Şehitlerimiz var ve terörle mücadele/müdahale doktrinini tartışmaya devam etmek zorundayız.
Temel sorumuz şu:
-Türk Ordusu’nun savaş stratejisi sorunu mu var?
ABD/NATO ideolojisi Türk Ordusu’nu 1947’den beri adım adım kuşattı. Bu konsepte karşı çıkanlar yıllar içinde sürekli tasfiye edildi...
Soğuk Savaş bitimiyle ABD/NATO ittifakı dışında milli güvenlik stratejisi geliştirmek isteyen komutanların başına neler geldi. Mesela:
-Yıl, 1990. Özal’ın, Körfez Savaşı’na Türkiye’nin de iştirakini sağlamak için dışarıdan asker gelmesi ve yurt dışına asker gönderilmesi emrine karşı çıkan Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti...
İsmail Hakkı Karadayı (1994-1998) ve Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun (1998-2002) Genelkurmay başkanlıkları döneminde Türk Ordusu’nun ABD’den bağımsız hareket etmesi CIA tarafından “Türk Ordusu hizadan çıkıyor” tespitine yol açtı.
Asıl kırılma
2002’de oldu:
-MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığı’nca düzenlenen sempozyumda, “Türkiye’nin, Rusya ve İran’ı da içine alacak bir arayışın içinde olmasında fayda buluyorum” dedi.
2002 Askeri Şura’nın ana konularından biri Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağı idi. Uzatılmadı. Kıvrıkoğlu görevini teslim ederken, “Türkiye Avrasya’da bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürecektir” dedi.
Kıvrıkoğlu’nun sözlerini yeni Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Genelkurmay sitesine koydurmadı. Ki:
Milli egemenlik -milli güvenlik kavramlarının eskidiğini söyleyen Özkök, o Şura’da (Tunçer Kılınç dahil 36’sı amiral ve general olmak üzere) tarihin en büyük subay tasfiyelerinden birini gerçekleştirdi. (Kılınç vd. emekli edilenlerin bir bölümü ileri yıllarda cezaevine atıldı.)
Tasfiyeler bitmedi...
★★★
ABD/NATO’nun hedefi Türk Ordusu’nu, Yeni Dünya Düzenine uyumlu hale getirmekti.
Yıl, 2002. Tuncay Güney’e “Ergenekon demek Türk Silahlı Kuvvetleri’dir” ifadesi verdirildi. Başbakan Ecevit’in önüne “Ergenekon Cuntası” şeması kondu.
O dönem FETÖ ve kontrolündeki solcu liberallerin ağzından “askeri vesayet” kavramı düşmedi.
Aynı yıl Türkiye’de iktidar değişti; AKP, hükümeti kurdu.
Ardından provokatif cinayetler işlendi. Ergenekon ve Balyoz kumpasları başladı. Vs.
Büyük Ortadoğu Projesi ve onun Müslüman ülkelerdeki siyasi organı “Ilımlı İslam” ideolojisine karşı çıkıp, “yeni milli doktrine ihtiyaç var” diyen subaylar tasfiye edildi. Yerlerini CIA gölgesindeki FETÖ mensubu askerler aldı. Genelkurmay teslim alınıp Kozmik Oda’ya bile girildi! Silah arkadaşları birbirinden kuşkulanmaya başladı.
Türkiye iç cephesi bölündü.
★★★
Düşman hattında neler oluyordu:
Öcalan’ın yakalanıp 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle PKK ateşkes ilan etti. Savaş misyonunu tamamladığını ve artık görüşmeler aracılığıyla çözüm arayacağı açıkladı.
Keza PKK adını, bayrağını, ideolojisini değiştirdi.
Yıl, 2003.
Yıllarca yapay Sovyet tehdidine karşı savunma ordusu haline getirdiği TSK’yı, ABD bu kez saldırı aracı olarak kullanmak istedi. Irak Savaşı için, Mehmetçik’in yabancı ülkelere gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetler unsurların Türkiye’de bulunmasına TBMM’nin izin vermemesi iki NATO müttefiki ilişkisini gerdi.
ABD’nin buna yanıtı Kuzey Irak’ta Mehmetçik’in başına çuval geçirmek oldu. Ve hemen PKK teröre başladı. Ki savaş doktrini değişmişti; küçük gruplarla mayın döşeme, keskin nişan, vur kaç taktiği yapıp, alan tutma stratejisinden vazgeçti. 2005’te Kuşadası, 2006’da Adana, Marmaris, Antalya, Mersin ve 2007’de Ankara’da pek çok bombalı eylem yaptı.
PKK’nın yeni “akıl” hocası vardı!
Terörü siyasetten ayrı düşünemezsiniz. Bu bilgilerden sonra yarın 21 şehit olayına değineceğim...