Toplumun her kesiminde rahatsızlık artıyor. Üreticiler yol kesiyor, yürüyüş yapıyor, gelecek yıl sorunların daha da ağırlaşacağını biliyor. Şimdiden gübreye, mazota, ilaca zam üstüne zam yapılıyor. Bu zamlar, artık üretimin sürdürülmesini giderek zorlaştırıyor. İktidar, ülkemiz üreticisini, besicisini desteklemek bir yana her fırsatta, “Paramız var, ithal ederiz” silahını kullanıyor.
Çalışan işçinin ancak yüzde 14’ü sendikalı, yüzde 86’sının sendikasız olduğu bir ülkedeyiz. Asgari ücretle çalışanların sayısının 7,5 milyon civarında olduğu belirtiliyor. Bunlar sendikalı, örgütlü olmadığı için haklarını da arayamıyor. İşçi sendikaları 1 Mayıs hariç hemen hiç miting yapmıyor. Bir sendikanın genel başkanına sordum, “Hatırladığım kadarıyla en son 2017’de taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi için miting yapılmıştı” dedi. Grev derseniz, sendikaların greve başlayıp bunu sürdürmesi zor. İktidar çalışandan yana değil, her zaman işverenin yanında.
HER KESİM SORUNLU
Vergi adaletsizliği işçilerin de bir numaralı sorunu. İşçinin birinci ayda aldığı ücret, üçüncü aydan itibaren düşmeye başlıyor, 12 ayın 1,5 aylık bölümü vergiye gidiyor. Türk İş, gelir matrahının asgari ücretin 12 katı olmasını istiyor.
Emekli maaşı bağlanmasında adaletsizlik var. 2024 yılı sonuna kadar emekli olmayıp, 2025’de emekliye ayrılacak işçinin maaşında düşüş olacak. Örneğin şimdi 50 bin lira aylık bağlanan emekli, 2025’de emekli olması durumunda aylığında yüzde 38 azalma olacak aylığı 40 bin liranın altına inecek.
ÇERKEZKÖY VE ZONGULDAK’TA MİTİNG
Türk-İş’e bağlı federasyonların genel başkanları, Türk İş yöneticileri il il dolaşıyor. Örneğin Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay bugün Trabzon’da, dün Diyarbakır’dan dönen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar Ankara’da, Eyüp Alemdar İstanbul’da sorunları anlatacak.
20 Ağustos 2024’de 81 ilde Türk-İş’e bağlı sendikalar kitlesel basın toplantıları düzenleyecek. 26 Ağustos’ta Çerkezköy’de, 3 Eylül’de Zonguldak’ta geniş katılımlı mitingler yapılması planlandı. İşçi kesiminin de türlü türlü sorunları birikti. KİT’lerde ve kamuda çalışanlarla birlikte 150 bin civarında olan taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi de istekler arasında.
BOZULAN EKONOMİNİN BEDELİNİ BİZ ÖDEMEYECEĞİZ
Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı ve Yol İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar, il il dolaşılırken hangi konuları gündeme getirdiklerini, işçiler için neler yapılması gerektiğini şöyle sıraladı:
“Türk-İş olarak işçinin, emeklinin insana yakışır koşullarda bir hayatı olsun diye mücadele ediyoruz. Çalışanın, emeklinin hakkını arıyoruz. Sokaktaki enflasyonu en iyi biz biliyoruz. Üyelerimizin başta olmak üzere tüm emekçilerin taleplerini dile getiriyoruz. Emeğimizin karşılığı olan gelirimizin, enflasyon verilerine kurban edilmesine karşı açık bir tavır alıyoruz. Her fırsatta belirteceğiz: Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıt dışı istihdamı. Güvencesiz çalıştırma sorunları altında ezilmeyeceğiz, bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz, Kanun Hükmünde Kararname ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarını aramaya devam edeceğiz. KİT’lerde ve kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız.”
CUMHURBAŞKANINA MEKTUP
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, kamu toplu sözleşmelerinde yaşanan sıkıntılarla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’a gönderdikleri ortak imzalı mektupta kamu toplu iş sözleşmelerinde sözleşmelerin başlangıç tarihleri arasında ortaya çıkan ücret farkından kaynaklanan sorunlar da anlatıldı. Mektupta şöyle denildi:
“2023 Yılı ‘Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü’ kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinde; yürürlük sürelerinin farklı aylarda başlamasından ve enflasyondan kaynaklı farklı ücret zamlarının ortaya çıkaracağı farklılık ve dengesizlik ‘dördüncü altı ay ücret zammı’ uygulamasında da görülecektir.
1 Ocak 2023 yürürlük başlangıçlı toplu iş sözleşmelerinin dördüncü altı ayı itibariyle ücret zammı oranı yüzde 24,73 uygulanmıştır. Ülkemizde uygulanan ekonomik politikalar doğrultusunda enflasyon oranlarında yaşanan düşüş sebebiyle, yürürlük başlangıç süresi ocak ayı sonrası olan toplu iş sözleşmelerinde ücret zammı oranlarının daha düşük olacağı beklenmektedir.
ÜCRET FARKLILIĞI HAD SAFHADA
Yaşanan bu gelişmeler, çerçeve protokolü imzalanırken ücretler arasında sağlanan dengeyi ortadan kaldırmakta ve ücret farklılığını had safhaya ulaştırmaktadır. Kapsamdaki işçileri doğrudan etkileyen bu sorun, işyerlerinde huzursuzluğa yol açmakta, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek niteliğe dönüşmektedir.
Bu durumu dikkate alarak, iş barışının sağlanması açısından, yürürlük başlangıç tarihi 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanacak ücret zammı için; 29 Ocak 2024 tarihinde imzalanan ‘Ek çerçeve anlaşma protokolü’nde öngörülen benzeri bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir.
Söz konusu protokolde yürürlük başlangıç süresi 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerindeki oranın, yürürlük başlangıç süresi ocak ayı olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanan yüzde 24,73 zam oranının altında kalması halinde toplu iş sözleşmesinin dördüncü altı ayındaki zam oranlarının yüzde 24.73 olarak uygulanması yönünde düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bilgilerinize gereği için arz ederiz.”
Evet, yıllardır sessiz kalan Türk-İş, işte birçok istekle sahalara iniyor. İktidarın işi daha da zorlaşıyor.