Nobel ödüllü Friedman’ın “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” sözü iktisatçılar için bir nastır. Sözün ikinci bölümünde Friedman “Eğer para miktarı, milli hasıladan daha yüksek oranda artarsa, her zaman ve her yerde enflasyon ortaya çıkar” der. Dikkat edilirse Friedman, enflasyonun ortaya çıkış sebebi olarak paranın “faizinin” düşük olmasını değil “miktarının” yüksek olmasını göstermiştir. Esasen Friedman’ın sözlerinin dayanağı, Irving Fisher’in “Miktar Kuramı” dır. Düşük faiz enflasyon yaratsaydı, faizlerin çok düşük olduğu Japonya veya İsviçre’de enflasyonun yüksek olması gerekirdi. Önce bunu zihnimize kazıyalım. Faizi yükseltmek parası döviz olan ülkelerde enflasyondan oluştuktan sonra başvurulan bir “ekonomiyi soğutma” önlemidir. Friedman “para” dan bahsetmektedir. Acaba para denen nesne nedir? Enflasyonu açıklayan cümlede bir tanım yok. Ama anlaşıldığına göre bu para, o “yerde/ülkede” geçer akçe olan para veya paralardır. Bu para, ABD’de dolar, Almanya’da Euro’dur. Türkiye’de ise hem TL hem de döviz (Dolar/Euro) dir. Bu farkı da zihnimizin bir köşesine yazalım.
FAİZ VE ENFLASYON
Türkiye’de 2021 sonlarında başlayan ve 2022’de zirve yapan enflasyonun patlama sebebi, Başkan Erdoğan’ın “Bu konuda nas ortada olduğuna göre sana, bana ne oluyor” demesi üzerine faizin indirilmesi değildir. Tekrarlıyorum: Faiz indi diye enflasyon yükselmemiştir. Faizler “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” hipoteziyle indirilmeye başlanınca, vatandaş bunu “doların fiyatı artacak” diye okumuştur. Bu fırsatı kaçırmamak için panik halinde dolar satın almıştır. Bu da döviz fiyatlarını patlatmıştır. Enflasyon da, döviz fiyatı arttığı için yükselmiştir. Nitekim önce dövizle doğrudan ilintili olan ÜFE artmış ve 2020’de %25 iken, 2021’de %79’a çıkmıştır. TÜFE sonradan ve daha yavaş artmıştır. Mehmet Şimşek ve ekibi bunu bildiği için iş başına gelir gelmez döviz fiyatlarını mümkün mertebe sabit tutmak istemiş ve “ekonomiyi soğutmak” için değil, “sıcak para” cezbetmek için faizleri yükseltmiştir. Bu önlemle önce ÜFE gerilemiş TÜFE onu izlemiştir. Enflasyonda son dönemde sağlanan düşüşün sebebi (hadi esas sebebi diyelim) faizin yükselmesiyle ekonominin soğuması değil, döviz fiyatının baskılanması sonucu ithal girdi fiyatlarının yavaş artması ile dünyada petrol ve emtia fiyatlarındaki gerilemedir.
PARADİGMA DEĞİŞMELİDİR
Ülke paraları (currency) biri “sert para” (hard currency) diğeri “yumuşak para” (soft currency) olmak üzere iki kümede toplanabilir. Döviz de tabir edilen sert paraların “talebi, arzından” büyüktür. Bunun temel sebebi o ülkenin/bölgenin “cari işlem” fazlası vermesidir. ABD doları ve eski şaşasını kaybetmiş olsa da İngiliz poundu bundan müstesnadır. Bu “sert paraların” tasarruf aracı olarak da talebi vardır. TL ise zayıf bir paradır. Çünkü ülkemizdeki döviz talebi, döviz arzından büyüktür. Sebebi müzmin “cari açık” tır. Bunun da sebebi ülkeyi yönetenlerin “cari açık ekonomimiz için faydalıdır” paradigmasına inanmalarıdır. İddiaya göre cari açık, tasarruf açığıdır. Cari açığı finanse etmek için alınan dış borçlar, aslında yatırım için gerekli tasarrufu ithal etmektir. İthal tasarruf da ülke ekonomisine yarar sağlar derler. Ben de yıllardır bu mantık silsilesi baştan sona yanlıştır der dururum. Herkes kendi aklını beğenir.
Son söz: Yumuşak parayla, fiyat istikrarı sağlanamaz.