Birinci yüz:

Şimdi gerçek manada demokrasiye geçiyoruz adeta” dedi, her gün güneş doğarken, bir karanlık çöktü üzerimize...
Kapıları çalıp, evlere dalıp, çekmecelerdeki kadınların çamaşırlarını bile didikleyip, çocukların oyuncaklarını bile suç unsuru sayıp, insanları alıp götürdüler...
*
İkinci yüz:
Herkes onu ülkenin Başbakanı sanıyordu ama...
O öbür yüzü açıkladı:
“Ben bu davanın savcısıyım...”
*
Üçüncü yüz:
Masum insanların ömürleri hücrelerde çürüdükten, camda bekleyen çocuklar babasız büyüdükten, hasta anneler evlatsız öldükten, camda bekleyen kadın yıllarca ağladıktan sonra...
Bunu kim yaptı?” dedi:
Adeta içimize girmişler... Demokrasiyi çökertmeye, rejimi yıkmaya çalıştılar... Dışarıdan müdahalelerle adeta içinde bulunduğumuz parlamenter rejimi bir kenara atarak, paralel yapı kurmak suretiyle sistemi ele geçirmeye kalktılar” diye yakındı...
*
Dördüncü yüz:
Bunları söylerken...
Sarayda paralel hükümeti kendisi kurdu...
Aman duman derken, sabah kalktık ki, gece yarısı baskını ile istihbarat ile örtülü ödenek de saraya gitmiş...
Hükümetin dışında bir hükümet var artık...
Hükümet sözcüsü dayanamayıp “Memlekette bir hükümet var” dediyse de pata küte haddini bildirdiler, özür dileyip sustu...
O ise “Vesayet dönemi kapanmıştır” derken, askerlerin ya da cemaatin yapamadığını yapmış, parlamenter rejimi fiilen bitirmişti...
Soranlara parlamenter rejimin nerede olduğunu söyledi:
Bekleme odasında...”
*
Türkiye’nin başına geçirilen dört aşamalı büyük planın, dört yüzüdür bu...
*
Şimdi...
Meydanlarda sizden “dört yüz” istiyor...
Hâlâ yüzü olan varsa...
Versin...