Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak’ın, Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadele ediyor, bölgemizdeki gelişmelerden ülkemizin daha fazla etkilenmemesi için çaba gösteriyor. Bunlar yetmiyor, Somali’de, Libya’da askerimiz bulunuyor. Yunanistan, ülkemiz sınırları içinde olan adalara asker çıkarıyor, bayrak ve egemenlik gösterisi yapıyor. Arkasına ABD’yi alan İsrail’in komşu ülkelere saldırıları devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın, “İsrail yönetiminin bundan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum bizim vatan topraklarımız olacaktır” sözleri de talihsizliktir. CHP Genel başkanı Özgür Özel’in TBMM’de kapalı oturum istemesi daha büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriliyor. Bu tür söylem ve talepler iktidar olmak yerine iktidarını sürdürmek isteyenlerin işine yarar.

İsrail yayılmacılığına ancak ekonomisi güçlü, batı ülkeleri nezdinde sözü ve tutumu önem taşıyan, askeri kapasitesi yüksek, istihbarat örgütü dünyanın en iyilerinden olan laik bir devlet “Dur” diyebilir. Türkiye, bu şartların tümünü karşılayacak durumda değil. Bu işin sonunda Netanyahu’nun “İran halkı yakında bu mollaların diktatörlüğünden kurtulacak” sözüyle kastettiği İran rejiminin yıkılması gerçekleşir mi? Türkiye için ne gibi riskler doğabileceği  (İran Devrim Muhafızları’nın Türkiye’ye sığınması, İran’da bölgesel Kürt yönetimi kurulması ve bunun gibi riskler) düşünülüp önlemler alınmasını da gerektiriyor.

HAMLELERE KARŞI

O önlemlerin en önemlisi güçlü, caydırıcı ve hazır bir orduya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmasıdır. Sıklet merkezi prensibi çerçevesinde Kuzey Irak başta olmak üzere bazı cephelerden kuvvet tasarrufu yapmalı, İsrail ve ABD’nin önümüzdeki dönemde büyük Kürdistan kurdurma hamlelerine karşı hazır olmalıyız.

Teğmenlere yönelik, haksız, abartılı tepki TSK’da moral motivasyonu çok olumsuz etkiler. Teğmenlerin okuduğu ant, Anayasa’nın açık, net maddeleri dışında bir şey içermiyor. Teğmenlerin, T.C. Devletinin kurucu lideri Atatürk’ün askeri olduklarını söylemelerinden daha doğal bir şey olamaz. Eğer aralarında provokatör varsa, bunu ilgili birimlerin beş yılda tespit edememiş olması kabul edilemez.

Teğmenlerin ant ile ortaya koyduğu duruşu son yıllarda Türkiye’de ve özellikle de TSK’da cemaat yapılanmasına karşı bir duruş olarak da değerlendirilebilir. Geçen yıl Tuzla Piyade Okulunda Atatürk resmi takmayan teğmenler olayını da unutmamak gerekir. Bazı çevrelerin söylediğinin aksine neredeyse mezun teğmenlerin tamamına yakını kılıç çatarak ant içti. Aralarından kurban olarak birkaçının (20 kadar olduğu) atılacağı söyleniyor. Bu yapılırsa çok büyük bir hata yapılmış olur. Sorunun çözümünde asıl rol alması gereken Milli Savunma Bakanlığı (MSB) üniversitesi rektörü olmalı. Onlar Cumhurbaşkanını doğru yönlendirmeli ve TSK’nın tamamının moral motivasyonunu olumsuz etkileyecek gereksiz, abartılı idari işlemlerin önüne geçilmesini sağlamalı.

SALDIRININ BİRİNCİ YILI

7 Ekim’de, Hamasın başlattığı saldırının birinci yılı doluyor. Yaklaşık 41 bin Filistinli öldürüldü. Evler, işyerleri artık yok. İsrail ve ABD tarafından oluşturulan plan kararlılıkla uygulanıyor.  Gazze Şeridinin ve şimdide Lübnan plana uygun olarak işgal ediliyor. Golan Tepeleri bölgesi başta olmak üzere Lübnan’ın kısmen işgal ettiği ve PKK/PYD üzerinden şekillendirdiği Suriye’yi de hallettikten sonra sıranın İran’da olduğu belliydi.

Hem İran halkının duygularına hitap etmek hem de dünya kamuoyuna karşı Ortadoğu’da hala güçlü bir ülke olduğu imajını vermek için İran, İsrail’e füze saldırıları gerçekleştirdi. Bu kapsamda İsrail’in,  İran’ın saldırılarını karşılıksız bırakmayacağını ve Hava Kuvvetlerini de kullanarak, İran’ın petrol üretim/işleme tesisleri, nükleer enerji, silah üretim tesislerini vurabileceği değerlendiriliyor.

Bunun yanında Molla Rejimi ile birlikte son kırk yıldan beri İran Ordusunun etkinliğinin çok gerilere gittiği, “Rejim Muhafızları” adı altında ayrı bir ordu oluşturduğu, ihtiyaç olması durumunda savaşacak asıl İran Ordusunun ise savaşma imkan ve kabiliyetinin çok gerilere gittiğini de söylemek mümkün.

PKK/PYD’Yİ KULLANIR

Cumhurbaşkanımız Meclis yasama yılı açılışında, İran’dan sonra sıranın Türkiye’de olduğunu belirtti. Bu aşamada doğrudan İsrail’in Türkiye’ye saldırısı şeklinde değil de Suriye ve Irak’ın kuzeyinde PKK / PYD’ yi kullanarak hayal ettiği terör koridorunu oluşturmayı amaçlayacak, şartları oluşturduğunda Büyük Kürdistan’ı kurdurarak Türkiye’yi bölmek istediği değerlendiriliyor.

Ortadoğu Bataklığında bu saldırının Bölgesel bir savaşa dönüşmesi hatta Rusya’nın ve Çin’in de dahli ile daha da karmaşık bir hale gelme potansiyeli olduğu da askeri kaynaklar tarafından ifade ediliyor. Bu değerlendirmeler çerçevesinde, Türkiye’nin en kötü senaryolara hazırlıklı olması gerekiyor. Böylesine hassas bir dönemde TSK’da teğmenlerin kılıç çatması vb. suni gündemlerin bir kenara bırakılarak, askerlik sanatının gerektirdiği hazırlıkları hiç bir zaman kaybetmeden yapmak durumundayız.