Garantici futbol ile yarı finale gelen Fransa, normal olarak bu anlayışını değiştirmeyecekti. Pedri’nin yokluğunda İspanya, orta alan ve forvet koordinasyonunda eksiklik hissedebilirdi. Mbappe’nin nefis bir pasla Kolo Muani’ye attırdığı golden sonra Deschamps, “Benim göze hoş gelmeyen ama gol bile yemediğim can sıkıcı taktiğim nasıl işe yarıyor gördünüz mü ey futbolseverler” demiştir diye düşündüm!

Göze hoş gelen güzel oyun düşüncesiyle hiçbir maçta oyun üstünlüğünü rakiplerine vermeyen İspanya, geriye düşmüştü. Ama sanki yenik durumda değillerdi. Çabuk paslar, kanatlarda iyi oyun kurma, kaleye cepheden gitme isteklerinde hiç azalma yoktu. Moralleri hiç bozulmamış gibiydi.

16 yaşında bir çocuk, Avrupa Şampiyonası yarı finali gibi stresi tavan olan bir maçta 25 yaşında olgun bir kanat forveti gibi topa muhteşem vurdu. Sırtında taşıdığı 10 numaranın hakkını veren bir çalım izledik Olmo’dan. Şutuna Kounde’nin müdahalesi bile engel olamamıştı.

Fransa yine savunma güvenliği diyordu. hücum yapmayı ya unutmuş ya da Deschamps hücum defterini tamamen kapatmış. Önce güvenlik diyerek kupa alınır mı? Çok zor ama imkansız değil. Yunanistan almıştı... Fransa’nın hücuma yakın anlayışa geçmesi için illa yenik duruma düşmesi gerekiyor herhalde!

38 yaşındaki Navas’ın Mbappe karşısında 56 dakika mücadele etmesi müthiş bir olay olarak hatırlanacak. İspanya’nın yeni nesil oyuncuları, tarih yazan eski oyuncularını hiç aratmayacaklarını kanıtlar gibi oynadılar.

Oyunu hızlandırma, yeri geldiğinde yavaşlatma, özetle maçın ritmini hep İspanya oyuncuları belirledi. Finale, hak eden yükseldi.