Sevgili okurlarım, bu AKP döneminin çok ilginç bir özelliği var.

Önüne gelen herkes için Cumhurbaşkanına hakaret davaları açılıyor. Yazan, konuşan ve eleştiren herkes hakkında soruşturmalar başlatılıyor.

Haklarında hem ceza, hem de tazminat davaları açılıyor, sokak röportajı veren Dilruba Kayserilioğlu gibi masum genç kızlar ve daha niceleri haksız yere tutuklanıyor.

Geçmişte bu sorunu ben de yaşamıştım.

Recep Bey’e hakaret ettiğim iddiasıyla hakkımda 20’ye yakın ceza davaları açılmıştı.

İfadeler verdim, kendimi savundum... Tutuklanıp içeri atılmama ramak kalmıştı.

Neyse ki Recep Bey son anda bir karar alıp bütün hakaret davalarından vazgeçtiğini açıkladı ve o sayede kurtulmuş oldum! 

O, kendisini eleştirenlere her şeyi söylüyor, hakaretler ediyor ama hiçbir yaptırımı yok! Yaptırımlar, soruşturmalar ve her şey bizim gibilere!

Gazeteci arkadaşımız Mehmet Yakup Yılmaz’ın T-24 internet sitesinde iki gün önce çıkan çok ilginç bir yazısı vardı ki, her cümlesine imza atarım. Sizin de okumanızı istedim.

İşte özetle o yazı:

★★★

Siyasal İslamcı bir partinin üyelerinden, tanımı gereği çoğulcu, açık fikirli ve hoşgörülü” olmalarını elbette bekleyemeyiz. Ama tam da “sivil Anayasa” şampiyonluğu yaparken bir muhalif milletvekili “züppe” dedi diye kıyamet koparılmasının, soruşturmalar açılmasının tutarlı bir davranış biçimi olmadığını söylemeliyim.

CHP Milletvekili Tuncay Özkan, Recep Tayyip Erdoğan’a “züppe” deyince kıyamet koptu.

Artık AKP’nin arka bahçesi sayılan Adliye, durduğu yerde duramadı ve bu söze karşı da soruşturma açtı.

Bu bir “sıfat”. Ancak mesela Cumhurbaşkanı’nın kendisi gibi düşünmeyenler için kolayca söyleyebildiği “cibilliyeti bozuklar” kadar hakaret algısı yaratacak bir sıfat değil.

Tuncay Özkan’ı bu kelimeyi kullandığı için ille de eleştirmemiz gerekiyorsa, hatalı kullanım için eleştirebiliriz. Çünkü Erdoğan, bu sıfatın tanımladığı insan tipine esasen hiç uymuyor.

★★★

Bu konuda bütün politikacılara önerim şudur ki kendinize yakıştırılmasından hazzetmeyeceğiniz sıfatları başkaları için kullanmayınız.

Bu vesileyle eski bir örneği yeniden hatırlatmak da isterim, Adalet Bakanı ve savcı beyler başta olmak üzere ağzının kantarı olmayan diğer AKP’liler biraz “serin gelsinler” diye!

Hatırlar mısınız bilmem. Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi ifadeler kullanmıştı.
Aralarında hocam Prof. Dr. Baskın Oran ve Şanar Yurdatapan’ın da olduğu bazı aydınlar Erdoğan aleyhine 1 TL manevi tazminat talebiyle dava açmışlardı.

★★★

O davada Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel savunmasında şöyle diyordu (Nisan 2018):

“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”

Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, bu savunmayı duyunca Avrupa hukukuna uymak için “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi sıfatların hakaret olmadığına karar vermişti!

Böylece Erdoğan’ın 1 lirası da cebinde kalmıştı ki o tarihte 1 liraya bir demet taze soğan alınabiliyordu. Dün bir demet taze soğanı 35 liraya alabildim!

★★★

Siyasal İslamcı bir partinin üyelerinden, tanımı gereği “çoğulcu, açık fikirli ve hoşgörülü” olmalarını elbette bekleyemeyiz.

Ama tam da “sivil Anayasa” şampiyonluğu yaparlarken bir muhalif milletvekili “züppe” dedi diye kıyamet koparılmasının, soruşturmalar açılmasının tutarlı bir davranış biçimi olmadığını söylemeliyim.

Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu: Bir millet çıldırıyor!

Yıllar sonraya bırakacağı miras bu mu olacak?

Türklerin en çok hakaret etmek istedikleri insan! Dünyanın en çok hakaret edilen Cumhurbaşkanı “Kasımpaşa delikanlısına” bu durum yakışıyor mu?

★★★

Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 340 dava açılmıştı. Evren’in askeri darbe döneminin Cumhurbaşkanı olduğunu hepimiz hatırlıyoruz sanırım.
Ardından gelen Turgut Özal döneminde açılan dava sayısı 207 idi.

Sayısız mizah dergisine karikatürleriyle kapak olduğunu, hatta o karikatürlerin imzalı kopyalarını alıp duvarına astığını da hatırlar mısınız?

Adli sicil kayıtlarına bakılacak olursa “en sevilen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel” olmalı. Onun döneminde açılan dava sayısı, Adli sicil istatistiklerine ulaşabildiğimiz günden beri en düşük seviyede: 158 dava.

Ahmet Necdet Sezer döneminde 163 kişi aynı suçlamayla yargılandı.

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde sayı biraz artmıştı; 848 kişi yargılandı. Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk Cumhurbaşkanlığı döneminde bu sayı 6033’e fırladı. Aynı dönemde bu suçlamayla açılan soruşturma dosyası sayısı 20 bin 539 idi.

2022 itibarıyla açılan davalardaki sanık sayısı 16 bin 753’e ulaşmıştı.

2001 yılında Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla açılan davalarda mahkûmiyet sayısı sadece 4 iken, Erdoğan’ın ilk döneminde bu sayı 2099 mahkûmiyete çıkmıştı.

Söz konusu dönemde 20 bin 539 soruşturma başlatılıp, 6 bin 33 ceza davası açıldığını da hatırlayacak olursak her üç davadan birinde mahkûmiyete karar verildiği gerçeğine ulaşıyoruz. Yani sizin anlayacağınız bu bir roman adı bile olabilir:

“Bir Millet Böyle Delirdi!”

★★★

Peki, ne oldu da Cumhurbaşkanı’na hakaret suçları böyle arttı?

Türkler kozmik bir ışınımın etkisiyle çıldırıp, kendi Cumhurbaşkanlarına hakaret eder hale mi geldiler?

Ne oldu da Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, “dünyada en çok hakarete uğrayan devlet başkanı” ünvanını uzak ara elinde tutar hale geldi?

Guinnes Rekorlar Kitabı’na girmek mi hedefleniyor?
Kuşkusuz ki çıldırmış değiliz. Bu ülkenin her vatandaşı Cumhurbaşkanlığı makamına saygı duyar.
Sorun, Cumhurbaşkanı’nın o makamın gerektirdiği gibi davranmıyor olmasında.

★★★

Eskiden cumhurbaşkanları tarafsız ve bağımsız olmak durumundaydılar.

Anayasa’ya göre devletin ve milletin birliğini temsil ediyordu. Sorumsuzdu, eylem ve işlemleri nedeniyle vatana ihanet dışında bir suçlamaya muhatap olamazdı.

Onun için de yasalar Cumhurbaşkanı’nı koruyordu, Cumhurbaşkanına hakaret, devletin ve milletin birliğine, manevi şahsiyetine hakaret olarak değerlendirilebiliyordu.

Şimdi Cumhurbaşkanı hem partili hem de icranın başı.

Partili olarak diğer siyasi parti liderlerinden ne farkı var? Yok.

Erdoğan ne zaman partisini temsil ediyor, ne zaman Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyor, bunu ayırt edebilmek artık çok zor.

Buna bir de karakter olarak eleştiriden hiç hazzetmediğini, eleştirileri kendisine yönelik hakaret gibi algılayabildiğini de ekleyelim.

★★★

Bağımsızlığını tamamen yitirmiş, Cumhurbaşkanı’nın ağzına bakar hale gelmiş yargıyı da hesaba katalım.

Bu davaların artış sebebi budur.

Muhalif görüştekileri sindirmek, ceza tehdidi altında tutmak!

Cumhurbaşkanı, icranın başı olarak eleştiriye açık olmak durumunda olan bir kamu görevlisi...
Ve kamu görevlilerini gerektiğinde sert olarak eleştirmek, ifade özgürlüğünün bir parçası.

Sadece ben demiyorum, bizzat kendi avukatı da böyle düşünüyor.

Bu eleştiri sınırlanıyorsa, ifade özgürlüğü sınırlanıyor demektir.

Üstelik AİHM, hakarete varan sert eleştiriyi bile normal buluyor, cezalandırılmamasını istiyor.
Çünkü bu konuda bir ceza tehdidi varsa, bu düşünce özgürlüğünü tehdit ediyor ve düşüncenin açıklanmasını kısıtlıyor demektir.

Anayasa değişti ama Türk Ceza Kanunu’nun Cumhurbaşkanına hakaretle ilgili hükümleri tarafsız, partisiz cumhurbaşkanı dönemlerinden kalma.

Kanunun “haydi artık hakaret serbest” diye değiştirilmeyeceği bir gerçek.

Ancak bu suçun sınırlarının çok net olarak çizilmesi lazım ki savcılar ve hâkimler yukarıdan esen rüzgarlara göre karar vermesinler.

★★★

Her eleştiriyi “hakaret” diye algılayıp ayağa fırlamak doğru değil, yakışmıyor.

Üstelik kendisi herkes için aklına ilk gelen sıfatı kullanmaktan da geri durmuyor.

Konuşmalarına bakınca ağzının bazen kolayca bozulduğunu görebiliyoruz.

Muhalefete söylediği sözlerin bazılarını ben bu köşede kendisi için kullansam başıma nelerin gelebileceğini tahmin edebilirsiniz.

Yıllar sonraya bırakacağı miras bu mu olacak?

Türklerin en çok hakaret etmek istediği insan!

Dünyanın en çok hakaret edilen Cumhurbaşkanı!

“Kasımpaşa delikanlısına” bu durum yakışıyor mu?”