Türk futbolunun iliklierine kadar işleyen siyaset, TFF seçimlerinde sürpriz bir hezimete uğradı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği ve birçok bürokrat tarafından açık şekilde destek alan Mehmet Büyükekşi, futboldaki tüm skandallara rağmen bu gücün verdiği yetkiye dayanarak yeniden aday olduğu seçimi kaybetti.

Yine de, "Erdoğan'ın sadık hizmetkârı" olduğunu her fırsatta söyleyen İbrahim Hacıosmanoğlu'nun seçim zaferi, iktidar için tam bir yenilgi gibi durmuyor. Sadece planlarda değişiklik yapılmasına neden olacak bir sonuç.

Şantaja uğradığını söyleyerek adaylıktan çekilen Servet Yardımcı da dahil, üç resmi adayın da AKP cenahından olması, iktidar için zaten bir kayıp olmayacağının göstergesiydi. Ama özellikle alt lig delegelerinin sergilediği tutum ve Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç'un genel kuruldaki konuşması, Mehmet Büyükekşi'ye karşı oluşan tepki oylarının Hacıosmanoğlu'na kaymasında büyük rol oynadı.

Sadece 5 oy farkla seçimi kazanan Hacıosmanoğlu'nun, "İşte Türk futbolunu kurtaracak adam" sıfatıyla göreve gelmediğini, Büyükekşi'den illallah eden ve insanları baskı, şantaj ve tehditle sindirmeye çalışan yapıya olan tepkinin sonucu olarak koltuğa oturduğunu bilmesi gerekir.

Hacıosmanoğlu'nun Trabzonspor başkanlığı dönemindeki vukuatları kolay kolay sindirilemeyecek olsa da, her fırsatta Türk futboluna dostluğu, barışı ve kardeşliği getireceğini söyleyen Hacıosmanoğlu, eğer bu ortamı sağlayabilirse kendisine karşı olan negatif bakışları aynı oranda pozitife çevirebilir.

Hakemleri soyunma odasına kilitleyen, Fenerbahçe Başkanı'na "züppe" diyen ve mafyaları andıran sözleriyle her açıklamasıyla infial uyandıran Hacıosmanoğlu, geçmişe bir sünger çekip yeni bir kimlikle göreve talip olduğunu söylüyor.

2010-11 sezonunda şike yapıldığını söyleyen Hacıosmanoğlu'nun bu değişimine, en çok, Şike Davası'nda yargılanan ve Hacıosmanoğlu'nun birinci adamı olmayı kabul eden Mecnun Otyakmaz'ın inandığını görüyoruz. Hal böyleyken, insanların yeni TFF yönetimini geçmişle değil, artık gelecekte yapacaklarıyla yargılaması en adil tavır olacaktır.

Üstelik Büyükekşi gibi bir yükten kurtulduktan sonra, geçmişe takılı kalmanın da Türk futbolu adına hiçbir faydası yok. Ancak "Trabzonspor formamı çıkartıp bu koltuğa talip oldum" diyen Hacıosmanoğlu'nun samimiyeti gerçekse, AKP'li ceketini de gardrobuna asması gerek. Çünkü 'özerk' bir kurumda 'adil' olma iddiasıyla göreve geldiyse, toplumun her kesimine eşit mesafede durması gerek.

Özel hayatında "Erdoğan için ölürüm" demeye devam edebilir, ama "Türk futbolunu kirli yapıdan kurtaracağım" iddiası varsa, siyaseti yeşil sahalardan uzak tutmadan bunu yapamayacağını bilmeli. Aksi halde, bu seçimin adı sadece "hizmetkâr değişimi" olarak kalır.

Ve mümkünse az konuşup, Türk futbolunun sorunları için çok iş yapması onun için en sağlıklısı olacaktır.