullandığı bir senaryoyla başladı. NATO güçleri savunmaya geçti, ancak Sovyet ilerleyişini durdurmak için sınırlı sayıda taktik nükleer silah kullanmaya karar verdi. Bu hamle, Sovyetler tarafından aynı şekilde yanıtlandı ve kısa sürede nükleer savaş Avrupa’nın dört bir yanına yayıldı. 

Proud Prophet oyunu taktiksel nükleer silah kullanımının hızla stratejik seviyeye çıktığını ve bu süreçte iletişimin tamamen koptuğunu gösterdi. Her iki taraf da sivil hedeflerden kaçınmaya çalıştığı halde her defasında şehirler ve yarım milyar insan yok oldu. Dünya çapında bir yıkım gerçekleşti ve kimsenin hayatta kalamayacağı bir senaryoya ulaşıldı. Bu, nükleer savaşın yönetilemeyeceğini ve nihai sonucun her zaman yıkım olduğunu açıkça ortaya koydu. 

REAGAN ŞOKE OLDU 

Oyunun sonunda, özellikle ABD Savunma Bakanı Weinberger ve Genelkurmay Başkanı General John Vessey derin bir şok yaşadı. Halbuki o zamana kadar nükleer silahlanma stratejisi, büyük güçler arasında iletişim ve caydırıcılık üzerine kuruluydu. Ama Proud Prophet, nükleer stratejinin ‘kontrollü tırmanış’ gibi kavramlarla yönetilemeyeceğini gösterdi. Küçük çaplı nükleer silahlarla başlayan bir senaryoda olaylar hızla küresel bir nükleer savaşa dönüşüyordu. 

Proud Prophet’in karanlık tablosu, nükleer savaşın bir satranç oyunu değil, dizginlenemez bir felaket zinciri olduğunu kanıtladı. Sonuçları gören Başkan Reagan, nükleer caydırıcılığın yerine daha etkili konvansiyonel askeri güce yatırım yapmaya karar verdi. Bir bilgisayar oyunu, ABD ve Sovyetler Birliği arasında silahsızlanma görüşmelerine dolaylı zemin hazırladı.

Savaş barıştır, cehalet güçtür!

Seçilmiş Başkan Donald Trump’ın daha iki gün önce Hamas için söylediği sözler aklıma geliyor; “Ben yemin edene kadar İsrailli rehineler bırakılmazsa Ortadoğu cehenneme döner.” Bu, onun dış politikadaki ‘kovboy diplomasisi’ yaklaşımının bir yansıması.

Buradan dünya çapında tanınan bir dilbilimci, filozof ve aktivist Noam Chomsky’nin son kitabına sözü getireceğim. Kitabın ismi Amerikan İdealizmi Miti (The Myth of American Idealism). Chomsky; ABD dış politikasının demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi yüce ideallerle yönlendirildiği iddiasını doğrudan hedef alıyor. Kitabında, ABD’nin diğer ülkelere verdiği zararların ‘iyi niyetle yapılmış trajik hatalar’ olduğu fikrini çürütüyor. Aksine, bu politikaların bilinçli ve stratejik seçimler olduğunu, gücü elinde tutma ve çıkarları koruma amacı taşıdığını öne sürüyor. 

Haksız sayılmaz. İzlediğimiz kadarıyla ABD’nin ‘demokrasi getirme’ bahanesiyle müdahale ettiği ülkelerdeki gerçek amacı, güç oyunları ve hegemonyasını korumaktan başka bir şey değil. Vietnam’dan Irak’a, Suriye’ye, Afganistan’dan Latin Amerika’ya kadar her hikaye aynı: İnsan hakları ve özgürlük maskesi, arkasında kanlı bir çıkar mücadelesini gizliyor. Yazar George Orwell’ın da (1984 romanı) öngördüğü gibi, “Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cehalet güçtür.”