Hoppala! Millet Euro’dan çıkmayı tartışırken, bu da ileri sürülecek bir öneri mi? Evet aynen öyle. Öncelikle durumu anlatayım. Bir defa Yunanistan, Euro’dan çıkmak istemiyor. Hatta şaka derken kaka olur, çıkmaya mecbur kalabiliriz diye ödleri patlıyor. Hakeza başta Portekiz olmak üzere Avrupa Birliği’nin diğer zayıf ülkeleri de böyle bir şey istemiyor. Onlar da İnşallah böyle bir girdaba kapılmayız diye dua ediyorlar. Bunlardan daha da önemlisi, başta Almanya olmak üzere AB’nin “dayı” ülkeleri de ne Yunanistan ne de başka bir ülke Euro’dan çıksın istiyor. Yunanistan’ın kaprislerine dayanamayanlar daha ziyade Finlandiya ve Slovakya gibi tutumlu ülkeler. Herkes Yunanistan’a Euro’da kal, ama mali disipline uymaya devam et diyor. Onlar da zoru görünce evet dedi zaten.
ANLAŞMAZLIK NEREDE?
Yunanistan ile Troyka (IMF, Avrupa Merkez Bankası ve AB Merkezi Yönetimi) arasındaki anlaşmazlığın iki temel sebebi var. Birincisi, Çipras’ın köşeye sıkışmasıdır. Bu solcu arkadaş, Troyka’dan şantajla para alıp, halkına dağıtma sözü vererek seçim kazandı. Bunu yapamazsam madara olurum düşüncesiyle “açık bütçe” uygulama kararından vazgeçmiyor. Son haberlere göre kısmen vazgeçti. Diğer taraftan Troyka, Yunanistan’ı içine düştüğü sürdürülemez “borç-faiz” sarmalından ne zaman ve nasıl çıkaracağını söylemiyor. Yunan halkı da Nasrettin Hoca’nın masraf azalsın diye yemini her gün kıstığı eşeği açlıktan ölünce “yem yemeden yaşamaya tam alışıyordu, bu sefer de ömrü vefa etmedi” misaline benzemek istemiyor. Aslında AB, Yunan halkını süründürür, ama öldürmez.
GELELİM EURO’NUN FAZİLETİNE
Gerek deneysel olaylar, gerek kuramsal analizler göstermektedir ki, iç ve dış ticaretin artması ile milletlerin zenginleşmesi arasında doğrusal bir ilgileşim vardır. Kasaba, köyden; kent, kasabadan; büyük kent, küçük kentten; dışa açık ülke, içine kapanık ülkeden daha fazla insanına refah sağlamaktadır. Ülke içinde ticaret “tek para birimi” ile yapılırken, dış ticarette “iki para birimi” ne ihtiyaç duyulur. Bu da dış ticaret hacminin yeterince genişlemesine engeller. Bunu ortadan kaldırmak için “bölgesel para birimi (Euro)” yaratma fikri gelişmiştir. Bu sayede dış ticaret, iç ticarete dönüşecek yani bir “Ortak Pazar” kurulabilecekti. AB’nin ilk adı da budur zaten. Ticari sözleşmelerde satış fiyatı ile maliyet ve finansman “aynı” para birimi ile yapılırsa “kur riski” ve “faiz farkı” sıfır olur. Bu da üretimi, ticareti ve finansmanı “spekülatif kumar” olmaktan çıkarır. Girişimciler “esas faaliyet kârına” odaklanır, verimlilik artar. Türkiye için “yeni hikâye” budur. Hazırlıklara hemen başlayalım.
Son söz: TL ile AB’de sefer olmaz.