Profesör Bilge Yılmaz 2023 seçimlerden önce Amerika’dan gelip İyi Parti saflarında siyasete atılmıştı. Meral Akşener’in ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı unvanıyla yaptığı konuşmaları ekonomi dünyasında epey ses getirmişti. İnternette Bilge Yılmaz için iktisatçı, fizikçi ve mühendis yazıyor. İktisat doktorası da Princeton Üniversitesi’nden. Halen Pennsylvania Üniversitesi’nde finans profesörü. Hocalığının yanında piyasada da çalışmış ve yatırım fonu kurmuş. Tek kelimeyle muhteşem bir kariyeri var. Uzun süredir kendisinden haber alamıyorduk. Üç gün önce internette bir konuşmasına rastladım. Özetle şunu söylüyordu: “Türkiye’nin Amerika’da para kazanan biri için bu kadar pahalı olduğu bir dönemi hatırlamıyorum. Dar gelirli vatandaşlarımızın durumundan bahsetmiyorum. İşim gereği son iki yılda Japonya’ya, Cayman Adaları’na ve İsveç’e sıkça gittim. Üstelik Cayman Adaları’nda her şey ithal ve uçakla geliyor. Buna rağmen İstanbul’daki aynı kalitedeki restoranlarda fiyatlar bu ülkelerden daha yüksek. Bu konuya bilimsel yaklaşmak çok zor.
BİLİM EVRENİ KAPSAR
Bilim, sonuçların sebeplerini bulmaktır. Kapsam dışı bıraktığı bir alan da yoktur. Hocamızın affına sığınarak ben bu konuya kendimce bilimsel yaklaşacağım. Aklıma üç sebep geliyor: Türkiye’de TL ile ifade edilen lokanta fiyatlarının yurt dışında döviz kazananlar için dahi yükselmesinin birinci sebebi, döviz fiyatlarının baskılanmasıdır. Türkiye’de 2000’den beri enflasyonla mücadelede Stanley Fisher’in ünlü “kur çıpası” yöntemi kullanılmaktadır. Yani “yüksek faiz-düşük kur” politikası izlenmektedir. Gelelim ikinci sebebe. Amerika’da, Cayman Adaları’nda ve İsveç’te kişi başına milli gelir Türkiye’den 4-5 misli yüksektir. Doğal olarak oralardaki ücretlerin ve kiraların Türkiye’den yüksek olması gerekir. Aksi takdirde milli gelir hesapları tutmaz. Hizmet sektöründe mesela bir lokantada, yapılan işin mahiyeti icabı ana maliyet unsuru emek yani ücretlerdir. İkincisi de mekân kirasıdır. Dolayısıyla, Türkiye’de lokanta fiyatlarının oralara göre daha ucuz olması gerekir. Nitekim Türkiye genelinde bir araştırma yapılsa (düşük kura rağmen) sonuç böyle çıkar. Hocamızın Amerika’dan pahalı bulduğu lokantalar daha ziyade “yüksek gelirlilerin ve zengin turistlerin” yemek yediği yerlerdir. Üçüncü sebep ise “araba yıkamacılardan, berberlere; tesisatçılardan, doktorlara kadar” serbest çalışanların, her şeyin fiyatının arttığı ve “adam kazıklamanın meşrulaştığı” bu ortamda altta kalmamak için “az müşteri-yüksek fiyat” politikası izlemeleridir.
EKONOMİ SOĞUMUYOR, ISINIYOR
Dezenflasyon sürecinde, ekonomik aktivitenin yavaşlaması yani GSYH’nin duraklaması hatta düşmesi gerekir. Şu ana kadar böyle bir şey olmadı. Ülkemizin “üst aklı” enflasyonu büyüyerek düşürme peşindedir. Görünen tek şey “sabit ve dar gelirlilerin” (emekliler diye okuyun) aylıklarının enflasyonun çok gerisinde kalmasıdır. Bu sebeple ana muhalefet CHP ve CHP’yi destekleyen medya da AKP+MHP karşıtı propaganda kampanyasını “emekliler” ve “emekçiler” üzerine inşa etmiştir. Onlar da enflasyonun düşmemesiyle değil, maaşların artması ile ilgilidir. Bu şartlar altında halkı mutsuz etmeden enflasyonu düşürmek için döviz fiyatını baskılamak dışında bir yol kalmamaktadır.
SON SÖZ: Hedefe götürmeyen yol, doğru yol değildir.