Oturmuş televizyon izlerken önce alt yazı geçiyor. Son dakika... Pençe Kilit Harekat bölgesinden acı haber 3 şehit, 6 yaralı. Cız ederken yüreğimiz son dakika değişiyor 5 şehit 8 yaralı. Fakat bir kez daha değişiyor haber, 9 şehit 4 yaralı!

2023’ün sonunda 12, 2024’ün başında 9 şehit. Dile bile kolay değil...

Sözlerin tükendiği yerde Türk Bayrağı’na sarılı tabutlar kalplerimizi kanatarak geçerken, bıkkınlık veren ve ezberlediğimiz ‘kanları yerde kalmayacak’ lafları tekrarlanacak yine, terör ve alçak hainler lanetlenecek yine, ateşin düştüğü ocaklara bayraklar asılacak yine, feryatların yükseldiği evlerin önlerine taziye çadırları kurulacak yine...

Kahrolduk, yeter artık deyip isyan ediyoruz ama düşünsenize evladınız asker, bir yerlerde vatanı bekliyor. Üç beş gün önce aramış burada diz boyu kar yağdı demiş. Siz de ona aman oğlum dikkat et üşütme demişsiniz. Sesini duydunuz ya, o huzurla elinizde çayınız televizyon izliyorsunuz. Aniden alt yazı beliriyor, son dakika şehit ve yaralılarımız var!

O an ne olur bir insanın, ana babanın, eşin, çocuğun hali?

Son yıllarda yüz binlerce ailenin uykusu kuş uykusu, telefon sesi kapı zili kabusları, son dakikanın ‘s’ si bile dayanılmaz acı!

Dokuz vatan evladının ardından beylik lafları, işi gücü laf üretmek olanlara bırakalım. Şehit haberi giden evlerde sonra ne olduğunu, nelerin değiştiğini, el ayak çekildikten sonra yaşamın (yaşamak denirse) nasıl devam ettiğini anlamaya çalışalım...

Hamaset yapmadan, gerçeği olduğu gibi gösteren bir çalışma var. 2019 yılına ait. Gazi Üniversitesi’nden Leyla Özdemir’in yüksek lisans tezi... Şehitlerin ana babaları, eşleri ve çocukları ile konuşulmuş. Tezin başlığı, şehit ailelerinin yas süreciyle baş etme davranışlarının incelenmesi...

Kara haberi alanların ilk tepkileri yakıcı... Mesela bir anne o anı şöyle anlatmış: Küçük oğluma ‘hangi abin’ diye sordum!

Bir şehit babası ‘şoke oldum bir şey düşünemedim’ derken bir diğeri, ‘kendimi sıktım, dik durmaya çalıştım’ demiş. Bir baba ise, her şeyin yok olduğunu düşünmüş o an.

‘Kendimden geçtim. Öldüğüne inanamadım. Yavaş yavaş ağladım ve onunla konuştum’ demiş bir şehit anası.

Bir annenin yavaş yavaş ağlaması nasıl bir şeydir?

Nefes alamama, şaşkınlık, şok, öfke, üzüntü, suçluluk duygusu, yalnızlık, umutsuzluk, ağlama, büyük bir boşluk hissi, inanamama... Şehit yakınlarının ortak duyguları.

Sonra?

Yıllar süren boğazda düğümlenme, kaslarda uyuşukluk, ağızda kuruluk, kayıpla ilgili sürekli zihinsel uğraşı, depresif düşünce, ölen kişiye öfke duyma, kendini eleştirme, halsizlik, uyku bozukluğu, rüyada hep onu görme.

Şehit yakınlarına hislerinizi birilerine anlattınız mı diye sorulmuş.

Yanıtlar göz yaşartıcı.

Anlatmadım, anlattıkça acım tazeleniyor çünkü... Sadece Allah’la konuştum, insanların yapacağı bir şey yoktu... Hayır anlatmadım. Çünkü kimse anlamadı!

Kayıptan sonraki ilk bir yıl içinde yaşanan değişiklikler tek tek sıralanmış.

Uyku düzeni allak bullak, fiziksel rahatsızlıklar, kiloda değişiklik, hayatın anlamsız olduğunu düşünme, evden çıkmayı istememe, yalnız hissetme, sürekli mutsuzluk, ağlama, taşınma!

Şunları demiş şehit yakınları...

Uyuyamadım, daha da uyuyamıyorum. Güvencim, hayata dair bir beklentim yok.

Doğduğum yeri bıraktım, tüm düzenimi bıraktım.

Mutlu olunca onu unuttuğumuzu düşünmesinden korkuyorum!

Şeker, tansiyon hastası oldum.

Yedi ay yemek yiyemedim.

Üzüntüden hastalandım. Unutkan oldum. Sigaraya başladım.

Çok kilo aldım.

18 kilo verdim.

İbadete düştüm. Ruh gibi yaşıyorum.

Beş yıl dışarıya çıkmadım. İşlerim aksadı. Acım hafiflemedi. O hep aklımda.

Yemek yapamadım. Hala da yapamıyorum.

Mesleğime iki yıl devam edebildim. Sonra bıraktım.

İşler eskisi gibi olmadı. Hayali gözümün önünden gitmiyor.

Eşyalarını görmek acımı arttırıyor. Bir elbise kadar ömrü olmadı diyorsun!

Eşyaları ile konuşuyorum, biraz hafifliyorum.

Vedalaşamadım. Son konuşmamızda keşke daha çok konuşsaydım diyorum.

Kabir ziyaretleri sorulmuş şehit yakınlarına...

2004’ten 2017’ye kadar her gün gittim, son iki yıldır ayda bir gidiyorum.

Her gün geliyorum kabrine. Onunla sohbet etmek rahatlatıyor.

Bir gün gitmesem ikinci gün gidiyorum. Gitmesen çağırıyor gibi hissediyorum.

Günde iki defa gidiyorum.

Bir anne şöyle demiş şehit oğlunun kabri için: Kabirde evim var gibi hissediyorum!

***

Öncesini herkes biliyor artık...

Kimimiz bu memleketin her biri çok kıymetli evlatlarının yitip gitmesine kahroluyor, kimimiz bütün kalbimizle anlıyoruz acıyı, yeri dolmaz evlat kaybını, kimimiz anlarmış gibi yapıyor, kimimiz  konuşuyor, kimimiz cart curt ediyor, kimimiz intikam yeminleri savuruyor, hain maşalar pis pis inlerinde sırıtıyor ama hiç birimiz bayrak asılan, ateşin düştüğü o evlerde ‘sonrasında’ neler olduğunu bilmiyor.