Çocuklar ölürken bu yazıyı yazmak çok güç. Ancak sırf bu nedenle de tartışma açmak zorundayız. Yoksa kan akması sürgit devam edecek.
Görüyoruz: Şiddet, hak arama veya sorun çözme yolu olmaktan çok çözümsüzlük kapısını aralıyor.
Adı Hamas...
Veya adı; IŞİD, El Kaide, Eş Şebab, Boko Haram, Ebu Seyyaf, Hizb-ut Tahrir, el-Cemaat’ül-İslamiyye, Ensar eş-Şeria, İslami Cihat Birliği, Selefi Vaaz ve Savaş Grubu/ Mağrip El-Kaidesi, El Nusra, İttihad el- Mahakim’ül İslamiyye vs. vs...
Dünyanın dört yanında şiddeti benimsemiş “din görünümlü” örgütler var. Yolları belli: “Anlaşma yok, ateşkes yok, diyalog yok!”
Temel amacı insanlara doğruyu göstermek, iyiye ulaştırmak ve yaşatmak olan İslam; bu örgütler tarafından kendi ideolojilerini pekiştirmek, kendi amaçlarına ulaşmak için araçsallaştırılıyor!
Kendilerini nihai hedefe giden tek yol olarak gösteren bu “din motifli örgütlerin” dillerinde tek cümle var: Haksızlığa uğradık. Bunu gidermenin tek yolu, radikalleşmek! Dünyanın dört yanında masum insanları katletmek...
Sorunun kaynağı veya sorumlusu gördükleri gruplar, toplumlar, devletler düşman değil, masum insanlar bile şiddetin meşru hedefi!
Bunları insanlığın başına MI6-CIA-MOSSAD’ın bela ettiği nasıl görülmez?
★★★
Bakınız:
Terör bir eylem biçimi iken, terörizm stratejik politikalar bütünüdür.
Mesela, kitle iletişim araçlarının sağladığı imkânlardan yararlanan terörizm,
yarattığı korku ve dehşetle bir bakıma topluma taraf olma çağrısından bulunuyor:
- “Benden yana mısın, değil misin?”
- “Benden değilsen düşmanımsın!”
- “Düşmanımsan hedefimsin!”
Terörizm, yaptığı/ yaşattığı dramatik çağrılar ile insanlara tarafsız olma hakkını adeta yasaklıyor. İnsanları zihinsel ve duygusal masumiyetini yok ederek şiddet ortamına çekiyor.. Nihai olarak, toplumun şiddet yoluyla siyasallaşmasına, kutuplaşmasına yol açıyor. Bu da ülkedeki zihinsel ve duygusal yönden bölünmüş çatışan tarafları ortaya çıkarıyor...
Hamas-İsrail Savaşı’nda yaşadığımız bu değil mi?
Filistin Devleti’nin bile desteğini almayan Hamas ile ilgili ülkemizde sürekli belagat yapılıyor...
Bakınız:
Terörizm uzmanı İngiliz siyaset bilimci Prof. Paul Wilkinson göre terörizmin karakteristik özelliklerini sıraladı:
-Terörizm aşırı korku iklimi yaratmak için önceden tasarlanır...
-Doğrudan seçilen kurbanlardan ziyade daha geniş hedefe yöneliktir...
-Siviller de dâhil olmak üzere rastgele veya sembolik hedeflere yönelik saldırıları içerir...
-Öncelikle hükümetlerin, toplumların siyasi davranışlarını etkilemek ister...
Koca Türkiye Cumhuriyeti devletinin, şiddeti yöntem olarak benimsemiş bir örgütün peşine takılması düşünülemez...
★★★
Şunu da eklemeliyim:
Günümüzde siyasal terörizm özellikle “İslami terör” adı altında toplanmaya çalışılması manidar algı faaliyetidir...
Batı, barış dini İslam’ı terör ile özleştirerek “ötekileştirmek” istediği sır değil. Şiddet ve terörü sadece Müslümanlara has olgu gibi gösteriyorlar. Kuşkusuz bu yalan. Diğer yandan Hristiyan terörist BrentonTarrant’ın 2017 yılında Yeni Zelanda’da Al Noor camisinde cuma namazı kılan Müslümanlara yönelik “dinci” katliamları görmezden geliyorlar. Tıpkı İsrail’in bugün yaptıklarına kılıf bulma çabaları gibi...
Biz, Batı gibi yapmamalıyız. Çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Yani, İslam’ı siyasal araç olarak kullanarak şiddet uygulayan tüm örgütlerle araya mesafe konmalıdır. Bunun ilk adımı İslam’ın, terör ile bir arada telaffuz edilmesine karşı çıkmaktır.
Dini öğretiler adına terör eylemi düzenleyenleri kutsallaştırırsanız, yüceltirseniz, yarın namlunun size dönmeyeceğinden emin olamazsınız!
Din motifli radikal örgütler ile aramıza duvar örülmesi Filistin davasının-halkının yararınadır.