İktisatçıların temel görevi “felaket kehanetinde” (Doomsday prophesy) bulunmaktır. Bu bağlamda her yılbaşında ülke ve dünya ekonomisinin dününü değerleyip yarınını öngörmeye çalışırlar. Ben bunu iyimser açıdan yapacağım. 2024 ülke ekonomisinde “düzelme” yılı olmuştur. Başlıklar şöyle sıralanabilir:
1. Döviz fiyatları stabilize olmuştur.
2. Merkez Bankası döviz rezervleri, hem brüt hem net olarak yükselmiştir.
3. Cari işlemler açığı çok ciddi şekilde daralmıştır.
4. Bir milyon kişiye istihdam sağlanmıştır.
5. Enflasyon inmiş ve daha da inme eğilimine girmiştir.
6. Operatif bütçe açığı (kamunun faiz ödemelerini nominal değil, reel olarak hesaplayarak bulunan oran) hemen hemen sıfırlanmıştır.
İktisadın ölçme sorunlarıyla ilgilenenler için yazıyorum: “Eksi reel faiz, reel bütçe geliridir.” İrdelemesi “Kamu Borcu/GSYH” oranının bir yıl öncesine göre düşüp düşmediğine göre yapılır. Yukarıda yazdıklarım, ülkemizde milli gelirin düşük, gelir dağılımının adaletsiz, gençlerin işsiz, enflasyonun yüksek, savurganlığın, kayırmacılığın, mafya tipi rantsal ilişkilerin yaygın olduğunu önemsemediğim anlamına gelmez. Hele hele, yargının bağımsız karar alamaz görüntüsü vermesinin sakıncalarını idrak etmemek hiç değildir. Ancak bu yapısal sorunlar 2024’e mahsus değildir. Yazılanlar dönemsel bir değerlemedir. 2025’te bir aksilik çıkmazsa bu düzelmenin devam edeceğini öngörüyorum.
KÜRESEL DEĞERLEME
2024’ün küresel değerlemesini ve 2025 kestirimlerini ben yapmayacağım. Bu ödevi, Mısır asıllı bir Amerikalı’ya, yatırım gurusu ve halen Cambridge’de ve Wharton’da profesörlük yapan Mohamed El-Erian’a bırakıyorum. Bu amaçla, onun son yazısını mealen özetleyeceğim.
2024’te küresel jeopolitikte ve ulusal piyasalarda neredeyse “her şey alt-üst oldu” denecek kadar büyük değişimler yaşandı. Avrupa’da ve (Japonya gibi büyümeme hastalığına yakalan) Çin’de ekonomik zafiyet oluşurken ABD ekonomisi parladı. 2025’te bu oluşum daha da genişleyecektir. ABD’ye dünyadan finansal yatırım akmaya devam edecektir. FED faiz indirimlerini yavaşlatacak, ülke ekonomileri “öngörülenden daha yüksek enflasyon-daha düşük büyüme” noktasında dengelenecektir. Çin, İran, Kuzey Kore ve Rusya’dan oluşan “Menfaat Mihveri” (Axis of Convenience) Batı’nın küresel hegemonyasını azaltmak için işbirliğini artıracak ve rezervlerini dolar dışına kaydırırken, kurdukları alternatif uluslararası ödeme sistemini yaygınlaştıracaklardır. Güney Kore’de Cumhurbaşkanı’nın sıkıyönetim ilan etmesi (çabucak iptal edildi) ve Esad’ın 13 günde devrilmesi gibi kimsenin beklemediği ani değişikliklerin benzerleri 2025 yılında da görülebilir.”
AMAÇ VE YÖNTEM
Benim 2025 yılı gündemimim birinci maddesi Kürt açılımı. Başkan Erdoğan “siyasi kariyerini Türkiye’nin Kürt sorununu çözen kişi olarak taçlandırmak” istediğini söyledi. Aslında Kıbrıs meselesini de kalıcı bir çözüme kavuşturmak istiyordu. O da, bu da olmadı. Sıkça tekrarlanan bir temenni var: Türkler ve Kürtler, aralarındaki çekişmeyi “silahla değil siyasetle” çözmelidir. Çözüm yeri de TBMM’dir. Bu yönteme kimse hayır diyemez. Ne Kürtler ne de Türkler, sorunu (?) müzakerelerle çözmek varken, kanlı mücadelelerle çözmeyi tercih etmemiştir. Uyuşmazlık, yöntemde değil amaçlardadır. Şimdi çözümü TBMM’de inşa etmede mutabık kalındığına göre, bunun tek bir anlamı olabilir. O da tarafların amaçlarından taviz vermeye hazır olduklarıdır.
SON SÖZ:
Taviz yoksa, çözüm yoktur.