Fenerbahçe'nin şelale gibi akan gümbür gümbür futboluna 5'li savunmayla çıkan Volkan Demirel'in Hatayspor'u, hem alışık olmadığı sistemle sahaya çıkmasından hem de Fenerbahçe'nin her sisteme çözümü olmasından dolayı fazla direnemedi.
Fenerbahçe'nin bu oyununa sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da bile direnebilecek takım sayısı çok az. Bu nedenle, 'Fenerbahçe hep kolay maç oynuyor' savı, her maçta artan seviye sayesinde boşa düşüyor. Çünkü maçları kolay hale getiren Fenerbahçe'nin ta kendisi oluyor.
Oyuncuların ısı haritasına baktığımızda, kanat oyuncusu olarak görünen İrfan Can ve Tadic'in 10 numara gibi oynadığını, bek oyuncuları Osayi ve Ferdi'nin de 6 ve 8 numara gibi pozisyon aldığını görünce, İsmail Kartal'ın ekibinden bazı isimlere neden aylarca Manchester City antrenmanlarını yerinden takip ettirdiğini anlayabiliyoruz.
İsmail Hoca da maç sonunda, özellikle bu oyuncuların üstlendikleri rolü ne kadar sevdiklerini anlattı. Zaten sahadaki keyifli futbol da bunu gösteriyor.
Szymanski hep en doğru zamanda
Szymanski'ye ayrı parantez açmak gerek. Televizyondan izlediğinizde 'Hiç sahada görünmüyor' diyebilirsiniz.
Ama kameranın göstermediği yerde, hep doğru konumda. En doğru zamanda baskıyı yapıyor, en doğru kişiye presi uyguluyor ve arkadan Fred ile İsmail'in desteğiyle rakibi kendi sahasında boğan Fenerbahçe'nin hem hücum hem de savunmadaki lideri oluyor.
Oyuncu kalitesi ve zekası, teknik ekibin doğru sistemiyle birleşince, böylesine kusursuz bir şey ortaya çıkıyor.
Bu zehirli dili bırakın!
Fenerbahçe'nin kusursuz futbolu her hafta üzerine koyarak gidiyor. Ancak Türk halkını esir alan güvensizlik hissi ve zehirli dil, futbolu da yok etmeye devam ediyor.
Volkan Hoca, 3 aydır kimsenin çare bulamadığı Fenerbahçe'ye karşı bir sistem denedi, tutmadı. Ama hakkında yazılıp çizilenler, sadece futbol izleyicisi olarak değil, bir vatandaş olarak beni ne kadar üzdüyse, eminim Volkan Hoca'yı da fazlasıyla kırmıştır. Hayatını, yok olmuş bir şehrin mutluluğuna adayan insanı, nasıl bir maçla yok edebilecek kadar gözünüz kararır?
Toplumdaki çürümüşlüğün yansıması
Ne benim üzüntüm, ne de Volkan Hoca'nın kırılması insanların umurunda olmayabilir. Ancak bu zehirli ve hiç kimseye faydası olmayan, art niyetten de öte sadece kötülük saçan zihniyetlerden kurtulmamız gerek. Bu durumun sadece futbola özgü olmadığı, toplumdaki çürümüşlüğün bir yansıması olduğunu görmek mümkün.
Aklıselim insanların sesi gür çıkmalı
Çünkü sadece Fenerbahçe-Volkan Demirel özelinde bir durum değil. Galatasaray ve Beşiktaş da aynı ithamlar ve çirkin yakıştırmalara maruz kalabiliyor. Bu rezil düşüncelerden arınmanın tek yolu, aklıselim insanların sesinin daha gür çıkmasından geçer.
Volkan Demirel'in Fenerbahçe'ye kıyak yaptığını söyleyenlere, en çok iyi niyet sahibi Galatasaraylı ve Beşiktaşlıların tepki göstermesiyle, 'x' kişisinin Beşiktaş'a veya Galatasaray'a kıyak yaptığı söylemlerine rakip taraftarların engel olmasıyla çözebiliriz.
Yok saymanın faydası yok!
Bu kötülükleri görmezden gelmenin, yok saymanın, 'aman canım bir avuç insan' demenin bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Eskiden de bu tarz şeyler olurdu, ancak toplumu bu kadar esir aldığına şahit olmadım. Gün geçtikçe etrafımızı saran bu kötülüğe, herkesin olabildiğince ses çıkarması ve 'hayır' demesi gerek.
Umarım içinde bu kötülüğü taşıyanlar, bir gün aynaya baktıklarında kendilerinden utanırlar. Çünkü utanma duygusu, bu zehirli hisleri yok eder. Yoksa böyle çamur içinde debelenip durmaya devam ederiz.